"Bay Henry bu ne demek?!" Dedi kraliçe sinirle. Henry çok utandı. Oyuna getirildiğini anlamıştı. Ama son bir ümit itiraz etti.
"Hayır kraliçem! Prens beni kandırdı!" Dedi. Kraliçe elini kaldırdı. Henry susmak zorunda kaldı. Prens Theo söze girdi.
"Kraliçem, Lord Henry iki kez bana iftira attı. Bunun cezasını vermeniz gerek" dedi ciddi bir şekilde. Henry'yi öldürme isteği artarken buna engel olmak için kendini zorluyordu. İşlerinin berbat etmeye çalışan bu kişi Theoya göre anında öldürülmeliydi. Ama kraliçeden onayı almadıkça ona dokunamazdı. Çünkü o kraliçenin korumasındaydı.
Kraliçe Henry'ye iğrenerek baktı. 'Bu kadar rezil birini neden yanımda tuttum?' diye düşündü. Belki de gerçekten oyuna gelmişti. Ama bunun bir önemi yoktu. Theo kazanmıştı.
"Cezası belli... Ölüm." Dediğinde Prensin gözleri ışıldarken Henry'nin gözleri korkuyla açıldı. Prens sevincini belli etmeden kraliçeye sordu.
"Ban iftira attığına göre onu benim öldürmemin bir sakıncası var mı?" Dedi sakin görünmeye çalıştı. Kraliçe Henry'nin yalvaran bakışlarını umursamadan konuştu.
"Yok... Artık sizindir... Şimdi götürün şunu her yer koktu!" Dedi ve askerler hemen koşarak geldi ve adamı kollarından tutup odadan çıkardılar. Prenste yanlarındaydı. Sarayın dışına çıktılar ve Theo Henry'yi kendi adamlarına taşımasını söyledi. Prens, Henry'yi alarak sarayın biraz uzağında olan bir kulübeye götürdü. Etrafta insan yoktu. Bu da Theo'nun istediği şeydi. İçeri girdiler ve Henry'yi bir sandalyeye bağladılar. Henry prense yalvarıp durdu ama prens vazgeçeceğe benzemiyordu.
"Prensim! Lütfen! Ne isterseniz yaparım!" Dedi. Theo güldü.
"Demek yaşamak istiyorsun?" Dedi sessiz ve durdun bir şekilde.
"Evet prensim!" Dedi Henry heyecanlanarak.
"O zaman bir oyun oynamaya ne dersin?" Dedi. Henry bu soruyla üçüncü kez karşılaşıyordu. Ve bu kez de tek cevaplıktı.
"Kabul..." dedi içinde küçük bir umut ışığıyla. Prensi hafife almıştı. Bu sefer iyice düşünüp dediği şeyleri yapacaktı. Ölmek istemiyordu.
"Şu an ben avantajlı olduğuma göre oyunu ben belirleyeceğim. Tek kişilik bir oyun olacak. Hayatın için şavaşacaksın!" Dedi ve gülmeye başladı. "Oyunumuza gelirsek. Oyunumuz... tahmin oyunu!" Dedi ve Henry'nin mektup dolu kutusunu getirip Henry'nin önüne koydular. Theo eline bir kağıt aldı ve üstüne bir şeyler yazdı. Henry'ye göstermeden yanındaki küçük masanın üsten koyup üstünü kapattı. Ve konuşmasına devam etti.
"Toplamda 3 hakkın var. Görevin kutunun içinde kaç tane mektup olduğunu bilmek. Her yanlışında bu altıpatlarla sana Ateş edeceğim!" Dedi ve adamlarından birinden altıpatlar aldı. "Hazırsan başlayabilirsin" dedi ve güldü.
Henry şok içindeydi. Mektupları hiçbir zaman saymamıştı. Sadece yazdıktan sonra kurumasını bekleyip herkese gösteriyordu. Mantıklıca düşündü. 50-55 civarı mı? Mümkün. Belki prensin yüzünden yakın olup olmadığını anlayabilirdi.
"55?" Dedi. Prens sırıttı. Yani Henry yaklaşmamış mıydı? Yeni bir sayı düşünmesi gerekiyordu.
"Üzgünüm, değil!" Dedi ve sağ bacağına ateş etti. Henry kısa bir çığlık attı. Ama kendini tutmayı başardı. Canı çok acıdı ama derin derin nefes alarak unutmaya çalıştı. Düzgün düşünemiyordu. Bu yüzden aklına gelen ilk sayıyı söyledi.
"42?" Dedi. Derin derin nefes alarak prensin yüzüne bakıyordu. Ama bir değişiklik yoktu.
"Değil!" Dedi ve karnına ateş etti. Henry dişlerini sıktı ve dayanmaya çalıştı. Gözlerinden yaşlar süzülüyordu. Bu son hakkıydı ve sayıya yaklaşamamıştı. Kaybetmişliğin verdiği öfke ve sinirle bağırdı. Çığlıklar attı. Sonra da prense bakarak konuştu.
"Bana asla şans vermeyecektin değil mi?" Dedi. Dik dik bakarak. Prens o an ciddileşti. Ve Henry'nin tam karşısında durarak eğildi. 32 diş sırıtarak konuştu.
"Kimse oturup mektupları saymadı" dedi ve Henry'yi alnından vurdu. Yüzüne sıçrayan kanı elinin tersiyle sildi. Cesede bakarak mırıldandı.
"Seninle oynamak güzeldi..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oyuncakçı
HorrorElisa Snow 16. Yüzyılda yaşayan 16-17 yaşlarında bir asilzadedir. Babasıyla ve ablasından kalan tek şey olan yeğeni ile yaşamaktadır. Yaşıtları gibi bir balodan diğerine gitmek yerine kitap okumayı ya da yeğeniyle vakit geçirmeyi tercih eder. Bir a...