"Buradane arıyorsun? " Meraklı vesinirli gözlerle ona bakıyordum. Beni ağlarken görmüştü. Bunuaslaistemezdim ve güçsüz görünmekten nefretederdim.
"Ben... Ben sadece çantanı bırakmak için gelmiştim. Belki gelirsin diye bara gitmiştim ama yoktun. Evini Can'a sordum. O da çantanı vererek yolu söyledi. " Ah, Can! Ben sana yapacağımı bilmez miyim! Duvarda asılı olan saate baktım. Yaklaşık on bir oluyordu.
"Saat 11 olacak. Yurdun ne zaman kapanıyor senin? " Az önce ağladığım için sesim hafif çatlamıştı. Sessizce bir küfür savurdum. Adal başını salladı ve gözlerini kaçırdı.
" Yurt kapandı ve ben dışarıda kaldım. " Bu yüzden mi buraya gelmişti?
" Buraya nasıl girdin!?" Sesim hala çatallı çıkıyordu.
"Arka kapı açıktı. Kapıyı defalarca kez çaldım ama açmadın. Tam gidecekken kapının aralık olduğunu gördüm. " Ah! O kapıyı yaptırmayı unutmamam gerekiyordu!
"Ve sende benim evimde kalmak için yanıma gelip benden izin mi istedin?" Bana şaşkın gözlerle baktı.
"Şu silahı çeker misin? Ayrıca sadece çantanı verecektim. Otelde kalabilirim." Kırılmış gibi gözüküyordu. Ya da ben öyle düşünüyordum. Uzun zamandır kimseyle konuşmuyordum. Silahımı yavaşça indirdim. Gözlerimi sıkıca kapatarak gelen gözyaşlarımı geri göndermeye çalıştım ve burnumu çektim.
Etrafımda hissettiğim bir çift kolla neye uğradığımı şaşırdım. Bana nasıl sarılırdı?! Tam geri çekilecekken kulağıma fısıldamasıyla olduğum yerde kaldım.
" Unuttun mu? İki hafta arkadaşız. Ve arkadaşlar birbirlerine sarılır, dertlerini dinlerler. Sadece sarıl gitsin. İnan bana iyi hissettirecek. " Elimden silahımı alarak hemen yanındaki sehpaya koydu ve tekrar bana sarılarak başını saçıma gömdü. Ona sarılmayı istiyor muydum muydum? Ya da bu bana iyi hissettirecek miydi? Ellerimi zorla da olsa ona sararak sıkıca sarılmıştım. Birinin sana sarılmasının bu kadar rahatlattığını bilmiyordum. Başımı göğsüne koyarak derin bir nefes aldım. Ailem... Onları özlemiştim ve artık olmadığım kişi gibi gözükmek istemiyordum.
"Ağla, ağlamak zayıflık değildir. Ağlamak senin gücünü gösterir. Sakinleşirsin, rahatlarsın. Sana söz veriyorum kimseye anlatmam..." O söylemese bile ben göz yaşlarımı tutamazdım. Ailem konusunda hassastım. Bu denli bir rüyanın beni bu kadar çok etkilemesini hiç tahmin etmezdim. Gözyaşlarım yanağımdan Adal'ın tişörtüne düşüyordu.
"Daha iyi misin? " Başımı evet anlamında salladım.
"Anlatmak ister misin? " Başımı hayır anlamında salladım. Yavaşça ondan ayrıldım. Eminim gözlerim şişmiş, burnum kızarmıştı. Neyseki fazla burnum akmazdı. Eliyle yüzümü tutarak yüzüne sabitledi.
" Sana ağlamak yakışmıyor bence. Bir kere o açık kahverengi gözlerin kanlanınca çok kötü duruyor. " Hafifçe gülümsedim. Birden aklıma dank etmişti. Ben ne yapıyordum? Ona güvenmek beni tekrar hataya sürükler miydi?
" Ne düşünüyorsun? "
" Hiçbir şey. Hiçbir şey..." Bana gülümsedi ve benden uzaklaştı.
" Artık gitmem gerekiyor. Yarın görüşürüz. " Başımı tamam anlamında salladım. Belki parası yoktu, sadece bana öyle göstermeye çalışıyordu belki.
"Adal bekle!" Kapıdan çıkarken bana döndü.
" Efendim? "
" Bu gece burada kalabilirsin." Saçını karıştırdı ve mahçupça bakış attı.
"Seni rahatsız etmek istemiyorum. "
" Bu evde birden fazla oda var. Birisinde kalabilirsin. " Çekingen adımlarla içeriye girdi ve kapıyı kapattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Miras Mektubu #Wattys2014
Novela JuvenilKapağı hazırlayan Melis Oral'a teşekkür ediyorum ^^ Mavi gözlerimi kahverengi gözlerine diktim. Kalbim sanki bir kuştu ve kafesinden çıkmak için çırpınıyordu şuan.O hep benim yanımdaydı, beni anlıyordu, beni dinliyordu ve en önemlisi tüm geçmişime r...