Elisa uyandığında kendini yemek masasında buldu. Diğer aile üyelerini de masada görünce ve şaşırdı. Hareket etmeye çalıştı ama başarılı olamadı. Aklına Theoyu ilk gördüğü gün geldi. Hayır bu olamazdı? Yine mi aynı büyü! Elisa hiçbir şey başaramamıştı. Önceden olan şey tekrar ediyordu.
Theo elinde kılıçla sırıtarak masaya çıktı ve konuşmaya başladı.
"Sevgili ailem! Biliyorum neden hareket edemediğinizi merak ediyorsunuz. Cevabı basit! Bu bir büyü!" Dedi ve mutlulukla masanın üstünde tabaklara değmeyecek bir şekilde bir tur koştu ve durdu.
"Tüm sorularınızı cevaplayacağım merak etmeyin! Çünkü bir çoğunuz yarını göremeyecek!" Dedi ve bir kahkaha attı. Sonra düşünceli bir şekilde herkese baktı. Ve kılıcıyla Kralı işaret etti.
"Hadi en baştan anlatayım... Öncelikle... Hmm... Annemle ben hayatta kalmaya çalışıyorduk. Bize destek olan tek kişi teyzemdi. Kocası varlıklı denilebilecek bir insan olduğu için bize bir miktar para gönderiyordu. Sonra bir gün aniden o ve kocası hayatını kaybetti. Çocukları kim diye soracaksınız değil mi? Çok uzakta değil merak etmeyin! Daniel ve Daisy" dedi ve Tinayı işaret etti. Theodor'un gözleri kocaman açıldı ve hızlı hızlı nefes almaya başladı. Öfkelendiğini belli etmeye çalışıyor gibiydi.
Theo gülerek ona baktı ve sakin bir ses tonuyla konuştu.
"Seninle ilgili gerçeğin sonuna geldik." Dedi ve onun kafasını kesti. Ardından onun çocuklarının da kafasını kesti. Tina yani Daisy'nin gözlerinden yaşlar akmaya başladı.
"Uzun zamandır bunu yapmayı bekliyordum." Dedi ve kılıcı yine babasına doğrulttu.
"Gelelim senin kısmına... Sen annemi terk ettiğin için annem her gün ağladı. O bunu hak etmemişti. Ve sen de onun sevgisini hak etmemiştin... Onu o halde görmekten, annemin senin yüzünden acı çekmesinden bıkmıştım... Ve o yaşımda... Annem için... Kan büyüsü yaptım! Ben büyüyü yaparken annem gördü ve bana yardım etti. Her ne kadar çok güçlü büyücüler olsak da bu kan büyüsü neredeyse tüm büyümüzü tüketti... Ama Prenses Ellie'nin doğumuyla yeni bir güç deposu elde ettim." Dedi ve odanın köşesinde annesinin kucağında uyuyan kızının yanağına bir öpücük kondurdu. Annesinin orada olma sebebi Ellie'nin gücünü oğluyla birleştirerek oğlunun saraydaki herkesi hareketsiz bırakmasını kolaylaştırmaktı.
Theo tekrardan hızlıca masaya çıktı. Etrafında bi tur döndü.
"Büyünün içeriğine gelirsek... Kralın kanı annemin kanına bağlandı. Böylece kralla kan bağı olanlar annemle kan bağı olanlara aşık oldu... Mesela Lydia ve Daniel, Daisy ve Theodor ya da Louis'in Ellie Snow'a olan aşkı gibi..." Dedi ve güldü. Aniden koşarak babasının yanına geldi.
"Senden hep nefret ettim..." Dedi ve babasının da kafasını kesti. Ve onun yan tarafında oturan Aileen'inde kafasını hiçbir açıklama yapmadan kesti.
"Bana gelip bağırışı canımı çok sıkmıştı..." Dedi ve kılıcı bu sefer Elisaya döndü.
"Sen Elisa... Baştan beri seni seçmiştim. Yaptığım davranışların hiçbirine tepki veremeyeceğini biliyordum. O 50 kızın ölüm nedeni... Sadece seni kazanmış olmana ikna etmekti... Ve beni eğlendirmek için..." Dedi ve sırıttı. Elisa'nın öğrendiği şey başından aşağı kaynar su dökülmüş hissi verdi. O kızlar sadece Theo eğlensin diye yarışmışlardı. Bu korkunç bir şeydi. Elisa gittikçe öfkelenmişti. Elinde olsa Theo'nun üstüne atlayıp onu boğmak isterdi.
Bu hareketlenme isteği onun bir şeyi fark etmesini sağladı. Parmağını oynatabiliyordu. Birden Theo'nun annesinin büyüsünü hatırladı. Ama o büyü Elisa'nın değerlisine yapılmamış mıydı? Başından beri değer verdiği şey kendisi miydi?
Elisa sonunda farkına varmıştı. Kendi hayatına değer veriyordu. Babasını, yeğenini ve çocuğunu kullanarak hayatının önemli olma nedeni onlarmış gibi kendini kandırmıştı. Bu büyü Elisa'nın hayatıyla Theo'nunkini bağlamıştı.
Elisa elini kıpırdatmaya uğraşırken bir yandan da Theoyu dinlemeye çalışıyordu.
"...Ve senin seçilme nedenin... Annenin annemin kuzeni olması... Annenin büyücülükle ilgili her şeyden kaçıp babanla evlendiğini biliyordum. Küçük bir araştırmayla kim olduğunu da buldum. Büyücülükten tamamen kendini kopardığını sanıyordu. Ama bilmiyordu ki torunun kaderinde de büyücü olmak vardı..." Dedi ve yavaşça Elisaya yaklaştı. Elisa elinden geldiğince elini hareket ettirmeye çalıştı. Yeterince hareket ettirdiğini fark ettiğinde konuşmaya başladı.
"Theo... Tanıştığımız günden beri nefret ettiğim sevgili kocam... Atladığın ufak bir şey var... Hiçbir plan mükemmel değildir..." Dedi ve hızlıca gözleri Mark'a döndü. "Kızıma iyi bakın" dedi ve ağlayan gözlerle gülümsedi. Ardından masadan bıçağı eline alarak dirseğinden bileğine kadar uzun bir çizgi olacak şekilde kesti. Hem Theo'nun hem de Elisa'nın elinden oluk oluk kan akmaya başladı. Theo bu haldeyken odaklanamadığı için yeni bir büyü yapamadı. Annesi ise onlara yaptığı bağ büyüsünü bozmaya çalıştı. Ama hiçbiri başarılı olamadı. Ve koşarak oğluna sarılıp özür dilemeye başladı.
Ne kadar ironik diye düşündü Elisa. Sadece bileğini ufak bir şekilde kestiğinde 'Prenses' olmuştu. Şimdiki kesişinde ise bir kötülük dünyadan silinecekti. İçindeki acı hiç varolmamış gibi bir anda yok oldu. Son anlarında huzurluydu.
Theo histerik bir şekilde kahkaha attı. Mükemmel planı annesi için başlamıştı ve annesi yüzünden bozulmuştu. Annesine her ne kadar plandan uzak durmasını söylese de o aptal bir büyü yapmıştı. Ve kendisine karşı hep sessiz kalacağını düşündüğü karısı onu yenmişti. Bu çok gülünçtü. Son anlarında bile gülmeye devam etti. Son kez karısıyla göz göze geldi. Birlerine nefretle baktılar. Ve Theo son sözünü fısıltıyla söyledi.
"Tebrikler Elisa..."
~ SON ~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oyuncakçı
KorkuElisa Snow 16. Yüzyılda yaşayan 16-17 yaşlarında bir asilzadedir. Babasıyla ve ablasından kalan tek şey olan yeğeni ile yaşamaktadır. Yaşıtları gibi bir balodan diğerine gitmek yerine kitap okumayı ya da yeğeniyle vakit geçirmeyi tercih eder. Bir a...