Önceki günün verdiği yorgunluk ile gece başımı yastığa koyar koymaz uyumuşum,uzun zamandır herhalde çektiğim en derin uykuydu.
Genelde uyku problemi çeken ama uykuyu cok seven biriydim.
gecenin geç saatlerine kadar uyumak istesemdw uyanık kalır yine sabah erkenden uyanırdım.
Gözlerimi açtığımda henüz sabahın erken saatleri olduğu belliydi.
Saate bakmak için etrafa bakındım ama herhangi bir saat göremedim.
Misafir odası da oldukça sade ve beyaz dosenmisti.
Beyaz bir giysi dolabı yanında makyaj aynası, ve cam bir duvar.
Camlar yukarıdan aşağıya kadar uzanıyor ve bahçeye bakıyordu.
Yere kadar uzanan beyaz tullerin hafif aralığında bahçeyi görebiliyordunuz.
Yatağın iki tarafında da küçük komidin vardı.
Murat bu odayı seveceğimi tahmin etmiş olmalı.
Aferin Murat dün olanlardan sonra hanene artı 1 puan ekledim.
Saate bakmak için telefonuma uzandım ama ne yastığın altında ne de odanın herhangi bir yerin de bulamadım.
Dun gece de yan evden geldikten sonra hiç telefonu elime almamıştım Murat gittikten sonra duş alıp hemen uyudum.
Offf Kahretsin annemi aramam gerekiyordu ve tamamen aklımdan çıkmıştı.
Hemen yataktan fırlayıp salona koştum.
Telefonum büyük ihtimalle çantamdaydı ve ne güzel çantam salonda değildi.
Allah'ım lütfen yan evde unutmuş olmayayım.
O adami uzun bir süre görmek istemiyorum.
Antreye koştum ve çantam antredeki konsolun yanında buldum.Hemen eğilip aldım,içinden telefonumu çıkardım.
Neee saat henüz yedi mi ?
Neden bu kadar erken uyandım ki bu saatte annem de uyuyor olurdu.
Telefona gelen bir kaç bildirim ve mesaj vardı hızlıca bakıp daha sonra annemi ararım diyerek banyoya gittim.
Günlük sabah rutinimi yapip mutfağa geçtim .
Mutfakta eşyaların yerini bulmak epey bir zamanımı almış olabilir ve sonunda kahve yapmayı başardım.Cam kenarında duran koltuğa oturup kahvemi içtikten sonra ne yapacağımı düşündüm.
Bugün evdeydim ve saat henüz çok erken.
Yerimden kalkıp üstümü değiştim.
Henüz yerlestirmedigim bavulumdan rahat bir eşofman ve üst seçip saçlarımı tepemde topladım.
Spor ayakkabılarımı elime alıp kapıya doğru ilerledim.
Kapıda henüz kırık biblonun parçaları yerde duruyordu.
Aklıma Murat geldi ve istemsizce güldüm."Neyse gelince temizlerim " diye söylenip ayakkabılarımı giydim anahtarı elime alıp evden çıktım.
Şu saatte yapabilecek en iyi şey yürüyüş gece gelirken taksi ile sahil tarafından ilerlemistik.
Şansım varsa rahat bir şekilde sahili bulurdum.
Ki İstanbul'un en sevdiğim tarafı kesinlikle denizi ve sahilleri idi.
Kesinlikle ruhuma huzur veriyordu deniz .
Bahçede biraz etrafıma bakındım sağ tarafa bakmaktan kacinarak daha sonra kapıya ilerleyip güvenlikten geçip dışarı çıktım.
Neredeyse yarım saat sonra sahildeydim.
Aferin Murat hanene 1 artı daha ekledim.Biraz yürüdükten sonra bir bankta oturup bol bol deniz havasını içime çektim.
Orada ne kadar oturdum farkında değildim o kadar dalmıştim ki bir an üzerime düşen gölgeyle irkildim.
Ne olduğunu anlamak için başımı kaldırıp baktığımda karşımda onu görmeyi hiç beklemiyordum.Elalarını uzerime dikmiş bana bakıyordu.
Bir an karşımda duran adama bakınca afalladım.
Öylece tepemde dikilmiş bana bakıyordu ve ben adamın görüntüsü karşısında bozguna uğradım.
Murat'ın boylarında belki ondan bir kaç cm daha uzun olabilirdi ,geniş omuzları kumral saçları hafif kirli sakalı oldukça yapılı ve bunu söylediğime inanamıyorum ama yakışıklı bir adamdı hemde baya baya yakışıklı.
Gerçi bunu dün gece de fark etmiştim ama bu sabah daha mı yakışıklıydı .
Ahh bir o kadar da kaba ve küstah bunu unutma lütfen Mavi dedim kendi kendime.
Cidden adamı oturmuş gözlerimi üzerinden ayırmadan süzüyordum.
O da şuan onu süzdügümü fark etmiş gibi bana bakıp sırıtıyordu.
Salak Mavi adama öyle bakarsan tabi sana güler.
Hemen üzerimdeki şaşkınlığı atıp ayağa kalktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVININ ASKI (Tamamlanmak Üzere)
Roman d'amourMavinin ASKI Mavi Eroğlu yakın arkadaşı Murat'ın dibe batmış tekstil firmasını ayağa kaldırmak için İstanbul'a gelir. Kader ağlarını Mavi'nin hayatı üzerine kurmaya yemin etmişken karşısına büyük patronu Ali Egemen Soykan çıkar. Burnunu yere düşür...