45.BÖLÜM (FİNAL)

4.2K 223 70
                                    

MEHLİKA

FİNAL

5 AY SONRA

Usul usul karnını okşarken diğer yandan önünde duran kirazları yemekle meşguldü Efsun. Tatil için Göceğe gelmişlerdi ve koy koy gezip, denize girip, sürekli yemek yiyip eğleniyorlardı. Oturduğu yerden kalkıp kocasının uzandığı yere doğru ilerledi. Kaslı vücudu karşısında yine hormonları devreye girmişti. Emir'in yanına oturup parmaklarını adamın karnına koyduğunda, Emir bir anda gözlüğünü çıkartarak yerinden doğruldu.

"Bir şey mi oldu güzelim?" diyerek parmaklarını karısının karnında gezdirdi usulca. Karnı çok fazla büyümese de bariz bir çıkıntılık vardı. Minik oğulları gün geçtikçe büyüyordu ve onun doğması için sabırsızlanıyordu.

"Seni aşerdim yine ben" diyerek kocasının dudaklarına küçük öpücükler kondurdu. Emir gülümseyerek karısının beline sarılırken, öpücüğü derinleştirip daha fazla bastırdı kendisine. Karısının nemli saçları, siyah mayosunun ardından dolgunlaşan göğüsleri ve uzun düz bacakları karşısında zaten hali hazır bir haldeydi. "En sevdiğim aşermen bu oluyor" diyerek geri çekildi ve dudakları boynuna doğru kaydı. Telefon çalınca "Siktir" diyerek telefonunu açtı ve kulağına tuttu Emir.

"Efendim amca?"

"Yemekler hazır siz hala gelmediniz. Ege ve Sarp etleri bitiriyor haberiniz olsun"

"Tamam amca geliyoruz birazdan. Her ne kadar benim yemeğim daha güzel olsa da, sizi bekletmeyelim" diyerek karısını süzdü çapkın bir ifadeyle. "Tamam bekliyoruz"

Ayaz telefonu kapattığında, elinde ki maşayı Sarp'a vererek ayaklandı ve çimenlerin üzerinde temiz bir örtünün üzerinde oyuncaklarıyla oynayan oğluna doğru yaklaşarak yanına oturdu ve saçlarına öpücükler kondurdu.

"Bababab" diye sesler çıkartarak topu atarken, Simay yanlarında öylece onları izliyordu. Ege yavaş yavaş gözlerinin önünde büyüyordu ve onun büyümesini izlemek, her gün başka bir gelişimine şahit olmak bambaşka duygular hissettiriyordu.

"Güzelim hadi sofraya geç, bir şeyler ye. Sabahta doğru düzgün bir şey yemedin" Karısının elinin üzerine öpücükler kondurduğunda, Simay gülümseyerek adamın gür siyah saçlarına öpücük kondurdu.

"Egeyi uyutayım sonra yerim bir şeyler hayatım. Hadi anneciğim gidelim mi?Uyuyalım mı artık?"

Ege sesler çıkartarak bir şeyler anlatmaya çalışırken, Ayaz oğlunu kucağına alarak yanağına üst üste öpücükler kondurdu. "Oh! Mis kokulu oğlum benim. Hadi anne seni uyutsun" Simay, oğlunu kucağına alıp ayaklandığında, İdil bir anda koşarak yanlarına geldi.

"İstanbul'a gitmem lazım! Benim acilen İstanbul'a gimem lazım"

"Ne oldu? İdil ne bu halin, bir şey mi oldu?" diye sordu Sarp endişeyle kıza doğru yaklaşarak. İdil o kadar panikti ki, herkes korku dolu gözlerle ona bakıyorlardı.

"Bir hafta sonra düğünüm var ve tam olarak alnımın ortasında sivilce çıkmaya başladı! Üstelik az önce tırnağım kırıldı. Cilt bakımına gitmem lazım, tırnağımı yaptırmam lazım! Olacak iş mi ama bu ya?" Ayaz inanmayan gözlerle bakarken, Simay da gözlerini devirerek olumsuz anlamda başını iki yana doğru salladı.

"Oğlum senin bu İdil ablan tam bir kaçık.Bir şey oldu sandık burada. Geç otur karnını doyur, beynine biraz oksijen gitsin. Çekil şuradan"

Simay içeriye doğru giderken, İdil kaşları çatık bir şekilde Sarp'a doğru yaklaştı. "Beni ciddiye almıyorlar Sarp. Düğünümüz var diyorum, acaba abartıyor muyum ben?" Muhtemelen abartıyorsun derse on yıl dilinden kurtulamayacaktı, o yüzden onaylamayı tercih etti Sarp.

MEHLİKÂHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin