Dağılmış evime bakarken gözlerimin dolmasına engel olamadım. Ben buydum işte, insan içinde farklıydım. Sadece yalnızken kendim olabiliyordum. Etrafa bakarken nefesimi tutuyordum. Çünkü karşımda gördüğüm manzara beni çok üzümüştü. Tüm geçmişim bu evdeydi; ama karşımda gördüğüm manzara...
Tom amcanın kullanmaya kıyamadığı desenli bardakları vitrindeki yerinin aksine paramparça olmuş bir şekilde yerde duruyordu. Derin bir nefes aldım ve ağır adımlarla odaları gezmeye başladım. Gelenler kim ise çoktan gitmişler. Gözlerim dolmuştu. Ciğerlerime nefes ulaşmıyordu. Nefes almakta güçlük çekiyordum. Yere oturarak nefes almaya çalıştım.
Bu evdeki tüm anılarım yırtılmış ve paramparça edilmişti. Kedim! Uyuşuk neredeydi? Ayağa kalkarak gözyaşlarımı sildim. Koşarak aşağıya indim ve etrafa baktım. Onca dağınıklığın arasında Uyuşuk'u nasıl bulacaktım?
Mutfağa ilerledim. Yere devrilen masayı kaldırdım. Etrafı taradıktan sonra Uyuşuk'un burada olmadığını gördüm. Oturma odasına ilerleyerek etrafı kolaçan ederek içeriye girdim. Açıkçası Uyuşuk'un burada olsa bile sağ çıkabileceğini sanmıyordum.
Ters çevrilmiş, yırtılmış koltuklardan başka bir şey yoktu burada. Ya Uyuşuk kaçmıştı ya da buraya gelenler onu almışlardı. İlk seçenek bence daha iyiydi. Duvara doğru ilerledim ve yavaş yavaş yere çöktüm. Ellerimi başımın arasına alarak gözyaşlarımı serbest bıraktım.
Tom amcayla anılarımız bu evdeydi. Burada tekrar hayata bağlanmıştım. Kapının sonuna kadar açılmasıyla silahımı kapıya doğrulttum.
" Bu anı ikinci kez yaşıyorum. Silahını indir lütfen. " Adal'a şaşkın gözlerle bakıyordum.
" Nasıl zamanlaman bu kadar iyi olabiliyor?" Sesim hafif çatallı çıkıyordu. Bu manzara sonrasında kendimi hissetmiyordum... Adal bana yaklaşarak sarıldı. Bir sarılma neden bana bu kadar iyi ve güvende hissettiriyordu? Sarılmasına karşılık vererek başımı omzuna koydum. Gözlerimi kapatarak rahatlamaya çalıştım.
Bu hayatı istemiyordum. Ben hep mutlu ve huzurlu bir hayat istemiştim. Tıpkı ailemle geçirdiğim zamanlardaki gibi...
" Yağmur burada ne oldu?" Ondan ayrılarak elimdeki silaha baktım.
"Sence de ne olduğu belli değil mi? Her yanı anılarım ile dolup taşan bir evi yok etmişler..." Sesim çıkmıyordu. Bağırmak istiyordum ama yapamıyordum, tüm anılarımı yok etmişlerdi. Başımı kaldırıp Adal'a baktığımda yüzünde sinirli bir ifade vardı.
"Bana sadece, her neyse. Bak Yağmur, ağlama tamam mı? Hayatımda gördüğüm en kötü ağlayan kişi sensin bu yüzden asla ağlama tamam mı? " Açıkçası birisinden ilk defa böyle sözler duyuyordum. İlk defa birisiyle arkadaş olduğum için pişmanlık duymuyordum.
"Adal... Başta sana iğrenç arkadaşlık yaptığımı biliyorum, ama şimdi ne kadar iyi bir dost olduğunu anlıyorum. Önceden yaşadığım bir olay yüzünden herkese olan güvenimi yitirdim. Hayatıma bir hafta önce girdin ama şimdiden benim hayatımda büyük yer kaplıyorsun ve her geçen gün güvenimi daha da kazanıyorsun . Nasıl yaptın bilmiyorum ama oldu işte. Şu iki hafta deneme süresine gerek yok bence, seninle iyi anlaşacağımı biliyorum. " İçimde bir his vardı. Bu his o kadar güçlüydü ki kalkıp 1 kilometre koşabilirdim. Gerçek arkadaşı olan insanlar böyle mi hissediyorlardı? Bu hissi sevmiştim.
"Yağmur biliyor musun senin gibi birisinden böyle sözler duymak çok hoş. " Şakasına omzuna vurarak ayağa kalktım. Tekrar iki dakika önce ağlıyorken şimdi gülüyordum.
"Ne demek 'Senin gibi birisinden böyle sözler duymak çok hoş' ? Ben de insanım, duygularım var. "
"Hadi ama, sadece şaka yapmıştım! " Gülerek ondan ayrıldım ve ayağa kalktım.
"Adal, Uyuşuk'u kaybettim ya da gelenler onu aldılar. Ben onu yukarıda ararken sen aşağıya bakar mısın? O kedi benim için çok önemli, lütfen yardım et. " Ben az önce lütfen mi demiştim? Şuan bunları düşünecek vaktim yoktu çünkü Uyuşuk'u bulmam gerekiyordu. Adal başını sağladığında hemen merdivenlere yöneldim.
Üst kata çıkınca fark ettiğim şey ile olduğum yerde kaldım. Tom amcanın odası! Oraya girmemeleri gerekiyordu. Koşarak koridorun soluna döndüm. Kapı açıktı. Ağır adımlarla odaya ilerledim ve içeriye baktım. Tüm oda... Odayı tamamen mahvetmişlerdi. Tom amcanın çok sevdiği masa süsü olan dünya maketi, çalışma masası, kendi yaptığı kağıttan kuşları... Hepsini mahvetmişlerdi.
Kırılmış Dünya maketini titreyen elimle aldım. Tom amca bu markete çok değer verirdi, ona daha küçükken babası vermişti. Odadaki tüm dolaplar açılmış ve dolapların içindeki dosyalar etrafa saçılmıştı. Dayanamıyordum artık. Ne bu işi, ne bu geçmişi ne de bu hayatı istemiyordum. Ağzımdan kaçan çığlıkla birlikte yere oturdum.
Tom amcanın en sevdiği gömleği yerdeydi. Gömleği titreyen elimle alarak ona sarıldım. Arkamdan gelen ses ile oraya döndüm. Adal şaşkın bir şekilde odaya bakıyordu. Gözümden düşen bir damla gözyaşı Tom amcanın gömleğini ıslatmıştı.
"Benim girmeyi bırak, yanından bile geçemediğim odayı nasıl bu hale getirirler?" Adal yanıma oturarak elimdeki gömleği aldı ve kırılmış masanın üzerine koydu.
"Yağmur... Ben, ne diyeceğimi bilemiyorum..."
"Adal lütfen beni yalnız bı-"
"Hayır seni asla yalnız bırakamam! " Bu şekilde benimle ilgilenmesi hoştu ama yalnız kalmak istiyordum.
"Adal lütfen. Yalnız kalmaya ihtiyacım var." Adal derim bir nefes aldı ve bana sarıldı.
"Yarın seni arayacağım tamam mı? Sabah beraber gideriz üniversiteye." Başımı tamam anlamında salladım ve Adal'ın gidişini izledim.
Acaba bir gün o da beni bırakıp gider miydi?
Hepinizden çok ama çok özür dilerim. Yarın önemli bir sınavım var o yüzden kısa bırakmak zorunda kaldım. Bu arada facebook ve wattpad üzerinden bana bıraktığınız mesajları okudum ve çok mutlu oldum. Bana yazılan 'Artık bir numaralı yazarım sensin!' tarzı yazılar beni çok mutlu etti. Hatta bir ara değişik hareketlerle dans ettim jxjs
Sizden bir ricam var. Lütfen kitabımı eğer beğendiyseniz arkadaşlarınıza da önerir misiniz? Sizi seviyorum :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Miras Mektubu #Wattys2014
Teen FictionKapağı hazırlayan Melis Oral'a teşekkür ediyorum ^^ Mavi gözlerimi kahverengi gözlerine diktim. Kalbim sanki bir kuştu ve kafesinden çıkmak için çırpınıyordu şuan.O hep benim yanımdaydı, beni anlıyordu, beni dinliyordu ve en önemlisi tüm geçmişime r...