11

792 24 11
                                    

Media: Matteo Romano

Uzun bir süre sonra ilk defa bu kadar kısa bir şekilde uykuya dalarken tek düşündüğü yarın onu az da olsa memnun edebilmekti.

İkisi de farkında değildi belki ama... Kader birbirilerinin hayatlarına ağlarını örmeye çoktan başlamıştı.

🍃

(...)

Göz kapaklarımın ağırlığı beni rahatsız etmeye başladığında yavaşça gözlerimi araladım. Bir süre etrafımı sakince inceledim. Güneş doğmuştu ve tıpkı dün sabahki gibi ağaçların arasından parıldıyordu. Televizyon kapalıydı ve... Bir dakika. En son televizyon izliyordum ve İtalyan bir şef yemek yapıyordu.

Şaşkınlıkla odayı hızlı hızlı taradım. Salondaydım. Koltukta yatıyordum ve üzerimde... Dün gece Matteo'nun üzerini örttüğüm pike vardı. Gözlerimi kırpıştırarak olduğum yerde doğruldum ve arkama baktım. Matteo'nun odasının kapısı kapalıydı.

Elimle yüzümü ovuşturarak derin bir nefes aldım. Görünüşe bakılırsa dün akşam uyuyakalmıştım ve o da pikeyi üzerime örtmüştü. Yüzümde istemsiz bir gülümseme belirirken yavaşça ayağa kalktım. Önce bir elimi yüzümü yıkasam iyi olacaktı.

Dün Andrea apar topar evden çıkmadan önce ondan diş fırçası, havlu gibi birkaç kişisel eşya istemiştim. Hepsinin yerini ve neyi istersem istediğim kadar kullanabileceğimi söylemişti. Onun kibarlığına gerçekten minnettardım. Tek sıkıntı dün o eşyaların hepsini buradaki banyodan alıp Matteo'nun banyosunda kullanmıştım çünkü... Dün orada uyuyacağımı düşünmüştüm. Keşke dün banyo yapsaydım diye düşünmeden edemedim. Evet kıyafetlerim yoktu ama bir gün daha duşsuz yapamazdım. Kendimi artık gerçekten iğrenç hissediyordum.

Matteo'dan birkaç parça kıyafet rica edebilirdim. Zaten başka çarem de yoktu. Acaba odasında mıydı? Belki de çoktan dışarı çıkmıştı. Omuzlarımı gevşetmeye çalışarak odanın kapısına doğru yürüdüm. Derin bir nefes aldım ve kapıyı çaldım.

Herhangi bir ses gelmezken dudaklarımı dişledim. Hala uyuyor olabilir miydi? Saat kaçtı acaba? Buna bile bakmamıştım. Bir süre ne yapacağımı bilemez şekilde kapıya baktım. Güvenimi tekrar toplamaya çalışarak kapıyı tekrar çaldım.

"Matteo? Müsaitsen girebilir miyim?" Bir umut kapıya baktım. Yine bir ses gelmemişti. Ne yapacaktım? Hiç bu kadar kararsız hissetiğimi hatırlamıyordum.

Derin bir nefes alıp kapıyı açtım. Yapacak bir şey yoktu çünkü evde olmayabilirdi. Tamamen içeri girdiğimde gerçekten de odada kimsenin olmadığını fark ettim.

Ben etrafa bakınırken banyonun kapısının açılmasıyla otomatik olarak oraya döndüm. Matteo belindeki beyaz havluyla buharların arasından dışarı çıktığında kocaman olmuş gözlerle ona baktım.

Su damlaları esmer tenininden usulca süzülüyordu. Dalgalı ve kıvırcık arası saçları alnının önünde hırçın bir şekilde karışmıştı. Damlalar siyah saçlarının tellerinde yol alıp yüzünün önünden yere damlıyordu. Boynunda gümüş bir pusulaya benzer bir kolye vardı ve göğsünde parlıyordu. Uzun bacaklarının devamında ayakları adeta yere yapışmış gibiydi.

Şaşkın ela gözleri gözlerimle çakışırken ne yaptığımı fark edercesine elimle ağzımı kapadım ve hızlıca arkamı döndüm. Olamaz! "Ben çok özür dilerim! Çok çok özür dilerim! Hemen çıkıyorum!" Kapıdan dışarı kendimi kurtarırcasına attım ve kapıyı arkamdan hızlıca kapattım. Şok içerisinde etrafa bakındım. Az önce ne olmuştu?!

Roma'daki SözHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin