Biraz kısa ama diğer bölümün devamı olduğu için böyle oldu mecburen. Umarım olmuştur. :D
Nefes nefese araladım gözlerimi. Gözümden bir damla yaş bile süzülmüyordu korkudan, sadece tavana bakıyor ve kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum... Neler olup bittiğini fark ettiğimde ise gözümden yanağıma doğru yaşlar süzülmeye başlamıştı bile.
Açık pencereden içeriye giren soğuk rüzgar terden ıslanmış saçlarımın arasında gezinirken bedenimi titreterek şuana kadar olan tüm gerçekleri yüzüme vuruyordu. Daha önce hiç bir rüyamdan bu kadar etkilenmemiş, korkmamıştım. İnce pikenin altında birbirine kenetlediğim ellerimi çözerek ağzımı ellerimle kapattım. Yavaş yavaş artan ağlamam kendime 'Birkaç ay içerisinde bana ne oldu böyle?' diye sormamı sağlıyordu. Bir anda Adal'ın hayatıma girişiyle tüm düzenim, hayallerim, hayatım, çevrem, davranışlarım alt üst olmuştu. Kimliğimi saklamak için yaptığım tüm çabalarım birer birer yere saçıldıktan sonra, üzerlerine benzin dökülüp yakılarak küllere dönüştürülüyordu. Ya ben?.. Bunun karşısında öylece oturmuş alevlerin büyüyerek beni de içine hapsetmesini izliyordum...
Hıçkırmaya başladığımda ellerimi daha sıkı bastırdım ağzıma, ses gitmesin kimse ağladığımı görmesin, benim sert imajıma (!) zarar gelmesin diye. Nasıl bir günah işlemiştim ki kader bana böyle bir ceza vermişti..?
Ellerimi yavaşça ağzımdan çektim ve bağıra bağıra, haykıra haykıra ağlamaya başladım. Herkes duysun, gerçek beni görsünler istiyordum. Gerçek kimliğimi çok bile saklamıştım herkesten, dayanacak gücüm kalmamıştı bu kadar acıya. 'Bir sarılma...' diye içimden geçirirken sıcacık kollar hapsetmişti beni aralarında. '...değer miydi tüm bu acılara?' diye tamamladım yarım kalan cümlemi. Aniden içimde yayılan ısı ile sıkıca kapattım gözlerimi, kollarım zaten alışmışçasına almıştı yerlerini. Daha sıkı sarıldım korkarcasına, daha şiddetli ağladım kaderin benim için yazdığı hayata.
"Ağlama..." diye fısıldadı Adal. Başımı usulca olumsuz anlamda sağa sola salladım. "Ağlamak istiyorum, herkes görsün gerçek beni!" diye bağırdığımda odanın kapısı aniden açılınca içeriye genç bir hemşire elinde iğnesiyle girdi. Bizi gördüğünde şaşkınca gözleri açıldı ve yere bakmaya başladı. "Odadan bağırış ve ağlayış sesleri gelince kontrol edilmem istendi. Eğer-" diyerek elinde tuttuğu iğneyi gösterdiğinde Adal başını olumsuz anlamda salladı. "Sorun büyük bir şey değil. Sakinleştiriciye de gerek yok, gene de teşekkür ederiz." dediğinde hemşire onu onaylayarak odadan çıktı, bense hala Adal'ın omzunda ağlıyordum...
"Senden ağlamamanı o dışarıdaki aptallar görmesin, diye mi istediğimi sanıyorsun? Merak etme, senin gerçek halini bunca zamandır fark edemeyen gereksiz insanlar şimdi de fark edemez..!" dediğinde burnumu çekerek biraz sakinleşmeye çalıştım.
"O aptallar senin günden güne mahvoluşunu onca senedir fark edemediyse şimdi de fark edemez! Hem görürlerse görsünler, ne yapabilirler yanında ben varken? Seni hep ben koruyacağım, gerekirse kanlar içinde öleceğim ama gene de seni koruyacağım! Ağla anasını satayım, ağla! Bilmiyorsun ki her gözyaşında şu kalbe nasıl bir ağrı uygulanıyor... Ulan sen ağlarken yanında sana bile sarılamıyorum korkumdan, sen ağlarken sana sarıldığımda seni ağlatanlara sinirimden fazla kuvvet uygulayarak seni çok sıkıyorum canın yanıyor, diye! Ağla be, bende ağlayayım hatta..." dediğinde çoktan çatallaşan ve çatlayan sesinden anlamıştım ağladığını. Burnumu çekerek sessizce güldüm. Beni saran kolları gevşediğinde şaşırdığını anladım. Burnumu çektim ve hafifçe başına vurdum. "Ağlamıyorum artık, ağlama." dediğimde boğazını öksürerek temizledi. "Kim, ben mi? Kim ağlıyormuş, çocuk muyum ben." diyerek güldüğünde geri çekilerek kollarımı ondan ayırdım ve ellerimle yanağına süzülen gözyaşlarını sildim. "Küçük, tembel, güçsüz bir çocuksun sen. Ayrıca çok terbiyelisin(!)" dediğimde bana göz devirdi. "Küçük, şımarık, asi, huysuz bir kız çocuğusun sende o zaman." dediğinde göz devirme sırası bendeydi.
"Nasıl yapıyorsun?" dediğimde bana anlamayan gözlerle baktı. "Yıllarca içimde biriken tüm acılarımı nasıl dakikalar içinde yok ediyorsun? " dediğimde gülerek başını eğdi. "Meslek sırrı." diye gülerek bana baktığında hafifçe başına vurdum ve "Meslek sırrı(!)" diye sesimi incelterek onu taklit ettim. Bana gülerken kendini geriye doğru atarak sırtüstü pikenin üstüne yattığında ayarklarımı çekerek pikenin altında bağdaş kurdum ve sırtımı başlığa yasladım. Gülerek Adal'ın pozuna bakarken o ellerini başına götürmüş şakaklarını ovuyordu. Bacakları fazla uzun olduğu için yan yattığından dolayı yatağa sığmamıştı ve o da ayaklarını koltuğa koymuştu; ama fark etmediği bir şey vardı. Ayaklarını koyduğu koltuğun ön ayağının altına pikenin ucu sıkışmıştı, sanırım Adal yatağa oturduğunda fark etmeden pikeyi yere kaydırmıştı. Pike yavaş yavaş Adal'ın her kımıldamasıyla arkaya doğru giden koltukla yere kaymaya başladığında tepkisiz olacakları izlemeye başlamıştım.
Adal ne olup bittiğini anlamadan koltuğun bir anda arkaya pikeyle beraber kaymasıyla yere düştüğünde kahkahalarla gülmeye başladığımda Adal belini tutarak ayağa kalkmıştı bile. "Sen gerçekten çok kötüsün!" diyerek bana doğru sinirli bir şekilde yürümeye başladığında kahkahalarım anında kesilmişti ve şaşkınlıkla Adal'a bakmaya başlamıştım. Çatık kaşları ve sinirli gözleriyle elini havaya kaldırarak hızla bana doğru yaklaştırmaya başladığında gözlerim kendiliğinden kapanmıştı. Birkaç saniye sonra etrafımı saran kollar ile çatık kaşlarım havaya kalkmıştı ve kollarımı ona sıkıca sarmıştım. "Sana cidden zarar vereceğimi mi sandın? Gerçekten küçük bir kız çocuğusun." dediğinde onu cimcikleyerek güldüm. "Bir de bana kötü diyorsun." dediğimde o da gülmüştü. 'Değer', diye bağırdım içimden. 'Bir sarılma tüm bu acılara değil, daha da fazlasına değer!'
Sonunda sınavlarımı tamamen bitirdim arkadaşlar :D ^^ Umarım güzel olmuştur!
Biliyorum ki kitabı baya bir zaman boşlamış gibi oldum fakat elimden geldiğince telafi edeceğim ^^ Umuyorum ki artık bölümleri daha çabuk yayımlarım :D
Bu süre boyunca herhangi bir kötü yorum ya da düşünce paylaşmadığınız için de gerçekten çok teşekkürler. Belki fark edilmiyordur ama gerçekten size çok ama çok değer veriyorum. Bölümler geç geldiğinden dolayı okuyucu kaybetmem gerçekten beni üzüyor ama nasıl desem şu sıralar cidden benim için zor zamanlardı. Artık sınavlar da bittiğine göre sizlerle daha çok olacağım, umarım attığım bölümler sizi sıkmaya başlamamıştır.
Yazdığım bu yazı birazcık, hatta baya baya saçma oldu ama umarım ne demek istediğimi anlamışsınızdır.
Sağlıcakla kalın millet :D Bir dahaki bölümde görüşmek üzere!
LÜTFEN OKUYUN BURASI ÖNEMLİ c(:
(Yorum bekliyorum görüşlerinize dair, bana çok yardımcı olur eğer yorum bırakır ya da mesaj-yorum ile isteklerinizi anlatırsanız. :D)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Miras Mektubu #Wattys2014
Teen FictionKapağı hazırlayan Melis Oral'a teşekkür ediyorum ^^ Mavi gözlerimi kahverengi gözlerine diktim. Kalbim sanki bir kuştu ve kafesinden çıkmak için çırpınıyordu şuan.O hep benim yanımdaydı, beni anlıyordu, beni dinliyordu ve en önemlisi tüm geçmişime r...