Bölüm 32

619 43 33
                                    

Jimin hışımla odadan çıktığında ne yapacağımı bilemeyerek olduğum yerde durdum.

"Bir şeyleri konuşmanız lazım gibi duruyor." dedi Jin .

"Ne konuşmalıyım ki? Jimin nişanlı." başımı iki yana salladım. "Konuştuğumuz hiçbir şey bu durumu değiştirmez."

"Bunu bilemezsin." diyen Rm'e döndüm.

"Şimdiye kadar bir şey değişmedi. Sırf çocukluktan beri tanışıyoruz diye mi değişecek?"

"Çocukluk aşkı olduğun için değişebilir?" diye mırıldandı Yoongi.

"O zaman bir anıya aşık demektir. Anılar olmadan benimle olmuyorsa gerçekliğine güvenilebilir mi ki?"

Jhope'un "Ona karşı çok katı gibisin." demesiyle başımı eğip ellerime baktım. Sonra başımı çevirip Taehyung'un yüzüne göz attım. Ona baktığımı fark etmemiş gibi duruyor ve bileklikleriyle oynuyordu.

"Sen ne düşünüyorsun Taehyung?" gözlerini bir iki saniyelik bir gecikmeyle bana çevirdi.

"Neden bana soruyorsun?"

"Fikrini merak ediyorum."

"Ben..." gözlerini çevirip diğer üyelere baktı. "Sanırım konuşmanız gerekir." dedi kısık bir mırıltıyla.

Ağır ağır başımı salladım. "Tamam." ayağa kalktım ve Jimin'in gitmiş olabileceğini düşündüğüm odasına doğru yürümeye başladım. Ne söyleyeceğimi de bilmiyordum doğrusu. Oraya gitmemin bir amacı var mıydı gerçekten? Odanın önüne gelince kapıyı tıklattım ve şansıma odasındaydı.

Kapıyı açıp yüzüme baktığında kıpkırmızı gözleri canımı yakmıştı. Onun o zayıf figüründen nefret ediyordum. Her geçen gün zayıflamasınden nefret ediyordum. "Bu konuyu konuşacak mıyız?" diye sordum sesimin neden bu kadar katı çıktığına anlam veremeyerek.

"Sırf diğerleri söyledi diye peşimden geldiğine göre konuşmaya gerek yok."

Yüzüne bakarken gördüklerim beni sinirlendiriyordu. Üzülmesine üzülmek yerine sinirlenmeme de anlam veremiyordum. "Konuşalım ve bu konu kapansın." diyip yanında geçerek içeri girdim. Bu oda...eskiden onunla paylaştığım oda. Geceleri saatlerce konuştuğumuz, öpüştüğümüz, seviştiğimiz oda. Ancak şimdi odasına iki günde bir ajansa uğrayan Chaeyeong'un girdiğini biliyordum. Bazı geceler burada kalıyordu. Bu odada bulunmak midemi bulandırıyordu gerçek anlamda.

Bana oturmamı işaret ettiğinde ayakta kalmayı tercih ettim. O yatağın üstüne oturmamı hiçbir kuvvet sağlayamazdı. "Ne konuşacağız şimdi?" diye sordu.

"Bilmiyorum..."

İç çekti. "Sana verdiğim şeyleri neden atmadın?"

"Çünkü o çocuk benim için değerliydi. Bu nedenle atamazdım."

"Ailenin fotoğrafının yanına koyacak kadar mı değerliydi?"

"Evet o kadar değerliydi." dedim ve bir an duraksayarak devam ettim. "2 ay öncesine kadar ailemden sonraki en değerli şeyler Sen ve Sen'din. Jimin ve Minie. Ki ikisi aynı kişiymiş."

"Artık değil." dedi ve yatağına oturup kollarını kavuşturdu. "Bunu anlayabiliyorum."

"Jimin,  benden Jungkook için ayrıldığını biliyorum."

Başını kaldırıp gözlerime baktı. "Neden bahsediyorsun?"

"Anlattığın Güneş ve Ay hikayesini hatırlıyor musun? Dünya ölüyor diye Güneş Ay'dan vazgeçmişti. Bunu bana neden anlattığını anladım."

ERKEK OYUNU  (BTS) Maknae LineHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin