Tanıtım adlı bölüme mektup yazdım. Isterseniz okuyabilirsiniz.
Gözlerimi yavaşça araladım ve etrafıma bakındım. Dicle'nin sağ bacağı karnımın üzerinde, kafası yastığının altındaydı. Ona göz devirdim ve karnımdaki bacağını iterek üzerimdeki yorganı ayağımla ittim. Yataktan inerek ayaklarımın soğuk zeminle buluşmasını sağladım. Kollarımı açarak esnedim ve banyoya doğru ilerlemeye başladım. Banyonun ışığını açarak içeriye girdim ve aynaya döndüm. Bugün kendimi iyi hissediyordum. Suyu açarak avcuma suyu doldurdum ve yüzüme çarptım, bu işlemi birkaç kez daha yaptıktan sonra havluyla yüzümü sildim. Diş fırçamı alarak üstüne biraz diş macunu sürdüm. Dişlerimi hızlı bir şekilde fırçaladıktan sonra suyu açarak fırçamı yıkadım ve ağzımı çalkalayarak suyu kapattım. Seri adımlarla banyodan çıktıktan sonra ışığı kapattım ve yatağıma yöneldim. Telefonumu komidinin üzerinden aldıktan sonra Adal'ın ismini buldum ve arama tuşuna bastım. Saat on ikiye yaklaşmıştı. Birkaç çalıştan sonra Adal sonunda telefonu açtığına uykulu sesiyle bir şeyler mırıldandı.
"Eğer yumak istersen kapatabilirim, sonra konuşuruz." Birkaç hışırtılı sesten sonra Adal'ın esneme sesi kulağıma geldi. Yüzüme yayılan istemsiz gülümsemeyi hissedebiliyordum.
"Günaydın minik burun!" Minik burun? Kabul ediyorum küçük bir buruna sahibim ama yüzümle orantılıydı bence. "Sanada günaydın." Telefondan birkaç hışırtı sesleri geldikten sonra telefon aniden yüzüme kapandı. Biraz ekrana baktıktan sonra kaşlarımı çattım. Telefonun çalmaya başlamasıyla ekranda 'Adal' yazısı belirdi. Biraz bekledikten sonra telefonu açarak kulağıma götürdüm.
"Kusura bakma, kulağımla yanlışlıkla kapattım da." Adal'a kıkırdadım. " Bugün işin yoksa seni atölyeme götürmek istiyorum, ne dersin?" diye sorduğumda kısa süreliğine sessizlik oldu. Birden kırılma sesi geldiğinde telefondan bir süre ses gelmedi. Adal'a seslendiğimde birkaç hışırtı sesi geldi.
"Tabii isterim, saati ve adresi mesaj atsan olur mu? Kolum bardağa çarptı ve bardağı düşürüp kırdım. Onu temizlemem gerek." Ona güldüm ve beni izleyen Dicle'ye göz devirdim.
"Sakarlığın gene iş başında desene. Ben sana mesaj atarım, sonra görüşürüz." Adal bana güldü ve "Görüşürüz" diyerek telefonu kapattı. Telefonumu pijamamın cebine koydum ve Dicle'ye döndüm.
Dicle bana imalı imalı bakarak esnedi ve yataktan kalktı. Dicle banyoya yönelirken bende giysi dolabıma yöneldim ve dolabın kapaklarını açtım. Askıda gözüme takılan krem rengi gömleğimi elime alarak lacivert dar paça pantolonumu çıkardım. Askıları elimle kenara iterek lacivert ceketimi çıkardım ve yatağımın üzerine koyarak dolaba yeniden baktım. Düz krem spor ayakkabılarımı da dolaptan çıkararak yere koydum. Dicle banyodan çıktığında bana bakarak gülümsedi ve seri adımlarla yanıma geldi. Dün tayt ve ince kazak giydiği için üstünü değiştirmek istememişti o yüzden çabuk hazırlanmıştı.
"Güzel zevk ama fazla kapalı, sonuçta Adal'ın seni beğenmesi lazım. Çekil oradan ben seçeyim." Dicle beni iterek dolabın önüne geçtiğinde şaşkınca ona bakıyordum. Dolaptan siyah, spor, belinde altın rengi kemeri olan, diz kapağımın yaklaşık bir karış üzerinde biten, uzun kollu elbiseyi çıkararak bana uzattığında ona gözlerimi büyülterek baktım. Bu elbiseyi ne zaman aldığıma dair hiçbir fikrim yoktu, Elbise giyinmeyi sevmeyen birisiydim çünkü.
"Bunu giyersem ne kadar üşüyeceğim hakkında bir fikrin var mı?" Bana göz devirdi ve elbiseyi elime tutuşturarak ayakkabılara bakmaya başladı. Siyah, diz kapağında biten botumu bana uzattığında ona kaşlarımı çatarak baktım. "Ciddiyim, bunları giyersem ne kadar üşüyeceğim hakkında bir fikrin var mı?" Dicle bana aldırmadan ten rengi ince çorabımı bana uzatarak beni banyoya yönlendirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Miras Mektubu #Wattys2014
Dla nastolatkówKapağı hazırlayan Melis Oral'a teşekkür ediyorum ^^ Mavi gözlerimi kahverengi gözlerine diktim. Kalbim sanki bir kuştu ve kafesinden çıkmak için çırpınıyordu şuan.O hep benim yanımdaydı, beni anlıyordu, beni dinliyordu ve en önemlisi tüm geçmişime r...