Merhaba! Şu bir hafta çok yoğundum ve yazmaya çok zor fırsat oldum. Ama devam edicem hikayeye korkmayın🥲 Bu hafta da sık yazmaya çalışacağım💖 İyi okumalarr💖
Media: Matteo RomanoOnun da içinde olduğu rüyalardan biri beni kendine çekerken yine tek düşünebildiğim oydu.
🍃
Şu an duruyor gibiydik.
Hayır. Sallanıyor gibi...
Hem durup hem de nasıl sallanabilirdik ki?
Gözlerimi yavaşça araladım ve kısık gözlerle etrafıma bakmaya çalıştım. Tam karşımda geminin ucunda karayı görmemle gözlerimi kocaman açmak durumunda kalmıştım.
Denizin üzerindeydik ve hareket ediyorduk.
Hızlıca doğrulup hemen sol tarafıma baktım. Matteo yoktu. Arkama baktığımda da Maximus yoktu. Pekala...
Arabanın kaputuna yönelip hızlıca açtım. Kapıyı açmamla sıcak rüzgar yüzüme çarparken kaşlarımı çattım. Vay canına... Bu kadar sıcak bir hava beklemiyordum.
Etrafımızda başka arabalar da vardı ama en önde olan bizdik. Çoktan bir feribotun üzerinde olduğumuzu anlamıştım. Bakışlarımı etrafa gezdirirken bir yandan da nerede olduğumuzu tahmin etmeye çalışıyordum. Büyük ihtimalle Messina'ya doğru ilerliyorduk. Sicilya bir ada olduğu için en son İtalya'dan Villa San Giovanni limanından feribota binmiş olmalıydık. Messina'ya indiğimizde direkt olarak Katanya'ya geçerdik herhalde.
Etrafa biraz daha bakındığımda onları gördüm. Geminin yan tarafında denizi izliyorlardı. Matteo'nun elinde Maximus'un tasması vardı ve kollarını demire dayamıştı.
Küçük adımlarla yanlarına gittim. Hissetmiş gibi ikisi de aynı anda bana döndüklerinde gülümsemeden edemedim. "Selam."
"Selam. Pardon günaydın." Matteo'nun muzip bakışı yüzünde aydınlanırken sıkıntıyla dudaklarımı dişledim. Harika. Kim bilir kaç saattir uyuyordum. Büyük ihtimalle en fazla
1-2 saat yolumuz kalmıştı."Biraz fazla uyudum galiba." Matteo abartılı bir şekilde başını sağa sola sallarken bu sefer gözlerimi devirmeden edemedim.
"Yok canım... Nereden baksan sadece 6 saat." Cevabına karşılık dudaklarımı büzerken bakışları anlık olarak dudaklarıma kaysa da tekrar gözlerime tırmandı. Peki yine anlık olarak benim kalbimin bu kadar hızlanması normal miydi? Pekala şimdi bunun sırası değildi. Maximus'un birkaç kez havlayarak yanıma gelmesiyle dikkatimi ona vermeye çalıştım. Tatlı gülümsemesiyle bana bakıyordu.
Sıkıntıyla iç çektim. "Sanırım çok yorgundum bilmiyorum. Özür dilerim." Eğilip Maximus'u severken Matteo'nun sitemli sesine şaşırsam da bozuntuya vermedim. "Neyin özürü? Hatta iyi ki uyudun." O da benim gibi eğilip Maximus'u severken mırıldandı. "Zaten ineceğiz az kaldı. 1 saat sonra evdeyiz."
"Evde... Kimler olacak? Sadece merak ettiğim için soruyorum." Bakışlarımız kesişirken Maximus bizi izliyordu. Ela gözlerinin ışıltısı anlık olarak artarken derin bir nefes verdi. "Kardeşlerim Isabella ve Diego... Bir de büyükannem Morena. İkizler de Morena da eminim seni çok seveceklerdir. Sakın endişelenme."
Ellerimiz Maximus'un başında istemsizce birleşirken ikimiz de elimizi çekmedik. Kardeşleri ve büyükannesi... Umarım hepsiyle iyi anlaşabilirdim. Sıcak eliyle içim ısınırken Maximus'un altın rengi tüyleri de elimin altında beni huzurla doldurmuştu. Ela gözlerine gülümseyerek baktım. "Onlar senin ailen... Senin gibi birinin ailesini sevmeme ihtimalim yok."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Roma'daki Söz
ActionCemre, yeni mezun olmuş bir psikologtu ve ne kadar zor olsa da geçmişini geride bırakarak Roma'ya yerleşmişti. Burada yeni başlangıçlar için her şeye hazırdı. Ta ki yan komşusu Matteo ile tanışana kadar... Romantik ve aksiyon dolu bir hikayeye hazır...