Bu gelen Oliviaydı. Elisanın şimdi iyi bir yalana uydurup başımdan atması gerekiyordu. Bu yüzden aklına gelen ilk yalanı söyledi.
"Bacağı diyorum... İncinmiş. Nasıl olduğunu sordum" dedi Elisa hemen. Olivia şüpheyle baktı. Elisanın yalan söyleyip söylemediğini anlamak istiyordu.
"Dadını bu sabah gördüm. Gayet iyiydi."
"Bakıyorum benim ve çevremdekilerin yaptıklarına gayet ilgilisin."
"Konuyu değiştirme!"
"Sabah iyiydi evet. Sonra biz sarayı dolaşırken bileğini burktu. Ciddi bir şey değildi ama yine de iyi olup olmadığını merak ettim. Oldu mu Olivia?" Dedi. Olivia aldığı cevaptan memnun olmasada bu sefer itiraz edemedi. Yoksa hep Elisanın peşinde geziyormuş gibi gözükecekti.
"Oldu" dedi ve aralarından geçip gitti. Olivia iyice uzaklaştıktan sonra Elisa bu sefer dadıya döndü.
"Anlatmayacak mısın?"
"Üzgünüm anlatırsam ölürüm..."
"Nasıl yani?"
"Üzerimizde beyefendinin büyüsü var. Ve büyücülük hoş karşılanmadığı için bunu gizli tutuyor." Dedi. Elisa deli gibi öğrenmek istedi. Ama nasıl? Prense sorsa mıydı? Hayır çok kızar. Bu konuyu sonra araştırmak için rafa kaldırdı ve odasına yöneldi. Oyuna hazırlanmalıydı.
Odasına girip güzelce hazırlandı. Kapıdan çıktığında tekrar Oliviayı gördü. Olivia ona yandan bir bakış attı ve önüne dönerek yoluna devam etti. Herkes bahçeye gelmişti. Bir bahçe oyunu mu olacaktı? Bu ikinci saray dışı oyunuydu.
Bahçede sıraya dizildiklerinde Prens elinde bir kolyeyi sallayarak geldi. Kolye ipten yapılmıştı. Ucunda da tahtadan bir ayı vardı. Basit gibi gözüken bu ayının ustalıkla ve saatler harcanarak yapıldığı belliydi.
"Evet hanımlar! Bugünkü oyunumuzu size hemen anlatmak istiyorum. Öncelikle bu gözdüğünüz bu ayıcıklı kolyeden üç tane daha var. Bu üç kolyeyi ormanda farklı noktalara koydurttum. Ormana girince kaçabileceğinizi sanmayın ormanın belli bir noktasında büyülü zincirler var. O zincirleri geçtiğiniz an asit dökülmüş gibi ölürsünüz. Ormanın içindeki tuzaklara da dikkat edin. Göreviniz bu üç kolyeyi her kız bir tane alacak şekilde geri getirmek. Eli boş dönen veya bulamayanlar ölür. Herkese bir bıçak verilecek. Oyun içinde birbirinizi öldürmeniz serbest. Sorunuz yoksa bol şanslar!" dedi ve kızlar bıçaklarını alarak hemen ormana daldı. Elisa kızlardan ayrıldı ve farklı bir noktadan ormana girdi. Koşuyor ve etrafa bakınıyordu. Hiçbir yerde gözükmüyordu. Hem bu kocaman etekle gezmekte zordu. Arada eteği yırtılıyordu ama Elisa için önemi yoktu.
Elisa yolunda sessizce devam ederken arkasından bir ses duydu. Hemen arkasını döndüğünde Oliviayı buldu.
"Beni özledin mi Elisa?" Dedi. Sonra gülerek devam etti. "Yoluma çıkan her engelden kurtulacağım!" Dedi ve koşmaya başladı. Aralarında birkaç metre olduğu için Elisa da hemen koşmaya başladı. İkiside tuzaklara aldırmadan koşuyordu. Aniden yağmurun bastırmasıyla Elisanın ayağı kaydı ve düştü. Üstü başı çamur olmuştu ve Olivia hızlıca yanına varmıştı.
"Çamur banyosu mu yapıyorsun? Üzülme tatlım, artık böyle şeyler yapmana gerek kalmayacak! Seni bu hayattan kurtaracağım" dedi ve bıçağını kaldırdı. O an Elisa kızın ayak bileğine tekmeyi yapıştırdı. Kız dengesini kaybetti ve Elisa ayağı kalktı, hızlıca Olivianın bıçağını aldı.
"Hadi ne duruyorsun? Bıçağı da aldın öldürsene beni!" Dedi bağırarak. "Beni burada öldürmesende seni yine öldürmeyi deneyeceğimi biliyorsun!"
Elisa kızı ağaca dayayıp omuzuna bıçağı sapladı. Olivia acı içinde bağırdı. Elisa kendi bıçağını alarak yoluna devam etti. Ama Olivia durmamıştı. Acı verici olsa da omuzundan bıçağı çıkarıp Elisaya doğru koştu. O an Elisa da döndü. Ama Olivia yanlışlıkla bir tuzağı aktifleştirdi ve ayak bileğine geçen ip onu tepetaklak etti. Havada asılı duran Olivia bağırmaya başladı.
"ARTIK SAVUNMASIZIM HADİ ÖLDÜR BENİ!" Dedi Elisanın gözlerinin içine bakarak. Kaybetmişliğin öfkesi ve hüzünlüyle bakıyordu. Elindeki yara olmasaydı belki de daha rahat kurtulabilecekti ama şuna gerçektende savunmasız denebilirdi. Elisa onu öyle bırakmak istemedi. Olivianın tuzağa yakalandığı sırada düşürdüğü bıçağı aldı ve ipin üst kısmına attı. Ve şansına ipi kesebilmişti. Ama Olivia düşerken kafasını çarptı. Başından kan akmaya başlayan Olivia mırıldandı.
"Te- tebrik-ler s-sen kaza-and-dın" dedi ve konuşmak için kendini zorlamayı bıraktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oyuncakçı
KorkuElisa Snow 16. Yüzyılda yaşayan 16-17 yaşlarında bir asilzadedir. Babasıyla ve ablasından kalan tek şey olan yeğeni ile yaşamaktadır. Yaşıtları gibi bir balodan diğerine gitmek yerine kitap okumayı ya da yeğeniyle vakit geçirmeyi tercih eder. Bir a...