Final - Son

17.1K 1K 299
                                    

Özgür Işık

"Komutanım, hayatımda aşk falan yok diyorsunuz ama bir eldivene bakıp sırıtıyorsunuz." diyen Cihan'a baktım. Dik duruşumdan ödün vermeyerek, eldiveni dikkatle bıraktım çantama.

"Aşk yok zaten Cihan, babamın eldivenleri onlar."

Gülen yüzü solduğunda buruk bir tebessümle çantamın fermuarını kapattım. Bu sırada Cihan'ın özürlerini duyuyordum. Babamın şehit olduğunu biliyordu.

"Kusuruma bakmayın komutanım, densizlik ettim."

"Sorun değil." dedim hemen. Çantamı sırtıma takıp etrafa bakındım. "Unuttuğum bir şey yok herhalde. Buralar sana emanet."

"Emredersiniz komutanım!"

Hafifçe güldüm. "Sivildeyiz Cihan, rahat."

Ev arkadaşım Cihan ile vedalaştıktan sonra evden çıktım. Arabamın arka koltuğuna çantamı bırakıp şoför koltuğuna kuruldum. Tam o sırada çalan telefonumu hoparlöre verip arabayı çalıştırdım.

"Üsteğmenim?"

"Şefim?"

Dudaklarımda beliren sırıtışla, dayımın da gülüşünü duydum. Buralara gelmemde en büyük destekçim, dayılarımdı. Annem de asker olmamı elbette desteklemişti ama korkuyordu. Bir şehit haberi daha almak istemiyordu, biliyordum.

"Çıktın mı yola? Bana bak, dikkatli geliyorsun anlaştık mı?"

"Çıktım şimdi. Dikkatliyim, merak etme. İstediğiniz bir şey var mı?"

"Yok aslanım sen gel yeter." dedi Ömer dayım kısılan sesiyle. Onları hüzne boğmak en istemediğim şeydi.

"Yaşlı kurt, sesiniz pek çıkmıyor. Bir hastaneye mi görünseniz?" diyerek güldüm. Dayım homurdanmaya başlamıştı bile.

"Sıpa, sen gel ben göstereceğim sana hastaneyi."

"Dayı... Anneme söylemediniz değil mi geleceğimi? Bak geçen sefer de sürpriz yapacaktım söylediniz hemen."

"Ben kontrolü ele aldım dayım," diyen sesi duydum, Utku dayımdı. "Eylül'ün başından ayrılmıyorum, bol bol yemek yapıyor. Hiçbir şey bilmiyor rahat ol."

Gülüşümü serbest bıraktım. Kırmızı ışıklara geldiğimde camı açıp dirseğimi yasladım.

"Annemi yormayın, bozuşuruz."

"Ben buna sıpa diye boşuna demiyorum." dedi Ömer dayım. "Kapat telefonu, zevzek seni."

"Ben de sizi çok seviyorum dayıcığım." diye yanıtladım keyifle. Telefonu kapattığımda başımı geriye doğru yasladım. Belimdeki kurşun yarası geçmiş sayılmazdı. Hissettiğim acıyla yüzüm buruştu.

Gün yavaş yavaş aydınlanmaya başladı. Arabayı sakin bir şekilde kullanırken aklım ailemdeydi.

Annemde, dayılarımda, kuzenlerimde, yengemlerde.

Nil, Ömer dayım ve Duygu yengemin kızlarıydı. Bana olan düşkünlüğü başkaydı. Öyle ki, onun kılına zarar gelse benim de canım acırdı. Benden beş yaş küçük, zeki bir kızdı. Yirmi iki yaşında olmasına rağmen benim için bir çocuktan farksızdı.

Oğuz, ailenin haylazı olarak bilinirdi. Umut dayım ve Melis yengemin oğullarıydı. Tek derdi futboldu. Geceleri beni uyandırıp futbol oynattığı günleri çok iyi hatırlıyordum. Yirmi bir yaşında, deli dolu bir çocuktu.

Kutay ise daha ağırbaşlıydı. Utku dayım ve Berrak yengemin oğullarıydı. Bana özenir, her gidişimde sorulara boğardı beni. Lise son sınıftaydı ve tek istediği polis olmaktı.

En BaştanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin