Aşırı hızlı fakat aynı zamanda da sessiz olmaya çalışarak kapıyı kapattı ve beni kapıya yasladı. Ellerini dudaklarıma bastırarak gözlerinden ateş çıkarcasına bana baktı ve tehlikeli bir şekilde fısıldadı. "Tek bir ses dahi çıkarma."
Şarkıyı açın🤍
🍃
Kocaman olmuş gözlerle sadece ona baktım. Bedenim kaskatı kesilmişti ve hareket dahi edemiyordum çünkü şok içindeydim.
Dikkatli bir şekilde kapının ardını, yan tarafı dinlemeye devam etti. Adım sesleri giderek yaklaşırken kulağıma doğru eğilip kelimelerin üzerine basa basa konuştu.
"Tüm gün yalnız olduğunu, beni tanımadığını, beni hiç görmediğini söyleyeceksin. Lafı sakın fazla uzatma. Dediklerimi yapmazsan olacakları bilmek bile istemezsin. Akıllı bir kızsın, sakın bir hata yapayım deme." Ela gözleri artık yangın yeriydi. Kaslarının gerim gerim gerildiği buradan belli oluyordu.
Kapı zili çaldığında elini ağzımdan çekip beni serbest bıraktı. Hemen kapının arkasında dikilirken sakin görünüyordu ama gergin olduğunu hissedebiliyordum. Ne yapacaktım? Dehşet içinde olsam da garip bir sakinlik vardı üzerimde. Ellerim de titriyordu. Aslında kendimi daha çok çaresiz hissediyordum.
Gözleriyle kapıyı işaret etti. Artık açmamı istiyordu. Elimi kalbime koyup bir süre bekledim ve yavaşça kapıyı açtım. Aptalca bir şey yapmak istemiyordum.
Mavi gözlü bir adam karşımda belirirken yutkunmamak için kendimi zor tuttum. Kumral saçları yok denecek kadar azdı. Simsiyah giyinmişti ve Matteo'nun aksine siyah onda çok daha korkutucu görünüyordu.
Sanki artık onun da farklı bir yanı kalmış gibi...
"Merhaba?" Elim kapıda kalp çarpıntımı düşünmemeye çalışarak ürkütücü adama bakmayı sürdürdüm. Şu an tek destek aldığım şey kapıydı.
"Merhaba hanımefendi. Rahatsız etmiyorum umarım?" Konuşması beni huzursuz hissetirse de cevap vermedim. Karşımdaki yabancıya bir şey kanıtlamak zorunda değildim.
Korkutucu bir şekilde gülümseyip ellerini ceplerine koydu ve Matteo'nun kapısını işaret ederek mırıldandı. "Orada oturan kişiyi tanıyor musunuz?"
Yüzümü stabil tutmaya çalışarak sakince işaret ettiği yere baktım ve başımı sağa sola salladım. "Hayır tanımıyorum."
"Hiç görmediğinize emin misiniz?" Bir adım daha atıp kapıya yaklaştığında gergince ben de geriye bir adım attım. "Evet eminim. İzninizle artık kapatıyorum, iyi akşamlar."
Çok gerilmiştim ve artık bu adamı görmek istemiyordum. Tam kapıyı kapatacağım sırada ayağını kapı ile arasına soktu ve kapıyı kapatmamı engelledi. Şok içinde ayağına bakakalırken Matteo'nun bedenini arkamda hissetmemle duraksadım. Kulağıma doğru fısıldayıp beni belimden sertçe tuttu ve hızlıca geriye çekti. "Çekil."
Adamın içeri girmesiyle Matteo'nun onun yüzüne bir yumruk patlatması bir oldu. Şok içinde onlara bakakalırken geriye doğru sendeledim. Ayaklarım tutmuyordu sanki.
Adam sendeleyerek mutfak tezgahına tutundu fakat Matteo adama fırsat vermeyerek bir yumruğu daha yüzüne geçirdi. Adam karşılık olarak Matteo'ya birkaç yumruk atsa da onun ağır darbelerinden sonra etkisi çok daha azdı.
Kapıdan başka bir adam daha girdi ve Matteo'yu görür görmez ona doğru atıldı. Mavi gözlü adama göre çok daha yapılı ve güçlü görünüyordu.
"Arkanda!" Benim bağırışımla Matteo hızlıca arkasına döndü ve siyah saçlı adamın atağından son anda sıyrıldı. Ama adam o kadar yapılıydı ki hızlıca Matteo'nun karnına bir yumruk geçirdi.
Matteo hafifçe sendeleyip hafifçe inledi ama hemen toparlanıp adama karşılık vermeye çalıştı. İkisi birden onu yumrukluyordu.
Mavi gözlü adam kendine gelmiş gibi sinirle bağırdı ve Matteo'yu sertçe tuttu. "Daha fazla kaçamazsın seni lanet olası p*ç kurusu!"
Matteo hareket etmekte zorlanırken iri yarı adam ona öldürücü darbeyi indirmeye hazırlanıyor gibi görünüyordu. Acilen bir şey yapmam lazımdı!
Tezgahın üzerindeki tavayı elime alıp iri yarı olan adamın kafasına geçirdim ve şok içinde bakakaldım. Adam neye uğradığını şaşırmışçasına sinirle bana döndü ve ellerini yumruk yaptı. Tava elimden kayıp düşmüştü.
Sanırım bitmiştim.
Yüzündeki öfke bariz belliydi ve Matteo'nun yumruğundan dolayı kaşı patlamıştı. Bana saldırmasına saniyeler kala Matteo yarattığım boşluktan yararlanmış olacak ki mavi gözlü adamın kasığına geriye doğru bir tekme attı ve acıyla yere yığılmasına neden oldu. İri yarı adamı da boynundan tutup tezgaha doğru ittirdi ve düşmesine neden oldu. Şok olmuş bir şekilde onlara bakakalırken bana bakarak bağırdı. "En önemli eşyalarını al! Beş saniyen var!"
Tezgahtaki telefonumu hızlıca cebime attım ve laptop çantamı omzuma çapraz bir şekilde astım. Cüzdanım ve çoğu değerli eşyamı laptop çantamın gözlerinde tuttuğum için sanırım şanslıydım. Matteo alacaklarımın bittiğini fark ettiğinde hızlıca elimi tuttu ve vakit kaybetmeden kapıdan çıktık.
Önce bizi kendi dairesine çekti ve mecburen elimi bıraktı. Dolabının altından gizlediği belli olan bir yerden büyük bir dosya çıkardı. Dosyayı ben bir şey demeye kalmadan omzumdaki çantamın fermuarını açtı ve dosyayı laptobumun önüne sıkıştırdı. Ona gerek kalmadan bu sefer fermuarını hızlıca ben kapattım ve tekrar elimi tutmasına izin verdim. Kapıdan çıkıp merdivenlere doğru koşmaya başladık.
Ne ben bir şey diyordum ne o. İkimiz de bir an önce buradan uzaklaşmamız gerektiğinin farkında gibiydik. Tek yaptığımız şey olabildiğince hızlı bir şekilde koşmaktı. Doğru düzgün düşünemiyordum bile. Kalbim kulaklarımda atıyordu ve stres bütün vücudumu sarmıştı.
Merdivenler son bulduğunda hızlıca kapıdan çıktık ve sokağın sonuna doğru koşmaya başladık. Siyah bir araba hemen arkamızdan hareketlenirken dehşete düşmüş bir şekilde Matteo'ya baktım.
"Arkana bakma. Koşmaya devam et." Elimi daha sıkı kavrayıp beni yönlendirmeye devam etti.
Birkaç sokak geçmiştik fakat dar sokaklarda araba hiç de vakit kaybetmeden bizi takip etmeye devam ediyordu. Artık ne ciğerlerimde hava ne de bacaklarımda güç kalmıştı.
Çıkmaz bir sokağa girdiğimizde Matteo asla durmamıştı. Beni peşinde sürüklemeye devam ediyordu. Duvarın sonuna vardığımızda ben bir şey demeye kalmadan beni kucakladı ve çıkıntılı tuğlalara doğru beni yükseltti. "Tırman!"
Sesiyle vakit kaybetmeden ayağımı sağlam bir çıkıntıya yerleştirip tırmanmaya başladım. Kendimi bir robot gibi hissediyordum.
Araba tamamen sokağın başında belirdiğinde anlık arkama baktığımda onun da benim gibi tırmanmandığını fark ettim. Benden çok daha hızlıydı ve hatta benden önce duvarın sonuna tırmanmıştı.
Omzumdaki çanta çapraz takılı olsa da beni geriye çekiyor gibi ağır gelmeye başlamıştı. Matteo duvarın sonuna geldiğinde karşı tarafa atladı ve hızlıca doğrulup bana baktı. "Atla!"
Göründüğünden çok daha yüksekti ve ellerim buz kesmişti. Kollarını bana doğru açıp bağırdı. "Seni tutacağım! Hadi Cemre!"
Son cümlesiyle kesik bir nefes alıp kendimi aşağı doğru bıraktım.
Beni yakaladığında kollarını sıkıca gövdeme sardı ve sertçe tuttu. Ellerim omuzlarına yapışmış gibiydi. Vücudum hala alarm halindeydi.
Yüzlerimiz çok yakındı. İyi olduğumdan emin olmak istercesine bakışları hızlıca yüzümü ve bedenimi taradı. Hala ellerim titriyordu ve gözlerimin dolmaması için büyük bir savaş veriyordum. Sıcaklığı etrafımı sarsa da çok üşüyordum.
Ayaklarımı yavaşça zeminle buluşturdu. Karanlık da olsa parlayan ela gözleriyle son kez gözlerime baktı ve kollarını yavaşça çekti. tekrar elimi sıkıca kavrarken fısıldadı. "Gidelim."
🍃
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Roma'daki Söz
ActionCemre, yeni mezun olmuş bir psikologtu ve ne kadar zor olsa da geçmişini geride bırakarak Roma'ya yerleşmişti. Burada yeni başlangıçlar için her şeye hazırdı. Ta ki yan komşusu Matteo ile tanışana kadar... Romantik ve aksiyon dolu bir hikayeye hazır...