Media: Andrea
"Andrea. Cemre'nin telefonunun sinyalini kapatır mısın?"
"Tamamdır." Andrea kapıyı açıp içeri geçmemi bekledi. Matteo'nun gergin sırtına son bir bakış atıp odaya girdim. Eğer bakışlarım bir kurşun olsaydı sırtında binlerce derin yarası olurdu.
🍃
Andrea içeri geçtiğimizde kapıyı kapattı ve doğrudan tam karşımızdaki büyük dolaba doğru yöneldi. Odaya daha çok siyah renkler hakimdi. Burnuma dolan kokuyla duraksadım.
Burası onun gibi kokuyordu.
Odanın sol tarafı olduğu gibi camla kaplıydı ve ormanı görüyordu. Tam ortada büyük çift kişilik bir yatak ve yan tarafında büyük sürgülü bir dolap vardı. Dolabın yanında da başka bir kapı vardı. Sanırım banyo olmalıydı. Yatağın üzerindeki beyaz pikenin haricinde çoğu şeyin rengi siyahtı. Aslında siyahtan çok bu renge buz siyahı demeliydim. Griye daha yakın bir renkti.
Andrea dolaptan siyah bir sewatshirt ve eşofman altı çıkardı. Hatta yatağa doğru fırlattı desem daha doğru olurdu. Sakince bana döndüğünde yaptığının farkına varmışçasına mahçupla ensesini ovuşturdu. 1.90 boyundaki yapılı bir adamın karşımda utanıp sıkılması çok garip gelmişti.
"Kabalığımı mazur gör Cemre. Matteo'yla burada pek misafirimiz olmaz." Tepkisine karşılık gülümsedim ve yanına doğru ilerledim. Omzumdaki çantamı yatağın üzerine koyarken. odağım kıyafetlere kaydı. "Sorun değil. Bunlar... Kimin kıyafetleri?"
"Burası Matteo'nun odası. Bunlar da onun kıyafetleri. Ama hepsi tertemiz. Yemin ederim. Sana asla pis kıyafet vereceğimi düşünme o kadar da değil!" Andrea'nın sitemli konuşmasıyla gülme isteğimi bastırmaya çalıştım fakat pek de başarılı olduğum söylenemezdi. Andrea yüzümdeki ifadeyi gördüğünde onun da yüzünde kocaman gülümseme belirdi. Belki de keyfimi yerine getirmeye çalışıyordu ve az da olsa başarıyordu da.
"Pekala. Sana inanıyorum." Yatağa yavaşça oturup derin bir nefes aldım. Hala ayakta olan Andrea'ya bakarak mırıldandım. "O anlatmıyor ama belki sen bana neler olup bittiğini anlatabilirsin Andrea."
Andrea'nın yeşil gözleri durgunlaşırken hiçbir şey demeden yanıma oturdu ve yine mahcubiyetini gizleme ihtiyacı duymadan bana baktı. "Cemre... Neyi bilmen gerektiğine ya da neyi bilmemen gerektiğine üzgünüm ama ben karar veremem. Matteo sözünün arkasında duran biridir. Sana anlatacağını söylediyse...Emin ol anlatacaktır." Derin bir nefes aldı ve yüzüne sert bir ifade yerleştirdi. Şu anda Matteo'dan çok da bir farkı yoktu. Bu konuda konuşmak bile onları bu denli geriyorsa... Durum sandığımdan çok daha kötüydü.
Yavaşça başımı salladım ve ellerime baktım. Onu daha fazla zorlamak istemiyordum. Bana iyi davranıyordu ve bunun bozulması en son isteyeceğim şey olurdu.
"Telefonunu... Alabilir miyim? Sinyalini kapatmak için." Sesi bir nebze olsa yumuşamıştı ama sanki az önce aklına gelenler hala peşini bırakmamıştı. Bir şey demeden telefonumu çantamın ön gözünden çıkardım ve kilidini açıp ona verdim.
"Sinyaline bakıp... Burayı bulabilirler diye mi?" Soruma sadece onaylarcasına başını sallamakla yetindi ve bir şeyler indirip onları kurmaya başladı. Boş gözlerle onunla birlikte ekranı izlemeye devam ettim.
"Son 24 saatte ve artık bundan sonra nerede olduğun gözükmeyecek. Mesajların da öyle." Telefonu bana uzatıp ilgiyle gözlerime baktı. "Benim tavsiyem önümüzdeki birkaç gün kimseyle haberleşmemen Cemre. Bu gerçekten önemli."
"Peki ama neden Andrea? Neden?" Elimdeki telefonu sıkı sıkı tuttum. Bu tarz söylemleri beni daha da germekten başka bir şey yapmıyordu. Çünkü bir açıklama yapmıyorlardı. Andrea derin bir iç çekti ve ses tonundaki gerginliği gizleme ihtiyacı duymadan mırıldandı. "Üzgünüm Cemre. Söylediğim gibi... Matteo gereken açıklamayı sana yapacaktır."
Bakışlarımı ondan çekip ellerime baktım. Artık gerçekten bu kaçamak cevaplardan bıkmıştım. Dönüş dolaşıp aynı yere gelip duruyorduk. Andrea olumsuz ruh halimi anlamışçasına ayağa kalktı ve ellerini birleştirdi. Gözlerimi tekrar ona çevirdiğimde yüzünde yine o çaresiz ifade vardı. O da aslında bu durumdan benim kadar rahatsızdı.
"Herhangi bir şeye ihtiyacın olursa lütfen çekinme söyle Cemre. Ben de Matteo da elimizden geldiğince sana yardım ederiz." Sadece başımı sallamakla yetindim. Her şey bu kadar kötüyken ağzımdan bir teşekkür bile çıkamıyordu ve bunun için aslında kendimi kötü hissediyordum. Yine de ne olursa olsun bu işin içine beni onlar sokmuştu ve hala açıklamamakta ısrarcılardı.
"O zaman... Herhangi bir isteğin yoksa ben çıkıyorum. Sabah görüşürüz, iyi geceler." Andrea son kez yüzüme baktı ve kapıya doğru yöneldi. Tam o kapıdan çıkmadan önce dayanamayarak ayağa kalktım ve gülümsemeye çalışarak ona baktım. "Teşekkür ederim Andrea, iyi geceler."
Andrea sözlerime karşılık içten bir şekilde gülümsedi ve kapıdan çıktı. İyi birine benziyordu ve ne olursa olsun ona kızmam haksızlık olurdu. Elinden geldiğince bana iyi davranıyordu, bunu görebiliyordum. Yani şimdilik...
Yatağın üzerindeki siyah sweatshirte ve eşofman altına baktım. İkisinin de Matteo'ya ait olması garip hissettirmişti. Giymemeyi düşünmüştüm ama pantolonla uyumak gerçekten istemiyordum.
Kıyafetleri elime alıp banyo olduğunu tahmin ettiğim kapıya doğru yöneldim. Kapıyı açtığımda yoğun koku etrafımı sararken duraksadım. Bu koku... Evet. Yine onun kokusuydu.
İstemsizce kokuyu derince içime çektim. Odunsu fakat aynı zamanda garip bir şekilde ferah bir kokuydu. Kendime itiraf etmekte zorlansam da güven verici bir kokusu vardı.
Psikolojide kokuların ne kadar önemli olduğunu biliyorduk. Duyduğunuz bir koku size birçok duyguyu anında yaşatabilirdi. Sizi geçmişe götürebilir ve hatta hiç aklınıza gelmeyen anıları hatırlamanıza neden olabilirdi.
Artık bu kokuyu hayatım boyunca unutabileceğimi sanmıyordum.
Banyo sadeydi ve burada da yine koyu renkler hakimdi. Sol tarafta küçük bir duşa kabin, sağ tarafta ise büyük bir küvet vardı. Hızlıca üstümdekileri çıkarıp kıyafetleri giydim. Kıyafetlerinin bile üzerine kokusu sinmişti. Böyle bir şey olabilir miydi? Her insanın kendine has karakteristik bir kokusu vardı ama bu kadar yoğun ve kalıcı bir koku daha önce hiç duyumsamamıştım. Daha fazla düşünmemeye çalışarak derin bir iç çektim.
Kıyafetlerin ikisi de oldukça büyük ve bol olmuşlardı. Üzerimdeki sweatshirt kalçalarımı örtüyordu ve eşofmanın ipini her ne kadar çekip sıksam da çok uzun gelmişti. Paçalarını birkaç defa katladım ve sinir bozukluğuyla ellerim belimde üzerime baktım. Harika. Daha komik görünemezdim herhalde.
Kıyafetlerimi de alıp banyodan çıktım ve hzılıca yatağa doğru ilerledim. Kıyafetleri komodinin üzerine katladım ve üzerine de laptop çantamı yerleştirdim. Gerçekten aşırı yorgun hissediyordum.
Yatağın içine girip üzerimi örttüm. O tanıdık koku tekrardan burnuma dolarken gözlerimi kapattım. Sanırım bu kokuya burnumun alışması biraz zaman alacaktı. Ve her ne kadar kendime tam olarak itiraf edemesem de şikayetçi olduğum da söylenemezdi.
Son 24 saatte yaşanılanlar hayal gibi bir şeydi sanki. Çoğu şeyin mantıksız olduğunun farkındaydım sadece... Bugün daha çok şokunu atlatamadığım bir gün gibiydi.
Matteo... Burası onun odasıysa o nerede uyuyordu acaba? Odasını almış olmam kötü hissettirse de derin bir iç çektim ve kendimi düşünceler arasında uykunun kollarına bıraktım.
🍃
Bir bölüm sonu dahaa🤍 İki güne bir bölüm atmaya çalışıyorum ve çok şükür ki okuyucu sayımız artıyor🤍 Daha tabi çok değil ama olsun yavaş yavaş artıyor olması bile beni mutlu ediyor☺️ yorumlarınızı bekliyorum ve lütfen beğendiyseniz oy vermeyi de unutmayınn🤍
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Roma'daki Söz
ActionCemre, yeni mezun olmuş bir psikologtu ve ne kadar zor olsa da geçmişini geride bırakarak Roma'ya yerleşmişti. Burada yeni başlangıçlar için her şeye hazırdı. Ta ki yan komşusu Matteo ile tanışana kadar... Romantik ve aksiyon dolu bir hikayeye hazır...