MEHLİKÂ
35.BÖLÜM
İştahla kahvaltısını yaparken, diğer yandan yeğenleriyle sohbet ediyordu Simay. Erkenden kalkmış ve kızlarla buluşmuştu, onları o kadar çok özlemişti ki, sürekli sarılıp öpmeden duramıyordu.
"O kadar mutlu oldum ki senin adına Simoşum." dedi İdil mutlulukla ellerini çırparak. Dedesinin de durumunun iyi olduğunu öğrenince ikisinin de içi rahatlamıştı. Artık her şey yoluna giriyordu.
"Sen mutlu olmayı çok hakediyorsun. Ayaz abi bir daha seni üzmeyecek, inanıyorum."
Efsun, buruk bir tebessümle halasına bakarken; onun gözlerinin içinin ilk defa böyle parladığını görüyordu. Aşk gerçekten bambaşka bir şeydi. Bambaşka bir his, farklı bir yolculuktu.
"Üzse de üzmese de ben Ayaz'ı seviyorum. İnsan gerçekten bir kere seviyormuş, bir kere aşık oluyormuş hayatında. Yıllar geçse bile birbirini buluyormuş insan. Neyse bırakalım şimdi beni de, Ayaz bana Aylinden bahsetti de , Emir bir kardeşi olduğunu kabullenememiş galiba"
"Evet. Emir iyice içine kapandı, resmen duvarlar örüyor ve bu konu hakkında kesinlikle benimle konuşmuyor. Ne yapacağımı bilmiyorum hala. Aylin'e de üzülüyorum ama Emir'in tek kelime etmemesi de ayrı bir canımı sıkıyor"
Efsun'un kanayan yarasıydı bu mevzu. Emir'e her konuda ulaşa biliyordu ancak bu konuda ulaşmak çok zordu. Kap kalın bir kabuğu vardı ve ne yaparsa yapsın kırılmıyordu bile.
"Akşam bize gelin. Ben bir yemek hazırlayayım olur mu? Aylin de gelir. Beraber vakit geçirdikçe, belki yumuşar. Ne dersin canım?"
"Bir faydası olacağını sanmıyorum ama denemekten bir zarar gelmez. Bir şekilde Emir içini dökecek, bir şekilde atacak o yarayı. Başka yolu yok"
Efsun fazlasıyla kararlıydı bu konuda. Emir'in bu şekilde içine atmasını kabul etmiyordu. Eninde sonunda, ne düşünüyorsa, ne hissediyorsa anlatacaktı. Mutlaka ama mutlaka anlatacaktı. Bir süre daha sohbet ettikten sonra hepsi ayrı yerlere dağıldı . Akşam için Simayla da plan yapmışlardı ve yemeğe onlara gideceklerdi. Eve geçtiğinde, üzerini değiştirip çalışma odasında çizimlerini bitirmekle uğraştı Efsun. Aklı da kalbi de Emir de olunca çalışmak hiçte kolay olmuyordu tabi.
"Sevgilim?" Arkadan gelen sesle sıçrayarak döndüğünde, derin bir nefes aldı Efsun. "Korkuttum mu? Nerelere daldın böyle?" Hızlıca, karısının yanına giderek beline sarıldı ve alnına öpücükler kondurdu usulca. " Çalışıyordum, o yüzden dalmışım"
"Bende, karım beni düşünüyor o yüzden bu kadar dalgın diyordum. Fena yanıldım"
Efsun, gülerek kocasının sakallarını okşadığında onun gözlerinde ki hüznü görebiliyordu. Neden bu kadar katıydı? Üzgün olduğu halde, neden üzgün değilmiş gibi davranıyordu?
"Seni düşünmediğim an yok ki. Ekstra bana dalgınlık yapmıyorsun artık, yemek yemek gibi bir şey seni düşünmek"
"Yemek yemek demişke; acıktım. Dışarıda yiyelim mi bugün?"
"Halam yemeğe davet etti bizi. Sana sormadım ama kabul ettim"
"Evet halan dönmüş. Sarp anlattı bugün bir şeyler. Bu halanın gitme mevzusunu sende biliyormuşsun, kendinizce oyunlar oynamışsınız Efsun hanım" Efsun tebessümle adamın sakallarını okşarken, diğer yandan onun bu muzur bakışlarından ayırmıyordu gözlerini.
"Bırak şimdi sen onu da. Ayaz abiyle konuşmuyor musunuz siz? Annemle konuştum dün, o tarz bir şeyler söyledi"
"Aylin'in yanında olduktan sonra, bir mesafem olmadı değil. Aksi halde amcam günde bin kere arıyor beni"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEHLİKÂ
RomanceBir anda fısıldaşmalar arttığında, Efsun arkasına doğru döndü ve sarı spotların yanan ışıkları altında hayal gördüğünü düşündü. Evet kesinlikle hayal görüyordu.Bu karşısında gördüğü adam o değildi. O olamazdı... Gözlerini kırpıştırarak derin bir ne...