~37 | 2~

828 84 8
                                        

Henry en son kabul ettiğinde ne olduğunu görmüştü. Ama kabul etmekten başka çaresi yoktu. Bu tek cevaplı bir soruydu.

"Kabul..."

"Çok güzel! Ama biraz önce senin istediğin oyunu oynadığımıza göre sıra bende!" Dedi ve kulaklarına kadar sırıttı. Ve cebindeki içeceği alıp adama zorla içirdi. Ardından konuştu. "Eğer 5 saat içinde Kraliçeye bu içeceği içirmezsen kan kusarak ölürsün! Ama istersen doktorlardan yardım almayı deneyerek zamanını harcayabilirsin... Ama panzehir sadece bende var. Bitkilere meraklıyım da... Zehir olduğunu kimse anlayamaz. Çünkü ishalle aynı belirtileri gösteriyor... Evet Henry, eğer ölmek istemiyorsan... Şimdi işe başla!" Dedi ve Henry koşarak gitti. Arkasında ise gülerek mektupları alan Theo vardı.

Henry at arabasını hazırlattı. Hızlıca saraya vardı. Yaşamak istiyordu. Kraliçeye her şeyi anlatacaktı. O kendisine inanırdı. Hem içecek değil zehirli ok diyecekti. Kendisinden şüphelenirse içeceği çayına katacaktı. Her şeyi planlamıştı.

Saraya vardığında Kraliçeyle görüşmek istediğini söyledi. Kraliçe onu kabul etti ve hemen yanına gitti. Yolculuk boyunca iki saati gitmişti. Geriye üç saat kalmıştı.

Kraliçeye anlatıp anlatmamak arasında gidip geldi. Ama kraliçeye güvenmek daha mantıklı diyerek prensin yaptığı her şeyi ona söyledi. Kraliçe de hemen Prens Theoyu çağırttı. Prens Theo Luan sarayındaydı. Gelmesi iki saat sürmüştü. Bu iki saat içinde Henry daha da kötüleşmişti. Artık ölmek onu korkutmuyordu. Sadece Prensinde yakalanmasını istedi.

Prens saraya gelince ilk önce Elisayı odasından aldı.

"Elisa eğer biri sorarsa Luan Saray'ında önce çiçek bahçasinde dolaştık sonra sarayda vakit geçirdik de. Tamam mı?" Dedi. Elisa ne olduğunu anlayamasa da kendisi artık odadan çıktığı için mutluydu ve başına bela gelsin istemiyordu.

"Peki..." dedi ve Kraliçenin yanına geldiler. İkisi de eğildi ve merakla sordu.

"Kraliçem bir şey mi oldu?"

"Evet! Duyduğuma göre Lord Pioviyi zehirlemişsiniz! Ve şuan bir saat içinde ölecekmiş! Prens Theo lütfen panzehiri verin ve büyük bir ceza almaktan kurtulun!"

"Ama kraliçem, biz Luan sarayındaydık. Ve kendisini hiç görmedik. Yoksa kendisi bizi Luan sarayına kadar takip mi etmiş!" Dedi. Kapı açıktı ve hizmetçiler duyuyordu. Ve koridordan geçerken kapıda hizmetçilerin üşüştüğünü gören Aileen içeri girdi.

"Neler oluyor kraliçem?"

"Şu an müsait değiliz Prenses, sana daha sonra anlatacağım." dedi ve Henry bağırmaya başladı.

"HAYIR KRALİÇEM HERKES DUYSUN KATİLİM PRENS THEODUR!" Dedi. Aileen neler olduğunu çözmek için sordu.

"Neden sizi öldürmek istesin ki?"

"ÇÜNKÜ ELİSA ADINA YAZDIĞIM MEKTUPLARI ÖĞRENDİ TAMAM MI?!" Dedi. Prens Theo yarım gülümsemesiyle sordu.

"Yani prenses Elisanın seni sevdiği yalandı ha?" Dediğinde Henry dondu. Ama bunun bir önemi kalmış mıydı? Zaten ölüyordu. Bir sırrı açığa çıkmış ne olacak? Öldüğünde prenste cezalandırılacak zaten...

"Evet yalandı! Ama bu beni zehirlediğin gerçeğini değiştirmiyor!" Dedi. Prens gülmeye başladı. Herkes ona tuhaf tuhaf bakarken konuştu.

"Kraliçem eğer onu ben zehirlemiş olsaydım şu ana kadar büyük belirtiler göstermesi gerekmez miydi?" Dedi. Haklıydı. Beş saati çoktan geçmişti. Herkes Henry'ye baktı. Henry'nin içinde ağrılar vardı. Bu kesinlikle zehirden olmalıydı!

"Ama içimde çok kötü bir ağrı var!" Dediği anda herkes durdu. Çünkü onun konuşmasından sonra Henryden tuhaf sesler gelmeye başladı. Ardından kokular geldi. Henry altına yapmıştı.

OyuncakçıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin