"Bir de göbeğini kaşıya kaşıya yanıma gelip demesin mi, 'hanım yemekte ne var?'"
Didem teyzenin anlattığıyla küçük bir kahkaha attım. Aslan enişteyle ufak bir tartışma yaşamışlardı ve yarım saattir ona söyleniyordu. Kulaklığı düzelterek yaptığım yemeği dolaba koydum.
"Barışırsınız siz, kıyamazsın sen ona."
"Aman kızım, yok öyle kuru kuru barışmak. Evlenince öküze döndü bu enişten." Bir süre duraksadıktan sonra adımı uzatarak söylediğinde, ellerimi tezgaha yaslayıp onu dinlemeye başladım.
"Şu Ateş, kimdir necidir? Doğum günündeyken pek bir bakıştınız."
Müneccim?
"Ateş..."
"Birliktesiniz siz değil mi? Kız abinler biliyor mu, delirir onlar söyle hemen."
"Dur Didem teyze, biliyorlar tabi ki. Söyledim."
Bir süre ses gelmedi karşı taraftan. Ardından ses tonu yükselterek konuştu. "O çocuk damadım mı benim? Ay Eylül, eli yüzü düzgün birine benziyordu püh maşallah."
"Hemen ne damadı Didem teyze, daha yeni."
Şu an bu konuşmayı yaptığıma inanamıyordum.
Arkadan Aslan eniştenin sesini duyduğumda Didem teyze sert bir nefes vermişti.
"Hanım, yemekte ne var?"
"Zıkkımın kökü var Aslan, bekle getiriyorum fırındaydı!"
"Ben kapatayım Didem teyze." dedim gülerek. Uzunca bir vedalaşma faslı gerçekleşince salona, oyuncaklarıyla oynayan oğlumun yanına gittim.
"Anne, dayı yok." dedi beni görür görmez. Onlar işe gitmişti, ben de bugün işlerimi halletmek için kafeye gitmeme kararı almıştım.
"Gelecekler bir tanem. Oyna sen oyuncaklarınla."
Sabah ders çalıştığım için dağılan etrafı topladım. Özgür'ün oynadığı çitin kapısının kapalı olduğuna emin olduktan sonra hızlıca odaya gidip hazırlanmaya başladım. Crop bir kazak ve altına bol bir eşofman giyerek Özgür için de kalın montlarından birini aldım.
"Hadi gidelim anneciğim." dedim neşeyle. Gereksiz bir mutluluk vardı üzerimde.
Özgür'ün montunu giydirdikten sonra kendim de giyerek kucağıma aldım. Telefonum, anahtar, cüzdan, Özgür de kucağımda...
Tamam, çıkabilirim.
Evden çıkıp cebimde titreyen telefonumu çıkarttım hemen. Abimlerin sabahtan beri kaçıncı arayışlarıydı sayamıyordum.
"Abiciğim?" dedim açar açmaz. Ömer abimin gülüşü doldurdu kulağımı.
"Ne bu neşe prensesim?"
"Hava çok güzel, ondan herhalde. Sen ne yapıyorsun?"
"Ben de hava almaya çıkmıştım kapının önüne. Bir yaramazlık var mı diye aradım."
"Yok yok, her şey yolunda. Özgür ile markete çıktık şimdi."
"Dikkatli olun bir tanem, eve gidince haber ver mutlaka."
"Tamam, öpüyorum."
Telefonu kapatır kapatmaz kucağımda huysuzlanan oğlumu yere indirdim. Elinden sıkıca tuttuğumda yavaş yavaş ilerliyorduk.
"Şu manzarayla gözüm gönlüm açıldı yemin ediyorum."
"Ateş?" dedim şaşkınlıkla. Ellerini arkasında birleştirmiş, önümüzde durmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
En Baştan
Teen Fiction"Yıllar sonra anneme kavuşmuş gibiyim Eylül." diyerek sardı beni abim. "Anne kokusu..." Saçlarımı koklayan abime karşılık beline sımsıkı sarıldım. Arkamda Ömer abimi hissettim. Saçlarıma öpücük bıraktı. "Kıskandım." diyerek Utku abim de kocaman aç...