Taehyung'un bana adımla seslenmesi ve hiç şaşırmamış olması aklımı karıştırmıştı. Onun yüzüne bakarak öylece uzandım. Ne yapmalıydım? Birkaç saniye sonra gözlerini açtı ve çikolata rengi gözleri gözlerime odaklandı.
"Biliyor muydun?" diye sordum.
"Neyi biliyor muydum?"
"Mina olduğumu."
"Anlamak çok zor değildi." gülümsedi.
"Ne zamandan beri biliyorsun?"
"Besin zehirlenmesi geçirdiğimiz konserden beri."
Gözlerimin kocaman açılmasına engel olamadım. "O beni kız olarak ilk görüşündü."
"Bu gözleri nasıl hatırlamam ki?" parmakları saçımı geri tarayarak ittirdiğinde gözlerimi yumup elini çekmesiyle tekrar açtım.
"Gözlerimden mi tanıdın beni yani?"
"Evet. Gözlerinden, gülüşünden, dudaklarından..."
İç çektim. Taehyung nasıl konuşacağını çok iyi bilen bir erkekti. "Biliyor musun, kamptaki oda arkadaşım onunla çıktığından bahsetmişti."
Kaşları havalandı. "Öyle mi?"
"Evet... ve onun arkadaşlarıyla da ve onun arkadaşlarının arkadaşlarıyla da..." sırıttım. O da dudağının bir kenarı havalanarak sırıtmama eşlik etti.
"Eee?"
"Eesi, çapkınlıkta üstüne yokmuş. Ne kadar romantik, ne kadar yakışıklı, ne kadarr güzel laflar eden bir erkek olduğunu biliyorum."
"Evet. Öyleyim." uzanıp saçımı kulağımın arkasına ittirdi. Gözleri uğraştığı noktaya odaklanmışken yüzüne bakmaya devam ediyordum. Üç yakın arkadaştan aynı anda etkilenen benim böyle şeyleri yargılamam iki yüzlülüktü değil mi?
"Peki." diye mırıldandım sadece. Bunun üzerine gözleri tekrar gözlerimi buldu.
"Bu kadar mı?" diye sordu.
"Bu kadar." dedim ve gülümsedim. "Sana soru soracak bir konumda değilim."
"Bence buna ben karar verebilirim Mina."
"Bugün yardım ettiğin için teşekkür ederim." dedim konuyu değiştirerek.
Başını ağır ağır salladı. "Bu bana git deme biçimin mi?"
"Hayır..." yutkundum. Elinin tersiyle yanağımı okşadığını hissettim bir an. Sonra durdu ve yataktan çıktı.
"Sana iyi dinlenmeler Mina. "
"Taehyung?" kapıya yürümek üzereyken yarıyolda duraksayıp bana döndü. "Şey... acaba bu durumu diğerlerine..."
"Sen bir şey söylemedikçe ben bir şey söylemem." dedi gülümseyerek. Ama gülümsemesi hiç huzurlu hissettirmemişti. Dönüp odadan çıktığında kaşlarımı çattım. Jungkook gelmeden peruğumu tekrar başıma geçirmem gerekiyordu.
***
Ertesi gün pratik odasında çalışırken yine midem bulanıyordu. Kendimi rahatsız hissedip bir saat sonra çalışmaya ara verdiğimde çantamı koyduğum yere gidip oturdum. Çantanın yanındaki küçük bir kutu dikkatimi çekmişti. Üzerinde Minoh yazıyordu. Kutuyu açtığımda içinde pirinç kekleri görmemle gözlerimin dolduğunu hissettim. Aklıma annem gelmişti. Göz yaşlarımı geri itip etrafıma bakındım. Ben çalışırken içeri kim girmişti ki? Fark etmemiştim hiç. Pirinç keklerinden birini ısırıp çiğnedim. Tanıdık aroma ağzıma dolduğunda kendimi bir nebze iyi hissetmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ERKEK OYUNU (BTS) Maknae Line
Fanfiction3 hikayeniin ilkidir. İkinci hikaye Bias mı İdol mü ve üçüncü hikaye Milyonda Bir Kız'dır. Mina bir gün bir kaza sonucu idol seçmelerine katılır. Ancak idol seçmeleri bir erkek grubu içindir. BTS grubu. Mina erkek kılığında grubun içinde kimliğini g...