33. Bölüm

1.2K 32 0
                                    

Herkesin hayatı bir kağıt gibi. Hepsinde bir tane bile olsa siyah nokta var. O koca kağıttaki siyah nokta her şeyi değiştiriyor. Bütün kağıt beyaz ve iyiyken biz o siyah noktaya takılıyoruz. İşte hayatta böyle önümüzde bembeyaz bir kağıt varken biz o kağıttaki siyah noktaya takılıyoruz.
Ben hayatta hep o siyah noktaya baktım. Ve o siyah noktaya baktıkça siyah nokta büyüdü ve o tüm kağıdı sardı.

Şimdi o yanımdaydı ve biz beraber o kağıdı tekrar beyaz yapacaktık.

Endişeliydim; Alp tüm gerçekleri elbet öğrenecekti ona her şeyi anlatmalıydım.
Anneme kanser olduğumu söylemeliydim. Ve Alp'le çıktığımız bu yolu da anlatmalıydım.

"Alp" aklımdaki soruyu sorucaktım. Benim için önemli olan soruyu.

"Gerçekten hasta bir kızla olmak istiyor musun?" Başını bana çevirdi ve şefkatle baktı. Yüzüme düşen saçımı kulağımın arkasına aldı ve eliyle yüzümü okşadı. Derin bir iç çekti. Çok mu zor bir soru sormuştum?

"Çok güzel olduğunu bilmemen ne kadar kötü..." saçlarıma bir öpücük kondurdu. Başını saçlarımın arasına gömdü. Nefesimi tutmuştum. O bana yakınken nefes almak imkansızdı. Bunlar normal mi?

"Peki Burak'ın beni istemeye geleceğini nerden anladın?"

"Hissettim diyelim." Bu istediğim cevap değildi. Tüm her şeyi öğrenmiş olamazdı. Hafif kıpırdandım ve yüzüne baktım.

"Gerçekten Alp nerden öğrendin?" Başını denize çevirdi.

"Senin yanına gelirken kapınızın girişinde çiçekle ve çikolatayla gördüm o adamı. Sonra siz kapıyı açtığınızdaki ifadenize baktım. Davetsiz oldukları çok belliydi"

"Biliyor musun Ece ben ilk defa bu kadar korktum. Seni benden alıcaklar diye çok korktum" tebessüm ettim ve yanağına küçük bir öpücük kondurdum.

"Artık beni senden kimse alamaz."
"Seni kimseye vermeyeceğim" dedi. Ve o gece anlatılamaz bir huzurla geçti.

...
Karşımda yerinde zıplayan Irmak vardı. Ona Alp'le yaşadığım her şeyi anlattım. Bana sarılıyor, zıplıyor ve tekrar sarılıyordu.

"Ben demiştim... onu ilk gördüğümde anlamıştım..." bir saattir bu cümleleri tekrarlıyordu.

"Tamam Irmak sakin ol! Benden daha çok heyecanlandın ya. Gel otur şuraya" Irmağı zar zor kanepeye oturttum.

"Bende sana çok önemli bir şey diyecektim." Dedi bana dönüp.

"Bizde Fırat'la nişanlanacağız" ev bizim gülüşmemiş ve çığlığımızla inledi. Hatta bir ara üst kattan uyarı geldi ama bu bizim pek de umurumuzda olmadı.

Irmak ve Fırat zaten küçük bir sözlenme yapmıştı. Fırat'ın işleri yüzünden de nişan ertelenmişti. Bu yüzden Irmak benim hep başımı şişirtmişti. Her konuşmamızda bu konu hep geçerdi.

Sevinmemizi bölen benim telefonum olmuştu. Arayan Erendi. Korkmuştum. Irmağın ısrarıyla telefonu açtım.

"Alo"

"Ece çabuk karakola gel biz de Ankara'ya geldik. Alp'e kimin çarptığını bulduk" Ani bir şokla telefon elimden kaydı ve düştü. Kimin olduğunun bulunması iyiydi ama o kişi Buraktı ve Alp'e benden önce her şeyi anlatırdı. Alp'in bunları benden duymaması çok kötü olurdu.
Yere düşüne telefonu Irmak aldı ve bana verdi.
"Alo Ece sesim geliyor mu?"

Sevgilim Asker Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin