18. Bölüm (Part 1/2)

348 23 5
                                    

Uzun kirpiklerimden geçerek gözlerimi hedef alan gün ışığı sayesinde gözlerimi yavaş yavaş araladım. Saçımda hissettiğim yumuşak dokunuşlarla tüm vücudumun mayıştığını hissettim. Nedensizce saçım ile birisi oynadığında ya da okşadığında hep tüylerim diken diken olur, sonra da bir rahatlama hisseder ve uyuşmuş gibi olurdum. Kafamı biraz yukarıya çevirdiğimde Adal'ın arabanın ön camından uçurumun hemen aşağısındaki denizi izlediğini gördüm. Sanırım ben uyuyunca beni arabaya taşımıştı; ama bara götürmemişti. Götürmemesi daha iyi olmuştu bence, zira biraz o ortamdan uzaklaşarak rahatlamak istiyordum. Elimle Adal'ın saçındaki ellerini tuttuğumda Adal birden korkuyla sıçradı.

"Neyin var Adal? Solgun gözüküyorsun. Yoksa uyumadın mı?" Adal bana gülümseyerek tuttuğum eline baktı. Benim elimin aksine onun eli sıcacıktı.

"Biraz başım ağrıyor, ondan olsa gerek. Biraz kestirdim, uykumu aldım merak etme." Adal kıkırdadığında kafasına vurarak Adal'ın dizinden kafamı kaldırdım ve uzandığım arka koltukta oturur pozisyona geldim.

"Ne münasebet, ben senin neyini merak edeceğim?" Az önce söylediğim şey onu üzmüş müydü bilmiyordum; ama Adal'ın yüzündeki gülümseme solmamıştı, aksine daha da artmıştı.

"Birkaç gündür uzaklara bakarak bir şeyler düşündüğünü biliyorum. Bana söyleyebilirsin, inan bana kimseye söylemem. Gerçi söylemek istesem bile senden başka arkadaşım yok, bir tek Ecrin var ama onunla kardeş gibiyiz. " Sanırım çok konuşmuştum. Adal'ın gözleri gene uçurumun hemen aşağısındaki denizi izliyordu. Bir sorunu olmalıydı, ama ne?

***

Genç adam elini tutan genç kıza ve birleşik olan ellerine baktı. Bu kıza zarar vermek istemiyordu. Aksine ona yardım etmek, bu bataklıktan çıkmasına yardım etmek istiyordu. Ne yapıp etmeli babasını bu acımasız kararından vazgeçirmeliydi. İnsanların gerçekten bu genç kızı yanlış tanıdıklarını, onlara gerçek Yağmur'un nasıl olduğunu göstermek istiyordu.

Genç adamın hikayesi doğduğu anda başlamıştı. Genç adamın annesi normal doğum beklerken acilen sezeryan doğum yapması gerekmişti. Doğum sırasında, kanamanın artması gibi nedenlerden dolayı genç adam ölüm tehlikesi geçirmişti ama doktorlar elinden gelenin en iyisini yaparak genç adamı canlı ve sağlıklı bir şekilde dünyaya getirtmişlerdi; ancak doğum sonrası annenin kanamaları durdurulamadığı için genç adamın annesi ölmüştü. Genç adamın babası annesinin ölümü üzerinden yıkılmış ve oğlunu suçlamıştı. Aslında o an bebeğini hastanede bırakıp kaçmak istemişti ama karısının şu sözleri hep aklında yankılanıyordu:

"Eğer bana bir şey olursa küçük meleğime iyi bak sevgilim. Bu doğumun ne kadar tehlikeli olduğunu ikimiz de biliyorduk. Ne olursa olsun ben ölsem de yaşasam da onu çok sevmeni istiyorum. Bil ki o benim parçam, bana bir şey olursa sakın ola küçük bebeğimizi suçlama." Genç adamın babası bu sözlerinden sonra kaybetmişti tek aşkını. Cehaletinin sayesinde yıllarca oğluna ağır işlerini yaptırmış, ona karşı olan kin ve nefretini her fırsatta oğluna göstermişti. Genç adam bu yüzden zor bir çocuklu geçirmişti. Dedesi her ne kadar torununu yanına almak istesede aldığı tehditler sonucunda geri çekilmek zorunda kalmıştı. İşte bu da genç adamın yeni göreviydi: genç kızı kendine aşık ederek ortada bırakmak.

Genç adam sinirle gözlerini sıkıca yumdu, geçmişini hatırlamak istemiyordu. Aslında o da tıpkı genç kız gibiydi. O da babasının saçma sapan işleriyle uğraşmak yerine hayallerini takip etmek istiyordu. Aniden yanağında hissettiği yumuşak elle şaşırdı genç adam. Sıkıca kapattığı gözlerini yavaşça açarak açık kahverengi gözlerini keskin mavi gözlere kenetledi. Genç kız gülümseyerek genç adama bakıyor, bir yandan da genç adamın yumuşak yanağını okşuyordu. Genç adam böyle bir kıza yapacağı şeylerden dolayı büyük vicdan azabı çekiyordu; ama şuan onun dikkati sadece genç kızın yumuşak elinin yanağını okşamasıydı.

"Sorun ne Adal? Bana anlatabilirsin, senin bana yaptığın gibi bende seni dinlerim." Genç adam derin bir nefes alarak başını salladı ve genç kızın omzuna başını koydu.

"Ben daha doğmadan önce annem normal doğum bekliyormuş, ama artan sancıları yüzünden onu sezeryan ameliyata almışlar. Doğum çok başarılı geçmiş ama annemin kanamalarını durduramamışlar... Babam, annemi ölümü için beni suçluyor Yağmur. Sen halinin kötü olduğunu düşünüyorsun ama benim durumum da en az senin durumun kadar kötü. Sen anneni en azından görmüş ve o sevgiyi, şefkati tatmışsın ama ben annemi sadece resimleriyle biliyorum. En nefret ettiğim şey ise babamın bütün bunlara karşı beni suçlaması. Çocukluğum boyunca hiçbir şeye izin vermemiş, sadece bağırıp çağırıp beni dövmüştü. Tüm çocukluk anılarımda babamın bana kızması yer alıyordu. Okuldan gelir gelmez beni odama kilitliyordu Yağmur." Genç kız baş parmağıyla genç adamın gözünden süzülen gözyaşını sildi. Genç kız için artık genç adamın her üzüntüsü intihar etmek kadar acı vericiydi. Onun her gözyaşı genç kızın küçük, saf kalbinin sıkışmasını sağlıyordu.

"Ben... Ne diyeceğimi bilemiyorum Adal. Tüm bunları yaşadığını öğrenmek, senin hayatının tıpkı benim hayatım gibi olması sana karşı olan güvenimi, inancımı güçlendiriyor açıkçası... Yanlış anlama, sana acımıyorum, aksine seninle beraber üzülüp gülüyorum. Sen hayatıma girdiğinden beri bir şeyler değişti sanki. Tüm bu olanlara rağmen kaybetmediğin neşen benim gibi birinin bile neşelenmesini sağlıyor. Sen güçlü birisin Adal, emin ol üniversiteyi bitirdikten sonra bir yerlere gelebilir, mutlu bir yuva kurup babanın yanından ayrılabilirsin; ama ben yapamam... Tüm her şeye rağmen bunca sene dayanmışken biraz daha sabret Adal, eminim mutlu olacaksın." Genç adam, genç kızın ağzından çıkan her kelimedeki sefkati, hüznü hissedebiliyordu. Karar vermişti artık. Bir şekilde babasını vazgeçirerek bu kızla gerçek bir dostluk kuracaktı ve hem onu hem de kendini bu bataklıktan çıkaracaktı.

***

Adal hala elimi tutarken ısınmaya başladığımı hissedebiliyordum. Onun gibi birisinin benimki gibi kötü bir geçmişe sahip olabileceğini düşünemememiştim. Çünkü Adal'ın her şeye rağmen kahkaha atabilmesi onun hakkındaki düşüncelerinin iyiden yana olmasını sağlıyordu. Ellerimi geri çekerek arabadan indim ve şoför koltuğuna doğru ilerledim. Şoför koltuğuna binerek takılı olan araba anahtarını çevirdim ve arabayı çalıştırdım.

"Buraya yakınlarda bir kafe olacaktı, orayı çok severim, şirin bir teyze sahibi. Oraya götüreceğim seni. O kadar güzel kahve yapıyor ki inanamazsın, bir yudum aldığında tadı damağında kalıyor, hiç bitmesin istiyorsun!" Adal'ın tonton teyzenin kahveleri hakkında söylediğim şeylere gülmesi soğuk ortamı yumuşatmıştı.

"Kahveyi bu kadar çok sevdiğini bilmiyordum." Adal'a gülümseyerek baktıktan sonra başımı hızla aşağı yukarı salladım.

"Bazılarının aksine ben kahveye bayılırım! Boğazımdan geçerken hissettiğim sıcaklığı ve ne kadar şekerli içsem de ağzımda dağıldığında ortaya çıkan o acılığı beni benden alıyor. Hem daha iyi düşünmemi sağlıyor!" Adal başını sallayarak gülmeye devam ederken arabayı ormandan çıkardım ve dağlık yola doğru ilerlemeye başladım.

Kısa süre içinde 'Kahveci Sultan' yazısını gördüğümde arabayı yavaşlatarak küçük kafenin önündeki park alanına park ettim. Adal ile beraber arabadan inerek kafeye doğru ilerlemeye başladık. Sultan teyzemi de çok özlemiştim. Onunla konuşmak çok hoşuma gidiyordu. Altmışlarında olsa da hala sapasağlam ve çok sağlıklıydı. Görenler onu 45-50 yaşlarında sanıyordu hatta. Tom amcayla sık sık buraya gelir Sultan teyzeyle sık sık sohbet ederdik. Kafeye ilk adımımı attığımda yüzüme vuran sıcak hava mayışmamı sağlarken, kahve kokusunu derin bir nefes alarak içime çektim. Sultan teyze kapıda beni gördüğünde koşarak yanıma geldi ve bana sarıldı. Onu çok özlemiştim.

Kısa oldu size söz veriyorum yarın uzun bir bölüm atacağım. Bugün kursum vardı eve geç geldim ve yazabildiğim kadar yazdım. Sizi bekletmek istemediğimden hemen paylaştım. Yarın görüşmek üzere ! Yorum ve oy bırakmayı unutmayın! Sizi seviyorum!

Miras Mektubu #Wattys2014Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin