"İzin verdiğimi kim söyledi?"
"İnkar etme gördüm..."
"Sandığınız gibi bir şey değil"
"Sana güvenebileceğimi kim söyledi?"
"Theo... Bana ne kadar inanırsın bilmiyorum ama Prens Louis bana annemi ve ablamı kaybettiğim yangınla ilgili konuştu. Beni gördüğünde artık bu yangının arkasındaki sır açığa çıkabilecek diye heyecanlanmış ve elimi tutmuş. Hepsi bu kadar. Hem ben de seninle bu konu hakkında konuşacaktım." Dediğinde Theo bıçağı kızın boğazından çekti. Kız rahatladı ve sandalyeye oturdu. Masanın karşısına da Theo oturdu.
"Peki Prensin bu konuyla alakası ne?"
"Prens ablama aşıkmış..." dediğinde Theo gülmeye başladı.
"Aşın olmak ha? Komik..."
"Bir insana aşık olmanın neresi komik?"
"Zayıf yönlerini açığa çıkarıyor ve ne kadar güçlü olursan ol seni aptal durumuna düşürüyor. Aşık insanların yaptığı şeyleri izlemek komik..."
"Haklı olduğunuz noktalar var"
"Biliyorum... Peki benimle neden bu konu hakkında görüşmek istedin?"
"İlk olarak siz benim eşimsiniz. İkincisi Ülke içi askeriyeye siz bakıyorsunuz. Üçüncü olarak Prens Louis Kraliçeden şüpheleniyor. Eğer kraliçenin yaptığını ispatlarsan tahta giden yoldaki bir engeli ortadan kaldırmış olacaksın. Haksız mıyım?"
"Doğru... Ama kraliçe mutlaka emri başkasına verdirtmiştir. Yani kraliçeyi saf dışı etmek kolay değil."
"Ya prenslerden birine bu emri verdiyse? O zaman rakibini yakalamış olursun"
"Haklı olabilirsin... Bunu düşüneceğim" dedi ve prens ayağı kalkıp odadan çıktı. Elisa kraliçenin kime emir verdiğini düşünüyordu. Ya birisi daha ablasından nefret ediyordu ya da eniştesiyle sorunu vardı. Belki de annesiyle bir sıkıntısı vardı. Elisa kraliyetle ilgili hiç konuşmazdı. İlgi alanına bile girmezdi. Bu yüzden ailesiyle ilgi nasıl bir problem var çözemedi.
Düşünmek Elisayı strese soktuğundan koşarak bahçeye çıktı. Çiçeklere bakarken huzurla doldu.
"Çiçekleri sever misiniz?" Dedi bir ses. Elisa arkasını döndüğünde Prens Theodorun eşi Tinayı gördü. Gülümseyerek konuştu.
"Evet. Siz de sever misiniz?"
"Evet. Ben bahçelerde büyüdüm. Babam bir bahçıvandı. Bir çok çiçeğin özelliklerini ve nasıl bakılması gerektiğini biliyorum. Prensle de böyle tanıştık aslında..." dedi ve sustu.
"Niye sustunuz? Ne güzel anlatıyordunuz!"
"Asilzade olmadığımı hatırlamak beni üzüyor."
"Neden?"
"Kraliçe benim yüzümden Theodorun asiller tarafından desteklenmeyeceğini ve tahta çıkamayacağını söyledi."
"Sen öyle düşünme! Eğer prens iyi be güzel şeyler yaparsa tahta geçebilir. Önemli olan halkın desteklemesi. Kraliçe seni üzmek için bilerek söylüyor. Bana da aynısını yapmaya çalıştı. Sen moralini bozma" dedi ve gülümsedi.
"Sen diğer asiller gibi değilsin"
"Evet değilim"
"Bunu sevdim" dedi ve birlikte saraya birlikte girdiler. Tina kızının dersi ile ilgili bir problem olduğunu duyunca Elisanın yanından ayrıldı. Elisa da tek başına sarayda dolaşmaya başladı. Sonra karşısına prenses Monica çıktı. Ona bakışından kendisini sarayda istemediğini anlayabilmişti Elisa. Ona selam verip geçecekken prenses onu durdurdu.
"Dur orada"
"Efendim Prenses Monica?" Dediğinde Monica ona yaklaştı ve kulağına fısıldadı.
"Onun doğması büyük bir hataydı. Tıpkı saraya gelmeniz gibi. Ama hatalar düzeltilebilir değil mi?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oyuncakçı
HororElisa Snow 16. Yüzyılda yaşayan 16-17 yaşlarında bir asilzadedir. Babasıyla ve ablasından kalan tek şey olan yeğeni ile yaşamaktadır. Yaşıtları gibi bir balodan diğerine gitmek yerine kitap okumayı ya da yeğeniyle vakit geçirmeyi tercih eder. Bir a...