Arabada ilerlerken saate baktım 9.12 olmuş ilk ders başlamıştı. Eski ders programım değiştiği için ilk dersim var mı yok mu bilmiyorum.
Arabayı üniversitenin park alanına park ettim ve giriş kapısından içeriye girdim. Bahçede çok kişi yoktu ama kafeterya doluydu. Beni önceden tanıyanlar konuşmaya başlamıştı bile.
Hızla üst kata ilerledim ve müdürün odasına gittim. Ben gelir gelmez ayağa kalktı ve selam verdi. Sanırım ben gidince saç problemi olmuştu çünkü saçı seyrelmişti. Bana gülümsedi ve kağıdı uzattı. Çok konuşmayı sevmediğim için hemen onu dinlemeden odadan çıktım. İlk dersim boştu. 2.ders, 3.kat, sağdan 8.sınıftaydı.
Kafeteryaya ilerlemeye başladım. Beni görenler parmaklarıyla beni gösterip konuşmaya başladılar. Fısıldaşabilirsiniz ama niye parmakla gösteriyosunuz?
Kısa sürede kafeteryaya ulaştım ve kahve alarak boş masalardan birine oturdum. Acaba Adal gitmiş miydi? Herneyse diyerek kahvemden küçük bir yudum aldım. Ben gittikten sonra okul farklılaşmıştı.
Birden masama bir kız oturdu. Masama oturan kıza baktım ve 'Ne var? ' dercesine bir bakış attım.
Kız hoş bir kıza benziyordu ama bir daha dikkatli baştan sona bakınca ayaklı makyaj kutusu olduğunu fark ettim. Bu tipleri pek sevmezdim. Ben doğal olan ve makyajı aşırıya kaçmadan yapan birisiyim. Bazılarının kusurlarını gizlemek istemelerini yada yüzlerinde hoş durmasını anlıyorum fakat çok abartılı far yada dudaklarına ruju çok fazla sürenleri anlamıyorum. Veya fondoteni yüzlerine o kadar çok sürüyorlarki yüzü bile gözükmüyor yani normal teni ile fondotenin yaptığı fark... İşte tam karşımdaki kız da bu anlatıma tıpa tıp uyuyordu.
" Selam ben Dicle. Ve sende yeni gelen kızsın. "
"Ben bu okula yeni gelmedim. " İnsanlar buraya bakıyordu. Anladığım kadarıyla bu kız okulun şu 'popüler' kızıydı.
"Seni kesinlikle daha önce fark ederdim güzelim. Bundan sonra benimle takılıyorsun. " Omzuna taktığı büyük ihtimalle içi boş olan çantadan bir kağıt çıkardı ve bana uzattı.
" Al numaranı yaz hemen." Kağıdı elime aldım ve yırtılamayacak hale gelene kadar parçaladım sornada ayağa kalkarak kızın başının üzerinden aşağı bıraktım. Kız bir yandan çığlık atıyor diğer yandan saçındaki küçük kağıtları ayıklamaya çalışıyordu. Kulağına yaklaşarak fısıldadım.
"Emin ol senin gibi ayaklı makyaj kutularının arkadaşlığına ihtiyacım yok. Ben yalnız takılırım. "
Erkekler tuvaletinin önünden geçerken tekrar bağırışmalar duydum. 'Hadi canım. ' diye geçirdim içimden. Acaba Adal mıydı?
Kapıyı aniden açarak içeriye girdim. Yerde gene bir çocuk ve onu döven 6 kişi. Şaka mı bu?
"Bir erkeği 6 kişi mi dövüyorsunuz?" Bu olay bana geçmişi hatırlatmıştı ister istemez gülümsedim.
"Buradan çık yoksa... Bir saniye sen Tom'un kızısın." Çocuk birden döndü ve gruba bir bakış atarak dışarı çıkardı hepsini.
"Burada ne arıyorsun? "
" Üzgünüm ama bu seni ilgilendirmez. Şimdi ya buradan siktir git ya da buradan siktir git. Başka yolun yok. " Sesimi ne yükseltiyor ne alçaltıyordum. Normal tonda konuştuğum için sesim tehditkar gibi çıkıyordu. Çocuk bir şey demeden hemen tuvaletten çıktı.
Yerde yatan ve yüzünü kandan gözükmeyen çocuğa baktım. Biraz daha yaklaşınca bu kişinin Adal olduğunu fark ettim. Şaka mı yapıyorsun?
"Bakıyorum da başın hiç beladan kurtulmuyor." Gülerek bana baktı ve duvardan destek alarak ayağa kalmaya çalıştı. Ona elimi uzattığımda elime ve duvara tutunarak ayağa kalktı.
Adal sanki daha gelişmişti. Kası gene çok fazla değildi ama vardı. Boyu uzanmış ve vücudu gelişmişti.
"Sen de sanırım benim koruyucumsun." Yüzümü buruşturdum. Koruyuculuk bana göre değildi.
"Sanmam, sadece kapının önünden geçiyordum. " Bana döndü ve gülümsedi. Beyaz dişleri hafif gözüküyordu ve kandan koyu pembe kıvamında olmuştu.
Çantamı açarak içine buruşturup attığım ders programına baktım. Sadece 3 dersim vardı. Canım bugün ders dinlemek istemiyordu. Ayrıca insanların beni parmaklarıyla gösterip 'Aa, bu Tom'un kızı değil mi? ' gibisinden cümlelerini duymaktan sıkılmıştım.
Adal'a baktığımda beni incelediğini fark ettim. Yüzü kırmızı olsada yanaklarının al al olduğu belliydi.
"Seni burada tekrar görmek çok hoş." Bunu söylerken utandığı elini saçına sokup saçıyla uğraşmasından ve gözlerini kaçırmasından belliydi. Elinde gördüğüm küçük yeşil bileklikle onun burslu olduğunu anladım. Bu okulda burslulara yeşil bileklik taktırıyorlardı. Ne saçma sapan bir şey degil mi?
"Burslusun değil mi? " Kaçırdığı gözlerini gözlerime dikip başını salladı.
"Ailen bu kadar dayak yemen konusunda ne söylüyor? "
"İlk olarak 6 kişiydiler tek olsa yenerdim. İkinci olarak onlar Balıkesir'de yaşıyorlar. "
"Yani yurtta kalıyorsun." Başını evet anlamında salladı.
"Ağzını çalkala ve yüzünü yıka." Adal ağzını çalkayarak yüzünü yıkadı ve kapının yanındaki kağıt havluyu alarak yüzünü sildi. Yüzünü yıkasada hala kaşı ve dudağı kanıyordu. Yurtta kalıyorsa maddi durumu iyi olmayabilirdi. Pekala bunu söylediğime inanamıyorum ama ağzımdan bir anda döküldü kelimeler.
"Beni takip et. Şu üstüne başına ve yüzüne bakalım. "
Bana şaşkın bir şekilde baktı. Genelde sıcak kanlı olmadığımı, kaba olduğumu, burnu yukarıda ve Tom amcanın sayesinde güçlü olduğum düşünülürdü. Ama öyle değildim. Kaba davranırdım çünkü kimsenin yanımda olmasını istemiyordum. Çünkü bir kız ilgisiz olmaktansa yalnız kalmayı tercih ederdi değil mi? Yanımda sırf Tom amcanın kızı olduğum için benimle ilgilenen insan istemiyordum. Aslında bu söylediğim tüm sanydıklarımın nedenini açıklıyordu.
Adal ise... Bilemiyorum farklı geliyordu bana. Onunla arkadaş olabilirdim sanırım çünkü onunla daha öncedende konuşmuştum ve o beni tanımasına rağmen cesurca benimle konuşuyordu. Sanki beni kullanmayacakmış ve benden yararlanmayacak birisi gibiydi yada ben çabuk güveniyordum.
Bu bölüm kısa oldu Üzgünüm fjdjjd yeni bölümde görüşmek dileğiyle djjdjdj opuldunuz oy ve yorum bırakmayı unutmayın her türlü eleştiriye açığım :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Miras Mektubu #Wattys2014
Teen FictionKapağı hazırlayan Melis Oral'a teşekkür ediyorum ^^ Mavi gözlerimi kahverengi gözlerine diktim. Kalbim sanki bir kuştu ve kafesinden çıkmak için çırpınıyordu şuan.O hep benim yanımdaydı, beni anlıyordu, beni dinliyordu ve en önemlisi tüm geçmişime r...