"Hanımefendi... Hanımefendi!"
"Hıh ne?" Kocaman olmuş gözlerle karşımdaki kızıl saçlı kadının gözlerine baktım. Sağ kaşında parıldayan bir piercing vardı.
"Kahveniz hazır." Sabırsızca masanın üzerindeki kahveyi göstererek beklentiyle bana baktı.
"Ah çok özür dilerim. Buyrun." Beceriksizce elimdeki 4 euro'yu kadının eline tutuşturdum ve sıcak kahveyi elime aldım. Düşüncelere o kadar dalmıştım ki etrafımdan bir haberdim.
Elimdeki kahveyle hızlıca kapıdan çıktım ve kafenin bahçesinde sağ tarafta kalan masaya doğru ilerledim. Elimdeki kahvenin nefis kokusuna odaklanmaya çalışarak derin bir nefes aldım. Bu kadar düşünmenin ne anlamı vardı?
Yeni yetme bir psikolog olabilirdim. İtalya'ya geleli de sadece 5 gün olmuş olup korkunç bir İtalyanca'ya da sahip olabilirdim. Ama buraya kadar gelebildiğim için çok şanslıydım.
Sadece iyi bir iş bulmalıydım.
Kahveyi masaya koyar koymaz omzumdaki laptop çantasını masaya yerleştirdim ve yüzümün önüne gelen saçları kulağımın arkasına sıkıştırdım. Bu böyle devam edemezdi. Her sabah gelip burada kahve içip ne yapacağımı düşünmekle geçiremezdim. Ayrıca eninde sonunda param da bitecekti. Ama bir yandan iş ilanlarının hiçbiri yeterince iyi değildi. Psikolog olarak çalışacak bir şekilde İtalyancam yoktu ve İngilizce konuşarak yapabileceğim işler çok kısıtlıydı.
İşte tekrardan çok düşünmeye başlamıştım.
Laptobumu çantasından çıkardım ve sabırsızca tuşuna basıp başlattım. Belki interneti biraz daha didiklemek işe yarardı.
Online olduğumu gören Eda'dan hızlıca bir çağrı ekranımda belirirken sırıtmadan edemedim. Konuşmadan yapamadığımız bir gün daha.
"La signora Cemre! Böyle deniyordu değil mi? Ehehe." Eda'nın neşeli şakımasıyla ekrandan görünen ışıltılı gülümsemesine aynı şekilde karşılık verdim. Sanırım dışarıda bir yere doğru yürüyordu çünkü telefonunu aşağı doğru tutuyordu ve şu an yüzünden çok çenesini görüyordum. "Eveeet öyle deniyor."
"Nasıl gidiyor anlat! Nasıl Roma?"
"Dün nasılsa öyle." Dudaklarımı büzüp kahvemden bir yudum aldım. "Hala iş bulamadım."
"Bi dur sen de daha çok yeni gitmedin mi?" Eda'nın beni motive etmesine hayrandım ama bana bundan çok daha fazlası gerekiyordu.
Sokağın başında beliren uzun bacaklı bir adam radarıma girerken az daha içtiğim kahve boğazıma kaçıyordu ama kendimi toparladım. Bu adamı tanıyordum.
Yan komşumdu.
"Oha ne oldu kime kitlendin? Kesin birini gördün kim o?!" Eda'nın şakımasına gözlerimi belerttim ve mırıldandım. "Yan komşum."
"Ay şu aşırı yakışıklı olan değil mi?!" Telefonunu yüzüne yaklaştırıp ekranımda kocaman belirmesiyle kısa saçları rüzgardan dalgalandı. "Şş sessiz ol!"
Benim kısık ama yine de duyulabilen isyanım sevgili komşumla göz göze gelmeme neden oldu ve onun yaptığı tek şey ise gözlerini kısıp anlık bir bakış atması ve sonrasında da içeri girmesiyle sonlandı. Harika.
"Ya ne oldu ne oldu? Gördü mü seni?"
"Eda bi dur Allah için kızım bi dur! Gördü adam geçti gitti!"
Sevgili yan komşumla asansörde iki gün önce bir kere karşılaşmıştık ve çok da konuşkan biri olduğu söylenemezdi. Gülümseyerek ona merhaba dediğimde karşılık olarak yaptığı boş gözlerle asansör kapısına bakmak sessizce merhaba demek olmuştu. Sanırım mesafeli biriydi ve açıkçası beni biraz da germişti. Ama unutabileceğim bir insan değildi çünkü yandan yandan azıcık bakabildiğim kadarıyla cidden çok yakışıklı bir adamdı.
"Odalarınız yan yana resmen ama asla konuşmamış olmanız çok garip değil mi?" Eda'nın sorusuyla omzumu silktim. "Samimiyeti sevmiyor olabilir. Zaten kaldığım evi... Biliyorsun yani." Kaldığım eve aslında ev demeye bin şahit isterdi çünkü 1+0 bir daireydi ve duvarlar aslında... Yıkılıyordu. Ama ekonomik açıdan tutabileceğim en iyi yeri seçmiştim.
Hala bazı akşamlar apartmana girerken elim ayağım titriyordu.
"En azından kafanı sokabileceğin bir evin var. Hem de Roma'da! O yüzden olumsuz bakmıyoruuz!" Eda ile üniversitede beraber okumuştuk ve pozitif enerjisine hayrandım. Benim için çok değerli bir arkadaştı ve bazen onun hakkını nasıl öderim bilmiyordum. İnsanın her zaman birinin yanında olacağını bilmesi çok değerliydi.
"Haklısın bakmamalıyız." Derin bir iç çekip kahvemden bir yudum daha aldım. "En azından komşusu olduğumu biliyor galiba."
"E herhalde biliyordur." Eda'nın cevabıyla kafenin kapısının açılması bir oldu. Elindeki kahveyle doğrudan çıkışa yöneldi ve etrafa kısa keskin bakışlar attı. Kontrolcü gibi bir hali vardı.
"Çıktı mı?" Eda'nın sessizliği bozmasıyla ekranda tekrar ona döndüm ve hafifçe başımı salladım. "Çıktı."
🍃
Merhaba arkadaşlar! İşte giriş bölümümüz! Şimdiden açıklamak istedim, italik yani eğik olarak yazılan konuşmalarda İtalyanca konuşulurken, düz puntolarla yazılan yerlerde karakterler Türkçe konuşuyorlar (duyulduğu gibi yani).
Hikaye için çok heyecanlıyım! Umarım her şey güzel ilerler, sizi seviyorum🤍
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Roma'daki Söz
ActionCemre, yeni mezun olmuş bir psikologtu ve ne kadar zor olsa da geçmişini geride bırakarak Roma'ya yerleşmişti. Burada yeni başlangıçlar için her şeye hazırdı. Ta ki yan komşusu Matteo ile tanışana kadar... Romantik ve aksiyon dolu bir hikayeye hazır...