2.Sezon 3.Bölüm

1.1K 154 110
                                    

Önceki bölüm

Kıdemli Geum, bunu yapmalı mıyım? Bana şüpheli geldi.

Geum Yoon, hızlıca konuştu.

-Hiç şüpheli değil! Hatta büyük bir talih kuşu! Hemen kanını damlat da neler olduğunu görelim. Hem, ben seni hiç yanılttım mı?
.
.
.
.
Fang Jingwei biliyordu. Geum Yoon onu hiç yanıltmamıştı. Fakat nereden bakarsan baksın bu bir tuzak gibi görünüyordu. Bu yüzden de hala tereddüt ediyordu.

Geum Yoon, bunu anlamış gibi hızla konuştu.

-En fazla ne olabilir ki? Ölecek gibi hissedersen hemen zamanda geriye gidebilirsin. Böylece hiçbir sorun kalmaz değil mi? Belki de büyük bir talihle bile karşılaşabilirsin.

Fang Jingwei, hala şüpheliydi. Fakat Geum Yoon haklıydı. Denemekten zarar gelmezdi. Hem merak ediyordu. Ucunda ölüm olsa bile o zaten ölümü atlatmıştı. Elinde zaman küresi de vardı.

Fang Jingwei, biraz daha düşündükten sonra kararını verdi. Bunu yapacaktı! Hızla parmağını kanattı ve kanını damlattı.

Neler olacağını merak ediyordu. Kan damlası tuhaf sembolün merkezine düştüğü anda büyük bir ışık patlaması oluştu. Bir atom patlaması gibiydi.

Işık Fang Jingwei'yi ve tüm ıssız ormanı kısa sürede içine sardı.

Fang Jingwei, gözlerini korumak için hızla kapattı. Neler oluyordu? Hiçbir şey anlamıyordu. Bir anda heykele tıpatıp benzeyen bir adamın gölgesi belirdi.

-Buraya kanını damlattın. Söz verdiğim gibi talih seni bulacak. Sana çok istediğin bir fırsat vereceğim. Seni alternatif bir zamana ve evrene göndereceğim.

Fang Jingwei'nin aklı tamamen kaeışmıştı. Alternatif bir evren ve zaman mı? Bu nasıl olurdu?

Fang Jingwei, kendisinden tamamen geçmeden önce adamın son sözlerini duydu.

-Orada torunuma iyi bak çocuk...
.
.
.
.
Fang Jingwei, aniden gözlerini açtı. Neredeydi o? Bir odadaydı. Ürkek bir şekilde etrafa biraz göz attı. En son ne olmuştu?

Bir heykele kanını damlatmıştı. Ondan sonra...

Heykele benzeyen bir gölge ki büyük ihtimalle bir kalıntı ruh parçasıydı, onu alternatif bir evrene ve zamana göndereceğini söylemişti. O zaman...

Fang Jingwei, odaya biraz daha göz gezdirdi. Burası nedense tanıdıktı. Hayır, bir genelev değildi. O zaman...

Fang Jingwei, aniden hatırladı. Burası Bing Lang'ın çocukluk odasıydı değil mi? O zaman...zamanda geriye gitmiş olmalıydı. Fakat bu çok tuhaftı. Bing Lang'ın hayatında geçmişe dönmüştü. Kendi hayatında değil!

Fang Jingwei, gerçekten de kendisini mantıksız bir durumun içinde bulmuştu. Aklı karmakarışıktı. Fakat...o kadar zorluklarla elde ettiği yeni bedenine ne olmuştu?!

Fang Jingwei, hızla vücudunu kontrol etti. Elleri...oldukça küçülmüştü. O küçücük kalmıştı!

Fakat...

küçülmesi dışında bir sorun yoktu. Bing Lang'ın vücudunda yeteneği yoktu. Fakat elde ettiği bedenin yeteneği vardı. Onlar hala duruyordu.

Fang Jingwei, yerinden kalktı ve mavi-beyaz şekilde düzenlenmiş bir çocuk odasının en köşesinde duran bir boy aynasına doğru ilerledi.

Aynada yansıyan görüntü de ki kişi Fang Jingwei'nin yeni elde ettiği bedenine benziyordu. Fakat daha küçüktü.

Parlak ve hassas görünen bebeksi beyaz bir yüz, büyük mor gözler, sol gözün altında bir ben, minik dolgun pembe renkli dudaklar, minicik bir burun.. Hasas bir beden...

My Name's BiTcH! [BL] [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin