35. Bölüm

1.1K 33 4
                                    

Evdeydim, Eren ve Eyüp benim ısrarımla eve bırakmışlardı. Berbat haldeydim. Artık gözyaşlarım akmıyordu. Kendimi çok kötü hissediyordum. Eve, annem ve babama gözükmeden girmeyi başarmıştım. Genellikle üzgünken yaptığım şeyler müzik dinlemek, karanlık gökyüzünü izlemek ve uyumak. Çok yorgun hissediyordum. Kendimi yatağıma attım ve tavanı seyrettim. Yaşadıklarımı düşündüm. Alpin her şeyi öğrendikten sonraki bakışları gözümün önünden gitmiyordu. Onu aramıştım ama açmadı mesaj yazdım görmedi. Gözlerim tekrar sızlamaya başlamıştı. Gözlerimi kapattım ve sanki tüm her şeyi geçirecekmiş gibi uykuya daldım.
***
Uyandığımda karşımda Irmağı görmeme şaşırmamıştım. Olayları duymuş olmalı ki yüzlerce kez aramıştı ben açmayınca da buraya gelmişti.
" Ece güzelim nasılsın?" buruk bir tebessüm yerleştirdim.
"Yalan mı söyleyeyim yoksa doğru mu•?" elimi tuttu ve gözlerimin içine baktı.
"Doğruyu söyle"
" İyi değilim" sarıldı bende ona sarıldım. Geri çekildiğinde "Sana kim söyledi?" dedim.
"Fırat söyledi" dedi kısaca.
Ne ben konuşuyordum ne de o. İkimizin de söyleyeceği çok şey vardı ama ikimizde konuşamıyorduk.
"Neden bana anlatmadın?" dedi sessizliğin hâkim olduğu ortamı bozarak. Omuz silktim. Diyecek bir şey bulamıyordum. Başımı omzuna yasladım ve gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım.
"Ne kadar şanssızsın be Ece" dedi dert yanarcasına.
" Tüm kötülükler sanki seni buluyor"
" Bahtsız arkadaşım benim" Derin bir iç çekti.
" Çok güzel teselli ettin ya" başımı omzundan kaldırdım.
" Üzülme güzelim her şey geçecek ve mutlu olacaksın"
" Her karanlık bir geceden sonra ışıl ışıl parlayan bir güneş doğar. Bunu unutma" başaramasam da gülmeye çalıştım.
Ne zaman güneş doğacaktı?

ALP'SIZ GEÇEN BİRİNCİ GÜN
Bugün onsuz geçen ilk günümdü ama içimde geri gelmesine dair bir umut kırıntısı vardı. Bugün evden çıkmadım. Üzerime depresyon hırkamı giyinmiş bin bir çeşit çikolatayı yiyerek filim izliyordum veya izlemeye çalışıyordum. Alp aklımdan çıkmıyordu. Annemler evdeyken rahatça depresyona giremiyordum.

ALPSIZ GEÇEN İKİNCİ GÜN
Bugün annemlere tatil bileti almıştım. Onları evden ancak böyle çıkartabilirdim. Beni evde yalnız bırakmak istemeseler de bir yandan da tatil yapmak istiyorlardı. Benim ısrarlarıma dayanamayıp gitmişlerdi sabah erkenden. Dünden beri hiçbir şey yememiştim. Sadece dün film izlerken iki tane çikolata yiyebilmiştim.

ALPSIZ GEÇEN ÜÇÜNCÜ GÜN
Kendimi eve kapatmıştım. Tek yaptığım Alp'i aramamdı ama zaten o da cevap vermiyordu bende artık aramadım. İçimde kalan o umut parçası da kaybolmuştu. Artık o yoktu ama bunu kalbim kabul etmiyordu. Ne su içmiştim ne de yemek yemiştim uyumuyordum bile. Irmak gelmek istese de reddetmiştim. Irmak karanlık gece bitecek ve güneş doğacak demişti ama benim inancım kalmamıştı.
ALPSIZ GEÇEN DÖRDÜNCÜ GÜN
Bugünde diğer günlerden farksızdı gece uyumak için uyku ilacı almıştım. Aklımda bitmeyen bir kavga vardı. Ağlamak istiyordum ama ağlayamıyordum. Galiba ben gecenin karanlığına alışmıştım.

ALPSIZ GEÇEN ONUNCU GÜN
Bugün ilk defa yemek yedim kendime küçük bir ekmek arası yapmıştım ve zar zor yemiştim. Sıcak uzun bir duş almıştım. Saçlarımı tararken ilk defa saçımın bu kadar çok döküldüğünü görmüştüm. Normalde üç telden fazla dökülmeyen saçlarım şimdi avucumu dolduracak kadar çoktu. Çok zayıflamıştım. Gözaltlarım çökmüştü ve kalp kanseri olmam nedeniyle oluşan kırmızı lekeler çok artmıştı. Zayıflamam normaldi günlerdir sadece çikolata yiyordum. Saç dökülmemi üzüntü nedeniyle olduğunu zannediyordum. Gözaltlarım uykusuzluktan ama neden kırmızı lekeler artmıştı anlamadım. Alp ben sensiz yapamıyorum lütfen gel.

ALPSIZ GEÇEN ON ÜÇÜNCÜ GÜN

Bugün ilk defa kendime çeki düzen verdim birazdan evden çıkacaktım. İyimiydim yoksa kötümüydüm bilmiyorum. Artık kendimi tanımaz hale gelmiştim. Saçlarımı düzleştirip açık bırakmıştım. Kot,mavi bir pantolon ve üzerine beyaz bir tişört giyinmiştim. Sade ve şıktı. Kendime bir söz vermiştim dik durucaktım,ağlamayacaktım. Zor bir söz vermiştim. Yıkıldığım yerden tekrar kalkmış hayatın yeni vuruşunu bekliyordum. Bu olayda ben suçluydum. Evet. Ama o da gitmişti beni bırakıp gitmişti.

Ben suçluydum ama gideninde suçu yok muydu?

Bugün doktorumun yanına gitmem lazımdı. Kendime eve kaptığım günler boyunca beni aramıştı ben ise geçiştirmiştim. Bu yüzden arabaya bindim ve hastaneye gittim.

Hastahaneye geldiğimde birkaç kişi dışında kimse yoktu. Beklemeyeceğim için sevinmiştim. Doktorumun dediği bazı tahlilleri yaptırıp. İşlemlerimi tamamladım.

Kapıya hafifçe vurdum zaten aralık olan kapı benim itmemle iyice açıldı.

"Merhaba" dedim geldiğimi belli etmek için. Doktor oda da yoktu. Odada göz gezdirdim. Ses gelmeyince tam geri çıkacakken içeriden ses geldi.

"Gel Ece buradayım" dedi arkamdan bir ses. Arkamı döndüğümde yine kimse yoktu. Biraz ilerleyip masanın yanına geldim. Doktor masanın altında etrafa saçılmış dosyaları topluyordu.

"Geçin oturun şunları toplayayım ben geliyorum" ağır adımlarla geçtim ve her zamanki yerime oturdum. Tüm dosyaları topluca masaya koydu ve yerine oturdu.

"Kusura bakmayın.Yaşlılığın verdiği sakarlık" dedi hafifçe sırıtarak. Bende karşılık olarak gülümsedim.

"Buraya gelmeden tüm tahlilleri yaptınız değil mi?" Bir saat onlar için uğraşmıştım.

Elimdeki belgeleri doktora uzattım.
"Bunları bana verdiler" doktor onları da eline aldı ve incelemeye başladı.

On dakika boyunca inceledikten sonra bana döndü. Pek de iyi görünmüyordu.

"Ece hanım kendinizde değişiklik buluyor musunuz?" Vücudumda kırmızı lekeler artmıştı, nefes darlığı artık rutin haline gelmişti. Ciddi anlamda artış vardı. Başımı salladım.

"Vücudumda kırmızı lekeler arttı ve çok nefes darlığı yaşıyorum" derin bir nefes aldım sıkıntıyla.

"Bir de bu sabah saçlarımın daha çok döküldüğünü gördüm"  doktor başını önünde ki evraklara döndü ve tekrar bana baktı. Yerinden kalkıp karşımda ki sandalyeye oturdu.

"Bak Ece, birazdan söyleyeceğim seni üzebilir ama endişelenme ben halledeceğim" derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı.

"Hastalığın kalp kanseri Yani diğer adıyla kalp tümörü önemli bir hastalık. Doğrusunu söylemek gerekirse bu hastalığın bu kadar ilerleyeceğini bende düşünmemiştim. Hastalığın iyice artmış ve bu durum ciddileşmeye başlamış. Acilen bir önlem almalıyız. Zorlu bir yolculuğa çıkacağız ama bu yolda kendini üzmek yasak." Yorulduğumu hissetmiştim. Ruhumun yorulduğunu anladım. Ama hayat dinlenmeme izin vermiyordu. Ne zaman bitecekti bu kargaşa? Ne zaman mutlu olduğumu hissedecektim?

Sevgilim Asker Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin