17. Bölüm

1.6K 47 0
                                    

Öğlen olmuştu ve ben çok sıkılıyordum. Dışarı çıkıcağım ama  annem izin vermiyor yapacak tek şey evde kalmaktı. Boş boş otururken telefonuma mesaj gelmişti.

"Evin karşısındaki parktayım. Seni bekliyorum." Alptandı. Bu mesaj beni mutlu etmişti. Bende odama gidip giyindilerimi kontrol ettim. Gayet iyiydi bence.

Evden çıktım ve parka doğru ilerledim. Tam karşımda Alp vardı ve elinde bir kağıt vardı.

"Bu sana yarın için"elindeki kağıdı bana uzattı ve bende aldım.

Kağıdı açtım en üst kısımda  "papatya kafeye davetlisiniz hanım efendi..."

Ve altında adres yazıyordu. Davetiyeyi çok güzel papatyalarla süslemişti. Çok güzeldi.

"Papatya kafe çok güzel isim" gülümsedim. O gün çok üzgün olsamda onun yanında gülümsüyor mutlu oluyordum.

"Lütfen gecikmeyelim sizi tam saatinde bekliyor olacağım"

"Peki efendim tam saatinde geleceğim"

"Neyse ben gideyim de papatya kafeyi hazırlayayım" önümde eğilip gitti. Hiç göründüğü gibi değildi çocuk gibi davranıyordu. Ama dışarıdan ciddi biri gibi gözüküyor.

Bende eve gittim ve yarın ne giyeceğimi düşünmeye başladım.Dolabım sonuna kadar doluydu ama hiç bir zaman giyeceğim bir şey yok.

Ofladım ve dolabı kapattım. Hafif bir baş ağrım vardı. Uykum geldi ve her zamanki rutinimi tekrar ettim. Dişlerimi fırçaladım, yüz bakımımı yaptım ve pijamalarımı giyindim. Tüm işlerimi halledip yatağıma uzandım.

Bir sağa döndüm bir sola ama bir türlü uyuyamıyorum. Gözlerimi kapatıp hayal kurdum, koyun saydım,yatakta şekilden şekle girdim ama bir türlü uyuyamıyordum. En sonunda küçükken ninemin bana açtığı ninni aklıma geldi. O ninniyi duyduğum gibi uyurdum.

Telefonumdan ninniyi açtın ve gözlerimi kapattım ve anında uykuya daldım.

Uykumu bölen Emreydi konuşma sesi geliyordu.

"Büyümüş genç kız olmuş hala ninniyle uyuyor ben senden küçüğüm ben dinlemiyorum" ninniyi kapatıp geri gitti. Zaten şu an ona verecek cevabım yok.

...

Sabah olduğunda her zamanki gibi telaş içinde sesler geliyordu. Bu sefer uyanmam çok zor olmamıştı. Yataktan kalktım ve etrafa bakındım.

"Niye hala hazırlanmadın?" Demişti annem. Niye hazırlanayım ki?

"Niye hazırlanayım?" Dedim.

"Bugün halanlar gidecek ya onlar gitmeden gezelim dedik. Hadi hazırlan"

"Ama anne..." cümlemi bitirmeme izin vermeden.

"İtiraz istemiyorum Ece" başımla onayladım ve annem odamdan çıktı.

Dolabımın karşısına geçtim ve ne giyineceğimi düşündüm.

Gri bir pantolon üzerine siyah bir boğazlı giyinmiştim. Siyah renk benim en sevdiğim renktir. Bu yüzden dolabımda renkli bir şey bulamazsınız.

Çantamı aldıktan sonra tam olarak hazırdım. İçeri geçtim ve annemlerin hazırlanmasını bekledim. Hazır olan herkes sırayla geliyordu.

Herkes hazır olmuştu.

"Hadi çıkalım" dedi babam.

Ayakkabılarımı giyindim ve arabaya geçtim. İçimde büyük bir eksiklik vardı ama ne?
Biraz ilerledikten sonra telefonu çıkarmak için çantamı kurcalamaya başladım.

Bir tane kağıt bulmuştum içini açtığımda başlıkta papatya kafe yazıyordu. Tabi ya! Alp! Onunla bugün buluşucaktık. Hemen babama döndüm.

"Baba! Ben gelemem işim çıktı" o esnada lafa Emre atlamıştı.

"Ece işini iptal et bizimlesin" diğerlerinde onu onayladı.

Nasıl ona haber verecektim? Numarası yok! Mektuplaşma desen eskide kaldı.

Ben çözüm yolu ararken araba durdu.

"Geldik!" Demişti babam coşkuyla. Emre ortamızda oturduğu için beni itekliyordu.

"Hadi Ece aç kapıyı!"

"Tek bir şartla!"

"Neymiş o?"

"Bana abla diyeceksin" şimdi elime düşmüştün!

"Of! Tamam hadi aç"

"Duyabilir miyim?"

"Ablacığım! Şu kapıyı açar mısın?"

Kapıyı açtım ve arabadan indim. Alış veriş merkezine gelmiştik. Büyük ihtimal çocuk oyuncaklarıyla oynayacaktı Emre.

Babam ve Emre başka bir yöne annem, ben ve halam başka bir yöne gitmiştik. Mağazalara girdik ve bütün gün annemin peşinde gezdim.

Eve geldiğimizde saat altıydı ve ben yorgunluktan ölüyordum. Kendimi kanepeye attım ve oturur oturmaz aklıma Alp gelmişti. Bugün ona ulaşamamıştım. Hemen yerimden kalktım ve arabama bindim.

Bana verdiği davetiyede ki konuma doğru arabayı sürdüm.

Sonunda varmıştım. Arabandan indiğimde iki ağaç aradı asılmış papatya kafe yazısı vardı. Papatya renginde olan balonlarla ağaçlar süslenmişti. Etrafı süsleyen papatyalar... çok güzeldi. Ama tek eksik Alp yoktu.

Etrafa bakındım ama hiç bir yerde yoktu. Üzüntüyle bize hazırladığı sandalyelerden birine oturdum. Çaresizce başımı yere eğdim ve papatyalarla oynadım. Kendimi nasıl affedileceğim düşündüm. O esnada karşımdaki sandalyeye biri oturdu.

Yavaşça başımı kaldırdım.

Alp!

Karşımda Alp oturuyordu hızla ayağa kalktım benim kalkmamla o da kalkmıştı.

"Alp..." dedim.

"Alp ben özür dilerim. Annemler  karar vermişti benim haberim yoktu evde değildim numaran olmadığı içinde yazamadım."

"Sakin ol Ece. Şimdi sakin bir şekilde anlat"

Nefes aldım. "Uyandığımda annemler avmye gideceğimizi söyledi ısrar edince hazırlandım ve evden çıktım. Sen aklıma geldiğinde numaran olmadığı için yazamadım özür dilerim gerçekten her an aklımdaydın çok üzgünüm" dedim.

"Sorum değil Ece ben hata ettim. Üzme kendini" çok üzgündüm. Kim bilir ne kadar beklemişti beni.

"Hayır Alp öyle deme. Senin hatan değil ben gelmedim." Dedikten sora sesizlik oluştu.

"Bak ne diyeceğim. Yarın bütün gün seninleyim. Sabahtan akşama kadar. Her şey senin istediğin gibi olucak sen nasıl istersen" demiştim.

"Nasıl yani? Bütün gün mü?"

"Evet tabi senin için bir sakıncası olamazsa"

"Yok hayır aksine güzel olur, iyi olur. Zevkle"
Çocuk gibi gülümsüyorduk.

"O zaman yarın saat onda seni almaya geleceğim"

"Tamam bekliyor olacağım"

...

Sevgilim Asker Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin