***Bütün krallıkta büyük bir eğlence düzenlenmişti. Keyifli sesler, çocukların gülüşmeleri, kadınların hoş sesleri birbirlerine karışıyordu.
Lord Shinsou ise halkın arasına karışmıştı. Kimliğini saklayarak girdiği halkın içinde bir platformun üstündeki sen dikkatini çektin.
Giydiğin bacaklarını ortaya seren tül eteğin, sadece göğüslerini saran ve altında, üstünde altın detayları olan sütyen tarzı kıyafetinle çok güzel olduğun kabul edilebilirdi.
Vücudun ritmik bir şekilde dans ediyordu. Islıklar, alkışlar ve iltifatlar senin için ortalığı inletirken lord Shinsou durmuş seni izliyordu.
Etraftaki sesler onun için durmuştu. Kalbini mest eden sen ve dansındı. Gözleri her zerrende gezindi. Öyle aşk dolu bakıyordu ki onun bakışlarını görenler gülümsemeden edemedi. Aşık bir adamdı o.
Güzel gülüşünü gördün o an. Mor saçlı, mor gözlü adam adeta mistikti. Gülümseyip etrafında tuttuğun tülü döndürerek omuzlarına attın. Platformdan inerek sırtını onun göğsüne yasladın.
Başını arkaya atıp ona göz kırptın. Vücudunu onun vücuduna yasladığında kalçalarını sallayarak aşağı eğildin. Ona değen her zerren kalbini mest etmişti. Aşık oluyordu sana ya da çoktan olmuştu.
Platforma çıkıp gülümsedin ona doğru. Şovun bitmişti. Elindeki en sevdiğin renkteki tülü ona doğru atıp gittin...
***
"Aman Tanrım! İmparator mu o?"
Gözlerini gürültüyle araladın. Yaklaşık iki gündür yoldaydınız. Aklın hala o yakışıklıda olsa da elinden bir şey gelmezdi.
Gözlerin dışarıyı bulduğunda nefesin kesildi. O yakışıklı arabacıyla konuşuyordu. Gözleri saniyesinde seni bulduğunda gülümsedin. Onla göz göze gelmek bile güzeldi.
Bulunduğun arabanın kapısı açıldı ve iki iri yarı adam bütün kadınları indirdi. Korksanda ses çıkarmadan indin. Herkes gibi sende sıraya girip başını yere eğdin.
O imparatordu. Aşık olduğun yakışıklı imparatordu. Çenenden tutup başını kaldıran parmaklarla göz göze geldiniz yine.
"Buldum seni kedicik." Keyifli sesini duydun ilk defa o an. Ses tınısı hipnoz eder gibiydi. Keyifli ve arsız pırıltılı gözleri aradığını bulmuş gibiydi. Dudaklarını kulağına yaklaştırıp üfledi. "Kokunu bırakıp gitmek yok."
Utanarak geri çekildin. İmparatorla aynı seviyede olmadığını bilip eğildin. "Neler diyorsunuz öyle majesteleri? Benim gibi birisi nasıl sizin gibi yüce birisini bırakabilirim?" dedi hafif bir telaş ve heyecanla.
"Kendini bu kadar alçak görme kedicik." dedi ve seni belinden tutup kendine yasladı. Anlını anlına yaslayıp güldü. "Bu adamın senin için yapmayacağı yok."
Etraftakilerden utansanda bir şey demedin. Siz sustunuz gözleriniz konuştu. Aşkla, şehvetle ve arzuyla bakışlarınız konuştu...
***