Sonunda o gün gelmişti. Hızlıca kıyafetini giydi ve koridora çıktı. Sanki yanına gideceği kişi Prens Theo değil bambaşka bir insandı. Koşarak yanına gitti ama onu pencerenin birinde bahçeyi izlerken buldu. Bu hali tatlı gelmişti gözüne. Prens kızı fark ettiğinde o da gülümsedi. Yanına gülümseyerek geldi ve ellerini tuttu. Kulağına fısıldadı.
"Gelinliğin çok yakışmış... Ama yaşasaydın." Dedi ve kız korkuyla adama baktı. Adam artık Oyuncakçı olarak göründü kızın gözüne. Kıza bakarak kahkahalar attı. Ve kız yere düştü. Sonra Oliviayı gördü. Omunda gelinliği vardı. O da kahkaha atarak geldi ve adamım yanında durdu. Elisaya bakarak konuştu.
"Biz evleniyoruz Elisa!" Dedi. Bu sefer şeytani bir gülüşü vardı.
"A-ama ben onunla ev-evlenecektim" dedi. Kekelemeye ve gözyaşları süzülmeye başlamıştı.
"Evet, öyle olacak gibiydi bende prensi kandırdım ve seni de öldürttüm!" Dedi ve kız neler olduğunu çözemedi. Arkasını dönüp gidecekti ki arkasındaki devasa aynayla karşılaştı. Kendine baktı ama bu kendisi değildi. Çünkü rengi solmuş ve gelinliği kanla kaplanmıştı. Kendisi görünce çığlık attı. Ve o anda uyandı.
"Hayır bu ben değilim!" Dedi ve yataktan doğruldu. Gecenin bir vakti bir kabus görmüştü. Düşüncesi bile irkilmesine yetmişti. Bu yaşadıklarından fazla etkilenmişti. Odada içi sarkanında üstüne kolay giyeceği bir şeyler geçirip koridora çıktı. Pencereden dışarı baktı. Ay gökyüzündeydi. Yıldızların arasında çok güzeldi. Tek bir bulutun bile olmaması bu görüntünün bozulmasını engellemişti. Kendini sakinleştirmek için manzarayı izlerken yanında birinin ayak sesleri geldi. Kafasını o yöne çevirdi. Bu Prensti.
"Bu kaçıncı karşılaşmamız prensim?"
"Bilmiyorum"
"Hepsi bana özel mi? Yoksa diğer kızlarda sizinle karşılaşıyor mu?"
"Karşılaşıyorum hepinizle... Sizin bu saatte odanızda olmanız gerekmiyor mu?"
"Bir kabus gördüm sadece... Sonra rahatlamak için çıktım. "
"Ne gördünüz de kendinizi odanızdan attınız?"
"Sizi evlenirken gördüm... Ama Olviayla" dedi. Prens gülmüştü. Daha kanlı ve acılı bir şey söylemesini bekliyordu. Doğranmak, kesilmek, biçilmek gibi. Ama duyduğu cevap komik gelmişti kulağına.
"Peki yaşatmanıza izin verseydim, Olivia ya da başka biriyle evlenmem sizi korkutur muydu?" Dedi. Bu sefer kızın yanına gelip o da gökyüzüne baktı. Kız blöf yaptığını düşünüyordu. Ve bu adama güvenmiyordu. Olivianın kendini sağ bırakmayacağını da biliyordu. Bu yüzden prense yalan söyleyecekti.
"Ben sizin benden başka kimseyle evlenmesini istemiyorum. Biliyorum, bencilce... Sizin duygulara göre seçmeyeceğinizi de biliyorum. Oyunlarınızla seçeceksiniz. Ama sizden yine de hoşlanıyorum..." dedi. Bunu söylerken adamın elini tutmuştu. Ve adamın ellerine bakıyordu. Sonra adamın gözlerine baktı. Kız söylediği yalanın gerçekçi yapmak için ağlamıştı bile. Babasının verdiği oyunculuk eğitimi işe yaramıştı. Bir gün kullanacağını bilmeden eğitimlerini almıştı sadece.
Adam kızın doğru söyleyip söylemediğini anlamadı. Kıza kibar davranıyordu çünkü ilk kez kendisini ziyaret eden insandı o. Ona karşı duygusal bir hissi yoktu. Bu yüzden tepkisiz kalmıştı. Yavaşça elini çekti. Kızın gözlerine bakarak konuştu.
"Evet... Seçimim oyunlarımla olacak..."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oyuncakçı
HororElisa Snow 16. Yüzyılda yaşayan 16-17 yaşlarında bir asilzadedir. Babasıyla ve ablasından kalan tek şey olan yeğeni ile yaşamaktadır. Yaşıtları gibi bir balodan diğerine gitmek yerine kitap okumayı ya da yeğeniyle vakit geçirmeyi tercih eder. Bir a...