Ohhh saat gecenin bir yarısı anahtarı alıp kaçtım, yanımda hicbirsey yoktu ,ne telefonum ne param ne çantam hatta iki gündür aynı kıyafetlerle dolaşıyordum.
Peki bu umurumda miydi ?
Asla
Çok yoruldum çok sıkıldım Ali Egemen'in dengesiz tavırları, anı sinir patlamaları, eve giren hırsız,kim olduğunu bile bilmediğim bir adam yüzünden zan altında kalmam ,atölyenin yangını sadece uzaklaşmak istiyorum.Beni takip eden ve sinyal veren arabayı fark edince dikkat kesildim.
Ali Egemen ve Murat'ti.
Murat olduğunu nerden mi anladım tam kendine yakışır bir hareket yapıp kafasını camdan çıkardığı ve durmadan sacmaa sapan el hareketleri yaptığı için.
Hayir durmayacaktim,asla huyum olmadığı halde hatta hız fobim olduğu halde gaza bastım ve araya giren arabayı fırsat bilerek yolu değiştirdim ve sağa saptim.Ahhh arkadan gelen araba sana minnet borçluyum, çünkü galiba atlatmıştım.
Peki şimdi nereye gideceksin, ne yapacaksın Mavi?Hayat sürprizlerle dolu derler ama ben daha pek bir sürpriz ile karşılaşmadım.
Murat bana İstanbul'a gel dediğinde buhranli hayatımdan bir nebze olur kurtulur kafam dağılır demiştim ama ben resmen gerilim ve aksiyon dolu bir hayata atılmıstim.
Buda hayatın bana sürprizinden cok golu gibiydi.Aman sür dedim kendi kendime yol seni nereye götürecek dedim ve müzik açtım..
Bir anda aklıma kızlarla her İstanbul'a geldiğimizde kafa dinlemek için gittiğimiz şile yakınlarında olan Tuba'larin evi geldi.
Neden olmasın dedim ve yolumu değiştirip şileye doğru sürdüm.
Şansım varsa anahtar her zamanki yerindedir.
Aslında İstanbul sile arası sadece 70 km kadar yani en fazla zorlasan 1 saat ama benim kafa karışıklığım ve hızım sayesinde neredeyse artık kaplumbağa hızında ilerliyordum, çünkü evi tam olarak hatırlamıyor ve gece karanlığında dikkat keserek gittiğim için 2 saat sürmüş olabilir.
Sonunda evi buldum ve hemen evin önüne park ettim .
Burası genelde yazlık olduğu için bu mevsimde pek kimse olmazdı.
Çünkü artık sonbaharın sonlarına doğru ilerliyorduk.
Hemen Arabadan inip arabayı kilitledim ve eve doğru yürüdüm.
Etrafta in cin top oynuyordu.
İtiraf etmem gerekirse azcık korkmuyor değildim.Evim kapısında durdum ve etrafa bakındım lanet olsun saksilar yoktu biraz dolandım düşündüm yanımda hiçbir şey yoktu.
Gündüz olsa yine bir yerden bir telefon bulma şansım olurdu ama bu saatte isim zordu.
Hadi Mavi son bir umut dedim ve oturduğum merdivenlerden kalktım ,elimi kapının üstüne uzatmaya çalıştım, biraz zorlandım ama sonunda elim birseylere çarptı ve umuyorum ki anahtardır.
Biraz daha zorladım, çünkü ortalama boyum vardı, ne çok kısa, nede uzun sayılırdim ama başardım ve anahtarı aldım.
Sevinçten yerimde zıplayabilirdim.
Hemen kapıyı açtım ve içeriye girdim.
Hemen ışığa uzandım ve ışığı açtım .
Etraf tertemizdi,hatta o kadar güzel kokuyordu ki muhtemelen yeni temizlenmişti.
Çünkü sürekli evin temizliği ve bakımını yapan bir karı koca vardı.Tuba eşiyle,ailesi ile ara sıra kaçmak için buraya gelirdi,biz İstanbulda iken illa bir iki gün mutlaka uğrardik.
Bu yüzden hep temiz tutulurdu.
Şansım varsa yiyecek birseyler bulurum umudu ile yabancı olmadığım bu evde Hemen mutfağa ilerledim.
Işığı açtım ve dolaba baktım.
Maalesef dolap bomboştu.
Demek ki sadece temizlik yapılmış.
Buzdolabının kapısını kapatıp mutfak dolaplarına yöneldim.
İlk dolap bardaklar tabaklar ile doluydu.
Bir sonraki tencereler neredeyse umudumu kaybederken son dolap kapaklarını açtım ve Bingoo!.Bir sürü kuru gıda bitki ve poşet çaylar, kahve ve bisküvi ve atıştırmalık vardı.
Bunlar beni idare ederdi.
O kadR açtım ki hemen bir paket bisküvi açıp yemeye başladım.
Daha sonra yatak odasına ilerledim.
Burasıda yeni temizlenmişti.
Dolabı açtım şansım varsa bizim burda bıraktığımız kıyafetler duruyordur.
Yada Tuba',dan birseyler vardır.
Çünkü sıcak bir duşa ve derin bir uykuya ihtiyacım vardı.
Hemen dolap kapaklarini açtım ve kesin şanslı günümdesin dedim sonra kendime gülmeye başladım.
Tabi canım ne şans ama .
Şuan orman kaçkını patronum ve arkadaşım Murattan kaçmış tek başına bir evde huzur bulmaya çalışıyordum.
Şansım dağı taşı çatlatan cinsten .
Neyse dolapta kıyafetler hatta hiç açılmamış çamaşırlar vardı..
Hemen üstüme uyacak bir iki parça aldım ve banyoya girdim.
Kendimi sıcak suyun altına bıraktım.
Sular vücudumdan ,gözlerimden de yaşlar süzülüyordu.
Tenim burusana kadar suyun altında kaldım ve yeterli olduğunu düşündükten ve ağlamam bittikten sonra suyun altından çıktım.
Neden bu kadar ağladığıma da bir anlam veremedim.
Aklımda sadece Ali Egemen'in suçlayıcı bakışları ve sert sözleri vardı.
Sonra kurulanip ,giyindikten sonra yatak odasına geçtim.
Aklımda Ali Egemen'in öfke saçan Elalari ve sert bıçak gibi kesen sözleri vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVININ ASKI (Tamamlanmak Üzere)
عاطفيةMavinin ASKI Mavi Eroğlu yakın arkadaşı Murat'ın dibe batmış tekstil firmasını ayağa kaldırmak için İstanbul'a gelir. Kader ağlarını Mavi'nin hayatı üzerine kurmaya yemin etmişken karşısına büyük patronu Ali Egemen Soykan çıkar. Burnunu yere düşür...