Lydia duyduğu şeye şaşırmamıştı. Elbet bir gün öğrenilecekti. Ama bir önemi yoktu. Yapacağını çoktan yapmıştı. Ve muhtemelen Theo'nun bir kanıtı da yoktu. Sadece teoriye dayanarak karşısında duruyordu.
"Belki... Bu sizi neden ilgilendiriyor?"
"Sizin Prens Louis'i desteklediğinizi herkes biliyor Prenses. Yani bu isteğiniz bir yalan. Üstelik daha demin size kabalık ettiğim halde kızmaz iken bu soru karşısında ters bir cevap verdiniz. Bu da bize bunun arkasında yatan ve sizi konuşunca rahatsız eden bir sırra götürüyor. Üstelik yalnız değilsiniz..." dedi ve güldü prens. Lydia kardeşinin akıllı olduğunu her zaman biliyordu. Kendisini sıkıştırabileceğini düşünüyordu. Ama Lydia bilmemezlikten gelecekti. Böylece kardeşinin çabaları boşuna gitmiş olacaktı.
"Neyden bahsettiğinizi anlamıyorum."
"En yakın arkadaşınız Leydi Ellienin ölümünden bahsediyorum" dediğinde Lydia yine tepkisizdi. Tavırları kardeşininki gibiydi. Tek farkı Lydia insanları genellikle kovup uzaklara sürüyordu. Theo ise insanları öldürerek sorunu kökünden çözüyordu.
"Acılı bir ölümdü... Sizce onu biri mi öldürttü?" Dediğinde Prens güldü.
"Belki bir anlaşma yapmalıyız. Mesela... Daniel üzerinden!" Dediğinde Lydia şaşırdı. Her zaman adımlarını dikkatli atmaya çalışan Lydia Daniel'i sevdiğini nasıl belli etmişti? Bu nasıl mümkün olabilirdi?
"Siz nasıl?" Dediğinde Prens iyice sırıtmıştı.
"Danieldan hoşlandığımızı biliyordum. Ama size baştan söyleyeyim Daniel bir görev adamı. Onu size ben vermedikçe asla onunla olamazsınız... Öte yandan bana size kimin ortaklık ettiğini söylerseniz sizi Daniel ile kavuşturacağım." Dedi. Lydianın da zayıf tarafı aşktı. Babasından aldığı bu özellik kendini düşünmesine yol açıyordu. Oysaki o abisini tahta çıkarmak dışında bir şey düşünmek istemiyordu.
"Anlaştık eğer sözünüzden dönerseniz..."
"Merak etmeyin, sadece bana güvenin" dedi. Lydia pek güvenmiyordu. Ama Daniel uğruna yapacağı küçük bir fedakarlıktı. Hem ölüm cezasıyla filan çarptırılmazdı.
"O kişi... Prens Theodor. Kendisinin neden benimle birlikte hareket ettiğini düşünmedim. Ama Ellieden kurtulup abimi tekrar tahta çıkmak için uygun bir aday yapabilirdim. Bana mantıklı gelmişti. Lakin abim daha da kötüleşti. Şu an evli ve taht için iyi bir aday ama sürekli tahta çıkmak istemediğini dillendirip durması sinirimi bozuyor"
Dedi bıkkınlıkla. Daha fazlasına gerek olmadığını düşündü ve son birşey söyleyip sustu Lydia "Eğer emri veren gerçek kişiyi arıyorsanız o kişi Prens Theodordur. Onunla görüşün..." dedi ve çiçeklerine döndü."Anlattıklarınız için teşekkürler Prenses Lydia. İsteğinizi en yakın zamanda gerçekleştireceğimden kuşkunuz olmasın..." dedi ve Theodorun odasına gitti. Hem Elisa da oradaydı. Hem işini yapıp hem de karısının durumunu öğrenirdi.
Theodorun odasına geldiğinde durdu ve kapıyı çaldı. Girmesi için izin verilince girdi. İçeride Theodor, Tina ve Elisa vardı.
"Hepinize merhaba!" Dedi mutlulukla. Theodor ve Theo ilk günkü kavgalarından sonra pek konuşmamışlardı. Bu yüzden bu kadar mutlu olması Theodora tuhaf gelmişti. Theo dişlerini göstererek güldü ve çifti tebrik etti. Sonra da Theodoru dışarı çağırdı. Birlikte konuşabilecekleri en yakın odaya gittiler. Masaya geçtikleri anda Theo söze başladı.
"Prens Theodor, Leydi Ellienin ölmesini neden istediniz?"
"Siz bunu nereden çıkardınız?" Dedi şaşkınlıkla.
"Ortağınız... Her şeyi bana anlattı. Ama sizin neden yaptığınızı anlamadığını söyledi. Benim bir tahminim var aslında..." dedi ve cümlesini yarım bırakarak Theodora baktı. Theodor meraklandı ve sordu.
"Ne düşündünüz?"
"Demek ne düşündüğümü merak ettiniz! Neyse sizi merakta bırakmayayım... Tahminim kraliçe size emir verdi. Sizde bu emri yerine getirdiniz yoksa eşinizi öldürmekle tehdit etti. Yanlış mıyım?" Dediğinde Theodor tuhaf hissetmişti. Annesinin yaptığı şeyi biri dillendirerek yüzüne söylemişti. Theodor düşündü. Artık annesine karşı hamle yapmazsa ölene kadar sürekli aynı şeyle kendisini tehdit edecekti. Hem karısı da hamileydi. Annesi ona dokunamazdı. Prens Theodan hoşlanmasa da fırsatı ayağına getirmişti. Annesinin itibarı azalacak ve Theodora rahatça emir veremeyecekti. Annesinin en büyük oğlu olduğu için annesinin destekçilerin büyük bir kısmı kendisini destekleyecekti. Mükemmel bir plandı.
"Sizce de artık kraliçeye dur deme zamanı gelmedi mi?" Dediğinde Theodor emin bir şekilde konuştu.
"Evet, geldi... Emri veren annemdi. Onun yaptığına dair kanıtım var!" Dedi. Theo yarım gülüşü yüzüne yerleşti. Theo'nun yaptığı tek şey kraliçenin yaptığı yanlışı Theodorun yüzüne vurmaktı. Bu da Theodoru annesine karşı sinirlendirmiş ve gaza getirmişti. İnsanları konuşturmak ne kolay diye içinden geçirdi Theo.
"Kanıtınız nedir Prens Theodor?" Dedi merakla.
"Bekleyin..." dedi ve odadan çıktı. Yaklaşık 5 dakika sonra geri döndü. El kadar küçük mavi bir kutu getirdi. Kutunun içindekileri göstererek ne olduğunu söyledi.
"Kralımızın kraliçeye doğum günü dolayısıyla özel olarak yaptırdığı saç tokası. Bu da Snow ailesinin yüzüğü" dedi. İkisini de kutudan çıkarmadan gösterdi. İkiside küllerden dolayı kararmıştı. Prens kanıtların gerçek olduğunu görünce Theodora bakıp konuştu.
"Demek kraliçe sizi o kadar çok tehdit etti ki artık kanıt biriktirmeye başladınız..." dedi ve kutuyu aldı.
"Arkada kalan kanıtları topladım diyelim"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oyuncakçı
TerrorElisa Snow 16. Yüzyılda yaşayan 16-17 yaşlarında bir asilzadedir. Babasıyla ve ablasından kalan tek şey olan yeğeni ile yaşamaktadır. Yaşıtları gibi bir balodan diğerine gitmek yerine kitap okumayı ya da yeğeniyle vakit geçirmeyi tercih eder. Bir a...