Genç adam bir arka koltuğa bir yola bakıyordu. Genç kızın beyaz teninin solmaya başlaması onu korkutuyor, kalbinin sıkışmasını sağlıyordu. Ondan hoşlandığını kabullenmişti kabullenmesine ama... Bunu yapamazdı, yani ona olan hoşlantısını ona söyleyemezdi. Belki bir süreliğine ondan ayrı kalmalı, kafasını dinlemeliydi; ama bunu yapmasına babası izin verecek miydi?
Hastanenin önüne geldiklerinde genç adam arabadan indi ve koşarak arka koltuğun kapısını açıp genç kızı kucağına aldı.
"Yardım edin! Biri yardım etsin!" Hastanenin kapısından gelen doktoru gördüğünde koşarak genç kızı sedyeye yatırdı genç adam. Doktor, hemşire ve asistanların onu götürmesine kısa süre baktıktan sonra koşarak onlara yetişti ve genç kızın elini tuttu. Burnuna dolan serum kokusu yüzünü buruşturmasına sebep olmuştu. Hastaneleri sevmezdi genç adam, hele ki annesini bir hastanede kaybetmişken. Görememişti annesini, hissedememişti onun şefkatini, sevgisini, tanıyamamıştı onu; ama genede seviyordu annesini, onunla tek bir anısı olmasada...
Kısa sürede geldikleri ameliyathanenin kapısından içeriye girdiklerinde tam genç adam girecekken hemşire onu durdurdu. Şimdi onun elinden gelen tek şey beklemekti... Genç adam kapının hemen yanındaki sandalyeye oturarak içeriden gelecek en ufak haberi bekliyordu. Genç kızın dirençli olduğuna inanıyor ve buradan sapasağlam çıkacağını umuyordu. Peki polislere ne diyecekti? Genç adam ayağa kalkarak koridorda yürümeye başladı. Bir yandan elleriyle oynuyor, diğer yandan genç kızı düşünüyordu. Ameliyathanenin kapısının açılmasıyla genç adam koşarak hemşirenin yanına gitti.
"Bir şey mi oldu? Söyleyin bana, ona bir şey mi oldu?!" Genç adamın karşısındaki hemşire ürkerek bir adım geri kaçtığında genç adam duvara sertçe vurdu ve acıyan elini yumruk yaparak biraz daha acımasını sağladı. Genç kızın çektiği acı karşısında şu elinde hissettiği acı neydi ki?
"Sakin olun beyfendi, genç bayan çok fazla kan kaybetmiş. Kızılay'dan istedik ama temin edilmesi çok zor bir kan olduğu için yeteri kadar kan bulamadık." Genç adam hemşirenin kolunu tutarak sıktı.
"Kan grubunu, kan grubu ne!?"
"Kan grubu AB Rh(-). Ben duyuru yapılması için ha-" Genç adam gözlerini kocaman açarak hemşirenin sözünü kesti.
"Benim kan grubum! Hemen benden alın ne kadar lazımsa!" Hemşire başını sallayarak genç adamı kanının alınacağı odaya doğru yönlendirdi. Geniş odaya girdiklerinde üzerinde beyaz örtünün olduğu sedyeye uzandı ve ceketini çıkararak uzun kollu olan kazağının kollarını katladı. Hiç kan vermemişti genç adam; ama acıyacağını sanmıyordu. Kolunda hissettiği el ile tavana bakan gözlerini hemşireye çevirdi. Koluna bağlanan sapan lastiğine bakarak derin bir nefes aldı.
"Kendinizi kasmayın bayım, eğer kendinizi kasarsanız kan almamız zorlaşır." Genç adam başını yukarı aşağı sallayarak tavana bakmaya başladı. Kolunda hissettiği pamuk ile gözlerini kapattı. İğne ucunu hissettiğinde sakin olmaya ve kendini kasmamaya çalıştı. Gözlerini kapattığında en son aşı olduğu zamanı hatırladı. Koluna batırılan iğne onun canını o kadar acıtmıştı ki bir daha iğneye yaklaşmamıştı. Hatta hasta olduğunda bile şurup ya da hap aldımıştı her zaman.
"Bayım. Bitti, şimdi iğneyi çıkararak yerine pamuk koyacağım. Ona iyi bastırmanızı istiyorum, aksi takdirde kanınızı aldığım yer morarır." Genç adam şaşkınlıkla kolundaki iğneye baktı, bu kadar acısız olduğunu tahmin etmemişti. Kolundan çıkarılan iğnenin ardından hemşirenin kan alınan yere koyduğu pamuğa bastırdı. Hemşire iğneyi koyduktan sonra ayağa kalktı ve çekmeceden küçük yarabandı ve bir kutu vişne suyunu alarak genç adama uzattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Miras Mektubu #Wattys2014
Genç KurguKapağı hazırlayan Melis Oral'a teşekkür ediyorum ^^ Mavi gözlerimi kahverengi gözlerine diktim. Kalbim sanki bir kuştu ve kafesinden çıkmak için çırpınıyordu şuan.O hep benim yanımdaydı, beni anlıyordu, beni dinliyordu ve en önemlisi tüm geçmişime r...