Elisa Henry'nin yanından hızlıca ayrıldı. Henry ise kendisinin kazanacağından emindi.
Elisanın öfkeli gidişini fark eden Lydia onu durdurdu.
"Hey! Ne bu öfke?" Dediğinde Elisa Prenses Lydiaya saygılı davranarak konuşmaya çalıştı.
"Bir sıkıntı var Prensesim. Ona sinirlendim." Dedi. Lydia ona bir baktı. Gerçekten de bir konuya aşırı sinirlenmişti. Öfkesini atmak için biriyle paylaşması gerektiğini düşündü Lydia.
"Benim odama gidelim. Uzun zamandır birlikte çay içmemiştik. Hem bir bakarsın sorunlarını çözmüş olursun!" Dedi. Elisa biraz çekindi ama kabul etmekten ne zarar gelir diye düşündü.
" Peki, Prenses Lydia"
Birlikte odaya gittiklerinde çayları çoktan hazırdı. Hemen masaya geçtiler ve Lydia Elisaya merak içinde anlatmasını söyledi. Elisa da olanları anlattı.
"Elisacım, eğer Prens ben hallederim dediyse halleder merak etme!"
"İyi de prensin işleri varken benim ona dert olmama hiç güzel bir şey değil!"
"Eğer istersen ben de bir el atayım olaya"
"Zahmet olmasın..."
"Ne zahmeti biz bir aileyiz!" Dedi mutlu bir ifadeyle. Elisada gülümsemeye çalışarak tekrarladı.
"Biz bir aileyiz..."Elisa sohbetin ardından odadan ayrıldı. Sarayın koridorlarında ilerlerken Prens Theoya rastladı. Yanından selam verip gidecekken bir anda prens onu kendine çekip sarıldı. Elisanın gözleri büyürken Theo kulağına fısıldayarak açıklama yaptı.
"Arkanda Henry duruyor..." dedi ve Henry'yi görmemiş gibi yaparak karısının kollarını tutup konuştu.
"Karıcığım , uzun zamandır birlikte yürüyüşe çıkmamıştık istersen bu akşam birlikte Luan sarayına gidelim ne dersin? Oranın büyük bir bahçesi var. Sen bahçelerde dolaşmayı seversin!" Dedi. Elisa ve Theo'nun konuşmalarını duyan Henry saklandı ve onları dinlemeye devam etti. Elisa ise kocasından gelen bu teklifin tek bir cevabının olduğunu biliyordu. Kabul etmek.
"Peki, Theo sen nasıl istersen bana uyar!" Dedi. Sesinin heyecanlı çıkmasına dikkat eden Elisa bu işi başarmış gibi gözüküyordu. Yavaşça kocasının yanından ayrılıp odasına ilerledi.
Odaya girdiğinde hizmetçisinin birini çağırdı.
"Julia! İçeri gelir misin?" Dedi ve hemen kapı açıldı. İçeri giren kız prensese hemen cevap verdi.
"Emredin Prensesim!"
"Bana kırmızı elbisemi getirin"
"Emredersiniz, efendim" dedi. Elisa elbisesinin gelmesini beklerken hizmetçisi eli boş dönmüştü. Elisa ne olduğunu anlamadı ve merakla sordu.
"Elbisem nerede?"
Prens Theo Elisa dışarı çıkma teklifini kabul ettikten sonra yanından ayrıldı ve Henry'yi gördü.
"Merhaba Lord Piovi, bakıyorum sabahtan beri sarayda dolaşıyorsunuz. Çıkışı mı bulamadınız?"
"Hayır Prens Theo, işlerim uzun sürdü birazdan çıkıyorum." Dedi ve prense selam vererek ayrıldı. Prens Theo yarım gülüşünü yüzüne yerleştirerek mırıldandı.
"Neyseki ana sarayı kirletmeyi sevmiyorum..."
Prens ilk defa farklı bir odada hazırlanmamıştı. Bazen ayrı odada hazırlandığı oluyordu. Ama kırmızılar içinde gelen karşısındaki kıza baktığında hiçbir şey hissetmedi.
"Gidelim mi?"
"Gidelim..." dedi ve arabaya bindiler. Bir süre yolculuk ettikten sonra durdular. Arabadan inip saraya doğru yürüdüler. Arkalarından Henry ve adamları geliyordu. Theo bunun farkındaydı ama belli etmedi. Kurbanının eline kendi ayaklarıyla gelişini seviyordu. Tıpkı Elisa gibi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oyuncakçı
TerrorElisa Snow 16. Yüzyılda yaşayan 16-17 yaşlarında bir asilzadedir. Babasıyla ve ablasından kalan tek şey olan yeğeni ile yaşamaktadır. Yaşıtları gibi bir balodan diğerine gitmek yerine kitap okumayı ya da yeğeniyle vakit geçirmeyi tercih eder. Bir a...