Öncelikle bir şey söylemek istiyorum, tüm müslümanlar için Mekke'nin Fethi kutlu olsun!
Sabaha kadar gözümü bile kırpmamıştım. Gerçekten soğuktu ve yağmur hafif hafif sepeliyordu. Adal'ın uyanmasını bekliyordum. Gözlerim ağrımıştı. Şuradan aşağıya düşmemek için gözlerimi tüm gece açık tutmaya çalışmıştım, ama şimdi gözlerimi kapatmak için aşağıya düşmeye bile razıydım. Adal'ı dürtmeye çalışıyordum ama ona bile gücüm kalmamıştı. O kadar üşümüştüm ki sesim kısılmıştı, sanırım hasta olacaktım. Burnumu çekerek son kez Adal'ı dürttüm.
"Adal... Kalk, artık gitmeliyiz." Sesim kısık çıkmıştı ve boğazım ağrıyordu. Adal'a sinirliydim çünkü her zaman başını belaya sokuyordu bence. Adal son dürtmem üzerine başını tutarak omzumdan kalktı. Ona dönmeden ayağa kalkarak ağaçtan inmeye çalıştım. Adal ne olduğunu anlamadan gözlerini ovuşturarak hemen arkamdan ağaçtan inmeye çalıştı. Adal'a bağırmak istiyordum ama ona bile sesimin çıkacağını sanmıyordum.
"Yağmur! Bekle beni!" Hızlı adımlarla ilerlemeye çalıştım. Sonunda yanıma gelerek beni kendine çevirdi. Şaşırmış gözlerle bana bakıyordu. Büyük ihtimalle burnum kızarmış, göz altı morluklarım ve torbalarım oluşmuştu. Kim bilir saçım ne haldeydi!
"Sana ne oldu böyle? Hiç uyumadın mı?" Geri çekilerek ona sinirli gözlerle baktım. Kısık sesimle ona cevap vermeye çalışmıştım ama sesim hiç çıkmamıştı. Gözlerini kocaman yaparak elimi elleri arasına aldı.
"İnanmıyorum! Buz gibisin!" Elini anlıma götürerek ateşime baktı. Tüm bunların suçlusu oydu! Sinirden dişlerimi birbirlerine o kadar bastırıyordum ki çenem ağrımaya başlamıştı.
"Sen yanıyorsun! Ateşin çok yüksek, keşke seni buraya getirmeseydim!" Üzerindeki kazağı çıkararak benim üzerimdeki montunu ve ceketimi çıkardı. Kazağını hızlıca kafamdan geçirerek ceketi ve montunu tekrar üzerime giydirdi ve önümü kapattı. Montunun şapkasını kapama geçirerek muntun şapkasının iplerini sıktı. Bahse girerim şuan kutup ayılarına benziyordum ve kat kat giyinmekten nefret ederdim. Ona sinirli gözlerle bakarken o benim halime gülüyordu. Bir anda beni kucağına alınca ağzımdan çığlık sesi bile çıkmamıştı.Kucağında debelenmeye çalıştığımda bana sinirli gözlerle baktı.
"Çoçukluk etmeyi kes Yağmur! Üşüyorsun ve eminim gece boyunca uyumamışsındır. Zaten çok yoruldun bırak seni taşıyayım, hem de hastasın. Ah, keşke hiç gelmeseydin!" Kim çocukmuş, ben mi!? Başı hiç beladan çıkmayan birisi bana çocuk diyor, harika! Keşke sesim kısılmasaydı da bunları yüzüne söyleyebilseydim! Tek eliyle ellerimi tutarak boynuna sardı. Bana dikkatlice bakıyordu. Normal bir insan olsam bu romantik anı bozmazdım... Ama değilim işte, boynuna koyduğu elimle kafasına sert bir şekile geçidim. Sesim kısık olabilirdi, hatta hasta da olabilirdim; ama bu kendimi koruyamayacağım anlamına gelmezdi! Tek eliyle kafasını tutarken bana gülüyordu. Ellerimi tekrar boynuna sararak yerimi sabitledim, çünkü Adal'a beni taşıması konusunda güvenmiyordum ama çok yorgundum ve adım atacak halim bile yoktu.
Birsüre yürüdükten sonra artık gözlerimin dayanacak hali kalmamıştı. Yavaş yavaş gözlerim kapanırken tek hatırladığım ileride beyaz bir arabanın gözüktüğüydü. Sanırım o benim arabamdı...
***
Odamın kapısının tıklatılmasıyla yorganımın altında kafamı çıkararak kapıya baktım. İçeriye aniden gelen bayan bana gülümsüyordu. Büyük ihtimalle yetimhanede işe başlamıştı ve öğrencilere bakıyordu. Onu umursamayarak yorganın altına kafamı tekrar soktum.
"Merhaba küçük bayan. Ben yetimhanede yeni işe başladım ve öğrencileri ziyaret ediyorum. Seninle tanışmak isterim." Yetimhane sadece bir binadan oluşmuyordu. 4 ayrı bina vardı ve hepsi yaş sınırına ve gelen kişilerin problemli olup olmadıklarına göre ayarlıydı. Ben 9-13 yaş arası, problemli olmayan kısımdaydım. Problemli dediysem yanlış anlaşılmasın. Kendini öldürmeye meyilli olanlar oluyor, onlar için kendilerine zarar veremeyecekleri özel odalar veriliyor. Öğretmenler öğrencilerin sayısı her binada eşit ve sınırlı olduğundan genelde öğrencileri tanımak için gezerlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Miras Mektubu #Wattys2014
Teen FictionKapağı hazırlayan Melis Oral'a teşekkür ediyorum ^^ Mavi gözlerimi kahverengi gözlerine diktim. Kalbim sanki bir kuştu ve kafesinden çıkmak için çırpınıyordu şuan.O hep benim yanımdaydı, beni anlıyordu, beni dinliyordu ve en önemlisi tüm geçmişime r...