Karakoldan çıkmıştım. İçimde anlam veremediğim bir ağrı vardı. Alp birini seviyordu. Ve bu benim canımı çok acıtmıştı. Kim olabilirdi? Kimseye gözükmeden arabaya binmiştim. Tüm karakol beni tanıyordu ve bu benim işimi daha da zorlaştırmıştı . Derin bir nefes alıp arabayı sürmeye başladım. Bugün bu mesele kapanacaktı. Kapanmalıydı.Konuma gelmiştim ama arabadan inmemiştim çünkü ormanlık gibi bir yerdi. Kalbim hızlı atmaya başlamıştı. Yavaşça kapıyı açıp arabadan indim. Etrafa kısa bir göz gezdirdim. Banklar vardı. Günlük aile ile gelinecek bir yerdi. İçimdeki hissi bastırıp ilerledim.Biraz ilerledikten sonra ağaca yaslanmış etrafa bakan Burak'ı gördüm. Benim aksime siyah giyinmişti. Saçlarını her zamanki gibi dağınıktı. Beni görünce dudakları yukarı doğru kıvrıldı. Ben ise gözlerimi devirdim.
"Seni uzun zaman sonra görmek güzel Ece" cevap vermedim ve karşısına geçtim. Şu an onun yanında olmak bile beni huzursuz etmişti. Ağaca yaslanmayı bırakıp dik durdu.
"Ne istiyorsun?" Sorduğum soruya karşı sırıttı.
"İnadından ne zaman vazgeçeceksin?" Soruya soruyla karşılık vermesi canımı sıkmıştı.
"Burak beni Alp ile tehdit edemezsin. O bir komutan farkındasın değil mi?!" Başını salladı.
"Biliyorum. Bu yüzden ona bir şey yapamam" söylediği kaşlarımı çatmama neden olmuştu.
"Alp'in araba kazasının nedeni sensin biliyorum" dalga geçer gibi kaşlarını havaya kaldırdı.
"Evet benim yüzümden ama ben arabasını çarpıtmadım" kaşlarım tekrar eski yerini bulduğunda tekrar konuştu.
"Adamlarım yaptı. Yani benim yaptığımın öğrenilmesi için onların konuşması lazım. Ama verdiğim para karşılığında konuşacaklarını sanmıyorum".Yumruklarımı sıkmıştım. O ise pis pis sırıttı.
"Peşimi bırakmak için ne istiyorsun?" Kararlı bir şekilde gözlerinin içine baktım o ise parmaklarını çenesine götürüp düşünür gibi yaptı.
"Benimle gel sorun çözülsün" başımı kararlı bir şekilde iki yana salladım.
"Ayrıca bir şey söylemek istiyorum. Ece senin kanser olduğunu annen ve baban biliyor muydu? Merak ettiğimden sordum" gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Bunu bilmesine şaşırmamıştım.
"Eğer sen söylemeye çekiniyorsan benim bir mesajıma bakar" bu olayı annemlere söylemek aklımdan çıkmıştı. İlk başta onlar üzülür diye söylememiştim ama şimdi benden değil de bir başkasından duyarsa daha da çok üzülürdü.
"Neden hala beni istiyorsun ki? Bak kanser olduğumu da öğrenmişsin kim kanser bir kızı ister? Neden buna rağmen beni istiyorsun?!" Gülümsemesi yüzünden silinmişti. Duygusuz bir ifadeyle bakıyordu.
"Bazen insanlar sadece yanında olsun ister. Benimki de öyle bir şey. Yani istediğim zaman yanıma gel istediğim zaman git." Cümlesi biter bitmez sıkı bir tokat atmıştım. Öyle hızlı ve sertti ki elimin sızlamasını hissetmiştim. Tokatın sertliğiyle başı yana savrulmuştu.
"Seninle görüşüceğim Burak ama hapishanede ziyaretine geldiğimde." O başını kaldırmadan bana baktı. Burda daha fazla kalmak istememiştim. Hızlı adımlarla arabama ilerliyordum ama başıma vurulan sert darbe benim başımı döndürmüştü. Saniyeler içinde yere serilmiştim. Zorda olsa gözlerimi araladığımda gördüğüm tek şey karanlık geceyi aydınlatan ay olmuştu.
...
Alp
"Durum ne Eren ?" İki saattir karakolda olmam ve bunun üzerine de dün gece hiç uyumamış olmam başımı çatlatacak derecede ağrıtmıştı."Adamlara bulamak için yaptığımız operasyon başarıyla sonuçlandı şimdi ise göz altındalar." Başımı olumlu bir şekilde salladım.
"Güzel. Bu olay iyice incelensin bana arkalarında bir adam varmış gibi geliyor."
"Tabi komutanım inceleniyor. Gelin isterseniz sizinle bu olayın üzerine bir kahve içelim." Erenle iş dışında da yakın bir arkadaşlığımız vardı. Bu yüzden teklifini tereddüt etmeden kabul ettim.
"Kızım bize iki sade kahve getir" odanın kapısını kapatıp karşılıklı oturduk.
Kahvelerimizi içmiştik ve uzun uzun operasyonu ve olay anını konuşmuştuk. Eren kahvesini bitirip arkasına yaslanmıştı ve sanki aklıma bir şey gelmiş gibi sırıtmaya başladı.
"Ne oldu?" Dik bir konuma geldi.
"Maviş ile en son ne zaman konuştunuz?" Kaşlarımı çatıp sordum. "Maviş?""Eceden bahsetiyorum" Ece'nin ismi geçmesi içimde anlam veremediğim bir his uyandırmasına neden olsada belli etmemeye çalıştım.
"Dün hastanede ben uyurken gelmişti. Kötü görünüyordu özür dilerim dedi ve gitti." Kaşlarını çatıp yüzünü buruşturdu.
"Bugün geldi ama o kadar da kötü gözükmüyordu" kaşlarımı havaya kaldırdım. Buraya geldi ama neden yanıma gelmedi?
"Beni sormadı mı?"
"Aslında senin yanına geliyordu ama sen telefonla konuşuyordun o da 'ben sonra onunla görüşürüm' dedi ve gitti." Başımı salladım ve arkama yaslandım.
"Ne zaman ona gerçek hisslerini açıklayacaksın" ayağa kalktım. Sorusunu duymamazlıktan gelmeye çalışıyordum. Ne zaman söyleyebilirdim ki? Onun beni sevdiğini bile bilmiyorum. Belki de zamana ihtiyacımız vardır. Nefesimi tazeledim.
"Eren ben kışlaya gidiyorum. Gelişmeler de bana haber verirsin." Odanın kapısına geldim ve Eren'e baktım. Ayakta durmuş anlamlı şekilde bana bakıyordu.
"Onun da bilmeye hakkı var" başımı sallayıp odadan çıktım.
Geceyi aydınlatan ay gibiydi Ece, bulunduğu her yeri aydınlatıyordu. Tıpkı Benim karanlık kalbimi aydınlattığı gibi...
...
Saat sabahın dokuzuydu. Dün gece eve üçte gelmiştim. Kışlada işler baya yoğunda. Şimdi ise beni huzurlu uykumdan uyandıran aralıksız çalan telefonumdu. Az açılmış gözlerle telefona baktım.
"Alo! Alp!" Arayan Irmaktı sesi endişeli geliyordu.
"Irmak ne oldu?" Onu sesinden daha sakin bir sesle cevap verdim.
"Alp,Ece yok! Dün gece eve gelmedi. Aradım açmadı. Seninle mi?" Gözlerim tamamıyla açılmıştı.
"Hayır benimle değil!" Yatağımdan kalktım.
"Off! Ne yapacağız? Ya başına bir şey geldiyse!" Cümlesiyle beraber nefesim kesilmişti. Kalbim atmayacak dereceye gelmişti. Sesiz kaldığından dolayı Irmak tekrar adımı seslendim.
"Tamam. Hemen karakola gel! Seni orda bekliyorum" elime gelen ilk şeyleri giyinip evden çıktım. Korkuyordum. En son Ece'yi gördüğümde hiç iyi değildi. Lütfen ona bir şey olmasın!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevgilim Asker
Художественная прозаKanser olduğu için kendini sevmeyen bir kız. Ve onu her şeyden çok seven bir komutan. Kanser bir kız ve komutan bir birlerini çok severler ama bundan ikisinde haberi yok.Aşklarının önüne çıkan engeller. Onların aşklarını daha da güçlendirirken. Ha...