Mina:
"Mina sevgilim değil, Mina benim."
Jimin bana daha önce suratında görmediğim bir ifadeyle bakıyordu.
"Sana yalan söylemek istemezdim, kimseye söylemek istemezdim."
"Hepimizi kandırıyordun yani."
Elimi gözlerime götürüp lenslerimi çıkardım. Kendim olabilmek o kadar güzel bir histi ki... acıdan uyuşmuş bir haldeydim ve gerçekten sadece ona dürüst olmak istiyordum.
"Ben yalancıyım bu doğru." dedim. Bir bahane sunamazdım artık.
"Bizi kandırmış bile olsan... giriş bilgilerin ve kimliğin olmadan giremezsin bu şirkete. Bu nasıl olabilir?"
"Sana her şeyi anlatacağım eğer istiyorsan. Ama lütfen kimseye söyleme." yerden kalkmak için bacağımı kendime doğru çektim ama saplanan keskin acıyla dişimi sıkıp tekrar uzattım.
"Dur, sana yardım edeceğim." dedi bana uzanarak. Yüzüme bakmadan beni kucağına aldı. "Seni banyoda oturtursam yıkanabilir misin?"
"Bana yardım etmeyecek miydin?" diye sordum ağzımdan çıkan kelimelere dikkat etmeyerek.
"Sana nasıl yardım edebilirim? Sen bir kızsın."
Beynimin yavaşça bulandığını hissediyordum. Sanki göz kapaklarım ağırlaşıyordu.
Jimin:
Yarı aralık göz kapaklarıyla yüzüme baktığını hissediyordum. Ona bakamazdım şu an.
"Beni yıkayabilirsin." dedi. "Bana dokunabilirsin."
"Ne saçmalıyorsun?"
Banyonun kapısını açıp onu içeri taşıdım, mermere oturttum. Ayıktı ama bir yandan da sarhoş gibi görünüyordu. Başını pat diye taş duvara vurduğunda panikle kafasını tuttum. Bu pek de iyi bir fikre benzemiyordu ancak odadaki loş ışıkta görmemiş olduğum kirini şimdi görüyordum. Yüzü gözü toprak içindeydi, bacakları çamur olmuştu. Ona yardım etmem gerekiyordu. Derin bir nefes alıp uzun, bol tişörtünü eteklerinden tutup yukarı doğru çekerek çıkardım. İçinde bütün göğsünü kaplayan bir bandaj sarılıydı, altında da erkek iç çamaşırı vardı ve garip bir biçimde doldurulmuş görünüyordu. Kafamdaki saçma görüntüleri silmeye çalıştım.
Karnındaki morlukları ve belindeki tırnak izlerini gördüğümde öfkelenmemek için derin nefesler almaya başladım. O adamı öldürmem gerekirdi. Kollarında da morluklar vardı.
Ne yapacağımdan emin olamayarak suyu açtım ve ısınması için sonuna kadar çevirdim. Etrafımda bir kova ya da benzer bir şey göremiyordum. Avuçlarımla su taşımaksa işe yaramıyordu. Sonunda kollarını boynuma dolayıp onu ayağa kaldırdım.
"Boynuma sıkıca tutunabilir misin?"
Kollarını sıktı. Kucaklayıp suyun altına kadar taşıdım ve oraya girince bacaklarını yere indirdim. "Tutunmaya devam et, sakın bırakma."
Bir kolumla sıkıca beline sarılıp onu kendime yasladım, bacaklarına ağırlık binmemesi için elimden geldiği kadar yükü almaya çalışıyordum. Saçlarını tek elimle ıslattım ve şampuan sürdüm. İç çamaşırıyla yıkanmanın onun için pek hoş olmadığına emindim ama elimden gelen buydu. Saçlarını yıkadıktan sonra vücudunu yıkayabilmek için onu yere oturttum. Canını acıtmamaya olabildiğince dikkat ederek sabunu vücudunda gezdirdim. O kadar yorgun ve zayıf görünüyordu ki... okulun ilk günü böyle göründüğünü sanmıyordum. O gün gayet sağlıklı ve dolgun görünüyordu. Şu anda yanaklarının da içe doğru çöktüğünü fark edebiliyordum. Sabunu sürdükten sonra onu tekrar kaldırıp duruladım. Biraz uyuklamaya başlamış gibi görünüyordu. Temiz bir havluyla vücudunu sarıp tekrar kucakladım ve odaya taşıdım. Ben bunları yaparken herkesin uyuyor olmasına minnettardım yoksa nasıl bir açıklama yapabilirdim bilmiyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ERKEK OYUNU (BTS) Maknae Line
Fanfiction3 hikayeniin ilkidir. İkinci hikaye Bias mı İdol mü ve üçüncü hikaye Milyonda Bir Kız'dır. Mina bir gün bir kaza sonucu idol seçmelerine katılır. Ancak idol seçmeleri bir erkek grubu içindir. BTS grubu. Mina erkek kılığında grubun içinde kimliğini g...