"Asya! Çıldıracağım şimdi, neredesin?"
Ağaçlarla dolu olan etrafa tekrar göz gezdirdim. Asya ile ne zaman birbirimizi kaybetmiştik anlayamamıştım bile. En son telefonunu düşürdüğünü söylemişti ve onu ararken bu hale gelmiştik.
Resmen kaybolmuştum.
"Asya!" dedim tekrardan ancak bir geri dönüş alamadım. Yorgun bedenimi ağacın kenarına bırakarak başımı arkaya yasladım. Benim telefonum kahvaltı masasında kalmıştı ve tek ümidim Asya'ydı.
Kurtlara ayılara yakalanmadan günü bitirmek için dua ediyordum şu an.
Ne kadar süre öyle bekledim bilmiyordum. Arkamdan gelen hışırtıları duyunca aniden ayaklandım. Etrafta oduna benzer bir şey ararken karşıma çoktan bir çocuk çıkmıştı.
Çocuk dediğim de, benden birkaç yaş büyüktü.
"Selam?" dedi sanki burada ne aradığımı sorar gibi. Elindeki kayaklara baktığımda onun neden buralarda olduğunu anlamak zor olmadı.
"Merhaba." diyerek gitmek için hareketlendim. Dağın başında yabancı bir adama güvenecek değildim tabi ki.
"Dur! Kayboldun sanırım." dedi önüme doğru geçerek. Kaşlarımı çatıp bir adım geriledim. "Evet." dedim kısaca. "Ama ben hallederim, sağ olun."
Tekrar gitmek için yeltendiğimde kolumdan tuttu. Sert bir hareketle geri çektim kolumu. Geçmişimdeki herkese güvenen kız o kadar pasifleşmişti ki, karşımdaki iyi niyetli bile olsun güler yüzlü olmakta zorlanıyordum.
"Benden korkmana gerek yok." diyerek montunun üzerindeki yazıyı gösterdi.
Kayak Hocası
Barış Soylu"Ben de alana gidiyordum. Beraber gidebiliriz."
Mantıklı düşün Eylül, adam buranın sorumlusu. Buralarda olması gayet doğal...
"Peki, olur." dedim ondan biraz uzak durarak. Gülümseyip bir yolu gösterince adımlarımız o tarafa yöneldi.
"Senin adını öğrenemedim?" dedi gülümsemeye devam ederken. Gerginliği azaltmaya çalışır gibiydi.
"Eylül."
"Memnun oldum Eylül. Umarım birkaç gün daha buradasındır."
Başımı salladım yavaşça. Ellerindeki kayak takımını gösterdi. "Ve umarım bir kayak hocasına ihtiyacın vardır. Günlerdir boş boş geziyorum."
Gülerek söylediği şeye istemsizce sırıttım. "Kayak yapamadığıma sevinecek misin yani?" dememle "Tabi ki!" diye şakıması bir oldu.
"Dikkat et, burası fazla dik." diyerek elini uzattı. Aşağı doğru yuvarlanmak mı yoksa tanımadığım bir adamın elini tutmak mı diye düşünürken konuşmasına devam etti.
"Seni yemeyeceğim." dedi gülerek. "Bak, geldik sayılır zaten."
Kalabalık buradan gözüküyordu. Aklımdan öyle şeyler geçiyordu ki, zor bir durumda atacağım çığlığın desibelini bile hesaplamaya çalışıyordum.
Titreyen elimi eline doğru uzattığımda destek vererek yokuştan inmemizi sağladı. Dengemi her kaybettiğimde kendimi onun tersi yönüne doğru atıyordum.
"Eylül! Ateş buldum, burada!"
Asya'nın sesini duyar duymaz Barış ile aynı anda sağ tarafa döndük. Asya bize garip bakışlar attığında Ateş de arkasında göründü. Bana bakıp rahatlamış bir yüz ifadesine büründü ancak yavaş yavaş silindi o ifade.
![](https://img.wattpad.com/cover/290376487-288-k177669.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
En Baştan
Teen Fiction"Yıllar sonra anneme kavuşmuş gibiyim Eylül." diyerek sardı beni abim. "Anne kokusu..." Saçlarımı koklayan abime karşılık beline sımsıkı sarıldım. Arkamda Ömer abimi hissettim. Saçlarıma öpücük bıraktı. "Kıskandım." diyerek Utku abim de kocaman aç...