9

966 30 7
                                    

Media: Matteo Romano

"Ben çok büyük bir savaşın içindeyim Cemre. Ve sen de artık bu savaşın içindesin."

🍃

Yüzümdeki donuk ifadeyle ona baktım. Şu an ne söylemem gerektiğini bile bilmiyordum. Ellerim titriyordu ve buz kesmiştim.

"Ben de bir savaşın... İçinde miyim? Ne demek bu?" Aklıma olur olmadık şeyler geliyordu şimdi. Bu insanlar ne kadar tehlikeliydi? Evet dün gece Matteo iki adamla dövüşmüştü ama... Burada bir cinayetten bahsediliyordu.

"Onlar beni arıyorlar ve... Açık olacağım. Aslında beni öldürmek istiyorlar. Çünkü bu işin peşini bırakmaya niyetim yok. Cemre...Onlar benim annem ve babamdı. Anlıyor musun?" Başını eğdi ve siyah kirpiklerinin ardından bana baktı. Bense bakışlarımı masanın üzerindeki kağıtlara çevirdim. Kelimeler ve cümleler gözlerimin önünde hızla geçiyordu. 'Çiftin 9 yaşındaki oğlu ve 2 yaşındaki ikiz çocukları yetim kaldı.' 'Giovanni Romano olay yerinde can verirken Maria Romano kaldırıldığı hastanede tüm uğraşlara rağmen kurtulamadı.'

Gözlerimi tekrar onunla birleştirdim. Gözleri yangın yeriydi ama kendinden emin görünüyordu. Derin bir nefes alarak ellerini birleştirdi ve sözlerine devam etti.

"Benim herhangi bağlantımın olduğunu düşündükleri kimseye rahat vermiyorlar. Bu yüzden çok uzun zamandır hayatıma ve etrafıma insan çekmiyorum. Sen sadece... Yanlış zamanda yanlış yerde olan biriydin. Bunun için senden ne kadar özür dilesem az ama..." Gözlerini benden kaçırdı ve yere baktı. Bu konuşmayı yapmak onu rahatsız ediyordu. Bunu görebiliyordum. "Artık sandığın kadar güvenli bir hayatın olamaz. Çünkü beni o gün seninle evinde olduğumu gördüler. Büyük ihtimalle benim için önemli biri olduğunu düşünüyorlar. Bu pisliği kapatabilmek için de beni ortadan kaldırmak ya da sevdiklerime zarar vererek bundan vazgeçmemi istiyorlar." Sona doğru sesi sinirle yükselse de bakışlarını yerden çekmedi. Olanlar, söyledikleri...

Ellerim buz kesmişti ve artık titremekten de öteydi. Kalp çarpıntımla birlikte sanki kulaklarım uğulduyordu. Sesimin titremesine engel olamayarak dudaklarımı araladım. Ses tonumun acizliğinden olacak ki anında başını kaldırıp gözlerini benimle birleştirdi. "Yani şimdi ben... Hep dikkatli mi olmak zorundayım? Bana ya da sevdiklerime... Zarar gelmemesi için? Bunu mu demek istiyorsun?"

Gözlerim dolmuştu. Hiç bu kadar çaresiz hissettiğimi hatırlamıyordum. Devletin işin içine girdiği bir olaydan bahsediyorduk. Böyle bir durumda beni kim kurtarabilirdi ki?

Yüzü acı çekercesine buruşmuştu. Sanırım beni böyle görmek onu huzursuz etmişti. Anlık bir kararsızlıkla ellerime baktı ve sonrasında kararını vermişçesine ellerimi tuttu. Buzdan donan ellerim büyük sıcak ellerinin arasında adeta şoklanırcasına ısındı. Aklıma dün gece sokakta koşuşumuz gelmişti. Burnumu çekerek ona baktım. Kaşları çatık bir şekilde bana bakıyordu ve yine kendinden emin görünüyordu.

"Bu işi bitirdiğimde... Özgür olacaksın. Sana söz veriyorum. Ama şimdilik böyle bir şey söz konusu olamaz. Seni riske atamam. Benim yüzünden masum bir insanın zarar görmesine izin veremem." Gözümden yanağıma doğru süzülen damlayı izledi. İşte şimdi acı çekiyormuş gibi görünen yüz ifadesi geri gelmişti. Güven vermek istercesine ellerimi daha da sıkı tuttu ve baş parmağıyla ellerimin üzerini ovdu.

Roma'daki SözHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin