"Eylül bir şey desene insanlara, buz gibisin yine." dedi Esra, kınayan bakışlarla. Yutkunarak tekrar bana bakan adamlara döndüm. Bana en yakın olan, arkasına kısa bir bakış atıp gözlerinin hedefine Esra'yı aldı, derin bir nefes verdi.
"Çıkalım," dedi ardından. "Bir kafede oturup konuşalım." Ses tonu daha çok soru sorar gibiydi. Kafamla onaylarken odadan ilk çıkan ben olmuştum. Arkamdan gelen adım sesleri gergin beni iyice geriyordu. Arabalarını gösterdiklerinde arkaya, cam kenarına yerleştim. Öyle sessizdi ki arabanın içi, nefes alışverişleri net duyuluyordu. Kafeye gelir gelmez bir masaya yerleşmiştik. Yanıma oturan çocuk, koluma dokunduğunda irkilerek geri çektim.
"Bırak!"
Şaşkın bakışlarım hedefi olurken derin bir nefes verdim. "Yani şey..." dedim anında. "Korktum bir anda, kusura bakma."
"Eylül, biliyorum bir anda öğrenmek tuhaf ama... İnan bizim için de kolay değil." Karşımda gergince oturan kişiye baktım. Muhtemelen en büyükleri o, diye düşünürken kendilerini tanıtmaya başladılar.
"Ben Umut," dedi yanımdaki çocuk. "Yirmi beş yaşındayım, veterinerim." Hafifçe gülümsedim ona doğru. Gülümsemem onun da yüzünde bir gülücük olmasına sebep olmuştu. Onun karşısında oturan çocuk, hepsinden daha sert bir ses tonuyla araya girdi.
"Utku, Umut'un ikiziyim. Ben de veterinerim." Birbirlerine hiç benzememeleri dikkatimden kaçmamıştı. "Utku ile bir kliniğimiz var, orada yuvarlanıp gidiyoruz işte." Dişlerini göstererek güldü ardından Umut.
"Hayvanları çok severim, ben de gelebilir miyim arada?" dediğimde aslında tamamen sohbet amaçlı kurduğum bu cümle, hepsinin yüzünde ışıltı yarattı.
Aslına bakılırsa, bende de.
"Tabi ki," dedi Umut. "Her zaman, her gün gelebilirsin."
Onun yanında oturan kıvırcık çocuk daha da çekingen duruyordu, duruşunu dikleştirip kafasını Umut'un yanından uzattı.
"En küçükleri benim, yirmi üç yaşındayım. Abimle beraber çalışıyorum. Egemen ben." Dedi karşımdaki abisine bakarak. Elini ensesine attı ardından. Fazlasıyla çekingen birine benziyordu.
"En büyüğünüz de benim." dedi karşımdaki. "Adım Ömer. Bir restoranım var, şeflik yapıyorum. Yaşım yirmi yedi."
Sıranın bana geldiğini anlayınca hafiften yutkundum. Tam konuşacaktım ki, gelen garsonla dikkatler ona yöneldi.
Hepsi bana sorar gözlerle bakınca ne ara kendi siparişlerini verdiklerini anlamamıştım. Su isteyerek garsonun gitmesini bekledim. Duruşum dikleşti.
"Eylül Yıldırım..." dedim ancak sesim kısık çıkıyordu. Hafiften boğazımı temizleyerek devam ettim. "Yirmi yaşındayım. Bazı nedenlerden dolayı okuyamadım ancak bir kafem var. Şimdilik lütfen, nasıl kafe açtığımı ve neden okumadığımı sorgulamayın olur mu?"
Kafamı kaldırdığımda Utku hariç hepsi gülen gözlerle bakıyorlardı bana. Aynı şekilde gülümsedim.
"Ne zaman istersen o zaman açarsın bize hayatını." dedi karşımda oturan Ömer. Ya da, Ömer abi...
"Biz senin öldüğünü sanıyorduk." dediğinde şaşkınlıkla dinlemeye devam ettim. Egemen gergin bir nefes alarak sözü Ömer abisinden devraldı.
"İki yıl önce öğrendik, babamızdan. Ölmediğini, yaşadığını söylediğinde o kadar rahattı ki... Şerefsiz!"
"Egemen!" diyerek araya girdi Umut. Gözleriyle onu uyarırken önüme döndüm hızla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
En Baştan
Teen Fiction"Yıllar sonra anneme kavuşmuş gibiyim Eylül." diyerek sardı beni abim. "Anne kokusu..." Saçlarımı koklayan abime karşılık beline sımsıkı sarıldım. Arkamda Ömer abimi hissettim. Saçlarıma öpücük bıraktı. "Kıskandım." diyerek Utku abim de kocaman aç...