Elisa eğildi ve Olivianın nabzını kontrol etmişti. Elini kızın boynuna götürüp dinledi. O ölmüştü. Korkuyla gözleri sonuna kadar açıldı ve korkarak panikle koşuşturmaya başladı. Ne yapacağını ya da ne için burada olduğunu unutmuştu. Sadece koşarak ilerledi ve bir ceset gördü. Önce kızı görünce irkildi. Sonra kızın birçok yerinde bulunan okları görünce bir tuzağa yakalandığını anladı. Oklar ağaçlarda da vardı. Sonra kızın boynundaki kolyeye baktı. Bu bir ayıydı. Neler olduğunu hatırladı ve kendine geldi. Hemen hızlıca kolyeyi aldı. Elleri titreye titreye aldığı kolyeyi kıyafetin kolunun içinde kalacak şekilde bağladı. Böylece kolyeyi kimse ondan alamayacaktı.
Bu sefer temkinli bir şekilde ormanda ilerledi. İlk geldiği yeri bulmaya çalışıyordu. Bazı ağaçlarda yön tabelaları vardı. Ama onlara bir türlü rastlanamamıştı. Bir süre sonra bir tabela gördü. Sola doğru gidince saray oradaydı. Hızlıca o yöne doğru ilerlemesine devam etti. Bu ormandan, çamurdan ve bu yırtık elbiseden kurtulmasına az kalmıştı. Birazcık yürüdükten sonra orada olacaktı. Hızını kesmeden devam ettirdi. Ve sonunda bir giriş uzaktan belli oluyordu. Daha da hızlandı ama bu sefer bir tuzağa takıldı. Ayağından bağlanmış bir şekilde başaşağı duruyordu. Elisa 'neyseki kolye görünmüyor' diyerek ayağına uzandı. Birkaç başarısız denemeden sonra nihayet ayağına ulaştı. Hızlıca ayağındaki ipi kesti. Yere bir sülük gibi yapışmıştı. Kasları zonkladı ve Elisa birkaç dakika bekledi. İyi hissettiğinde kalktı ve yoluna hızlı ama dikkatli bir şekilde devam etti. Artık Prensi de ayırt ediyordu ve durmadan koştu. Yan tarafında bir kız daha koşuyordu. Ama kendisine doğru. Elisa dikkatini hiç dağıtmayıp Saraya doğru gitmeye devam etti. Kız daha hızlıydı ve gittikçe yaklaşıyordu. Elindeki bıçağı saplamak istediği belliydi. Muhtemelen kolyesi yoktu ve Elisada bir tane olduğunu tahmin ediyordu.
İkiside son sürat koşuyordu. Elisa tüm gücünü sonuna kadar kullandı ve ormanın sınır noktasında kendini ormanın dışına attı. Kız çok sinirlendi ve Elisanın üstüne yürüdü. Elisa cenin pozisyonuna girmişti. Herhangi bir saldırı gelmeyince geçmeyi başardığını anlamıştı. Yavaşça ayağı kalktı ve Prensin önünde dizildiler. Sadece 4 kız vardı. İkisi Elisadan önce gelmişti ve diğerlerini beklemişti. Prens kız sayısı üçü geçtiği için konuşmaya başladı.
"Evet güzel hanımefendiler! Bu etabı geçmeyi başardınız! Ayıcıkları verin lütfen!" Dedi ve dadı toplamaya başladı. Diğer iki kız boynundan çıkardı. Sıra Elisaya gelince olmadığını düşündü dadı. Ama Elisa hareketlenince bekledi. Kolundan ayıcığı çıkardı ve dadıya verdi. Dadı üç ayıcığı prense uzattı. Prens ayıcıkları aldı ve son kıza baktı.
"Ayı kolyesi sende olmadığına göre seni eleyeceğiz!" Dedi. Ve dadılar kızı iki yanından tuttu. Prenste okunu ve yayını aldı. Kızın kalbine doğru nişan aldı. Kız direnmeye çalıştı ama dadılar onu çok sıkı tutuyordu.
"Ama direnmen boşuna! Zaten seni ha şimdi öldürmüşüm ha iki dakika sonra ne fark eder?" Dedi ve tekrarlar odaklandı bu sefer tam kalbinin ortasına fırlattı. Kız yere yığılmadan dadılar onu götürdü. Prenste kızlara dönüp konuştu.
"Artık sadece bir oyun kaldı. Final oyunu..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oyuncakçı
HorreurElisa Snow 16. Yüzyılda yaşayan 16-17 yaşlarında bir asilzadedir. Babasıyla ve ablasından kalan tek şey olan yeğeni ile yaşamaktadır. Yaşıtları gibi bir balodan diğerine gitmek yerine kitap okumayı ya da yeğeniyle vakit geçirmeyi tercih eder. Bir a...