Bölüm 25

626 37 43
                                    


Chae Jimin'in yanına oturmuştu ve tenefüste arka sıradaki koklaşan çift olmuşlardı. O tarafa gözüm kaydığında öpüştüklerini görmek hiç hoşuma gitmemişti. Jimin'i unutmam gerekiyordu ama yine de kalbim kırılıyordu.

"Jungkook, neden hiç öpmüyorsun sevgilini?" diye sordu Chae. "Biz bizeyiz zaten."

Bu fırsattan yararlanırsa Jungkook'u gerçekten pataklayacaktım. Ancak Jungkook kıza dönüp omuz silkmekle yetindi. "Sanırım ondan sıkıldım." 

Az önce sahte sevgilim bana tekmeyi mi basmıştı? Gerçi buna sevinmem gerekirdi, beni kurtarıyordu bunu yaparak.

"Ne demek sıkıldım? Jungkook sen ne kötü bir çocuksun?" Chae ona kaşlarını çattıktan sonra aniden koşarak yanıma geldi. "Seni hak etmiyor zaten, boşver." dediğinde ona beni tanımıyorsun diye bağırmak istedim.

Bana sarıldığında saçlarının arasından görebildiğim tek şey Taehyung'un yüzüydü. Bana gülüyor muydu o? Kız beni bırakıp Jimin'in yanına döndüğünde başımı önüme çevirdim.

Derslerin hızla geçmesine minnettardım çünkü Taehyung'la bu kadar yakın oturmak şu anda bana hiç iyi gelmiyordu. Kolu ve bacağı alçılı olan Jimin, Taehyung ve Jungkook yardımıyla sınıftan çıkarken ben de peşlerinden çıktım. Jungkook'un ellerinde deri, parmaksız eldivenler vardı. Belli ki bileğindeki bandajları saklamaya çalışıyordu. Aralarında tek sağlam Taehyung kalmıştı.

Pratik yapmak için üzerimi değiştirip dans atölyesine girdiğimde Jungkook çoktan oradaydı. "Sen de mi geldin?" diye sordum içeri girerken.

"Hımm."

"Jimin'i odasına mı bıraktınız? İyi mi?"

"Tae yanında." diye cevapladı yüzüme bakmadan. Gözü telefonundaydı. Daha fazla sohbet kurma acısına katlanamayacağımı fark ederek aynanın önüne geçtim ve esnemeye başladım. Göz ucuyla Jungkook'a bakıyordum, kafası hangi alemlerdeydi yine? Birazdan dans çalışmasına bile başlamadan atolyeden fırlayıp gittiğinde şaşırarak çıkış kapısına baktım. Nereye gitmişti? Yine bir sorun mu vardı? Ya Jimin'e bir şey olduysa?

Başımı iki yana salladım ve peşinden atölyeden çıktım. Bir iki koridor geçip de yangın merdiveni boşluğuna ulaştığımda onu gördüm. Evet Jungkook oradaydı ancak bir kızla öpüşüyordu.Panikle geri çekilip çıkış kapısını kapattım. Çocuk sadece kızlarla buluşuyordu, iyice paranoyaklaşmıştım. Kendime sinirlenerek stüdyoya geri döndüm.

Yarım saat sonra o da geldi,  çantasını alıp kapıdan çıkacakken ona seslendim. "Jungkook nereye?"

Başını kaldırıp yüzüme baktı. "Sana ne?"

Yine başına bir iş açmasından endişeleniyordum. "Belki ben de gelebilirim diye düşündüm." diye mırıldandım gözlerimi kaçırarak. İnsanlardan bir şeyler istemeyi hiç sevmiyordum gerçekten. Davet edilmeyi tercih ederdim.

"Neden seni götürmek isteyeyim?"

"Çünkü laf sokabileceğin birine ihtiyacın olabilir." gülümsedim.

Bir an düşünüyormuş gibi durdu sonra eliyle gelmemi işaret edip kapıdan çıktı. Çantamı sırtıma asıp koşarak peşinden gittim. Bir motorun önünde durduğunda kaşlarım havalandı. "Motora mı biniyorsun şimdi?"

"Geçen gün aldım, amerikadayken kullanmıştım bir süre." kaskını başına geçirdi ve arkadaki yedek kaskı pat diye kafama taktı. "Ne kalın kafan var."

"Mmm bizim Jungookie her zamanki gibi centilmen." dedim sarkastik bir tonlamayla. Arkasına bindim ve tişörtünü tuttum. "Çok hızlı gitmez dimi?"

ERKEK OYUNU  (BTS) Maknae LineHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin