Şöyle bir dağ köyü Güleyşa'nın köyü ...
Güleyşa ve dedesi nihayet eve vardılar.
Yol boyu yeşil bahçeler,çiçek açmış ağaçlar, mis kokusu ile bağ bahçe görüntüleri iyi gelmişti genç kıza.Aklı dağıldı bir süre etrafına bakıp yürürken, içindeki kasvetli hava gitti.En sevdiği çalı böğürtlenleride olmuştu tatmadan gidemezdi öyle de yaptı dedesi eli belinde ağır ağır yürürken kendi de geriden geliyordu..
Arada bir arkasına bakan yaşlı adam gelini Zeynep'i görüyordu Güleyşa'ya bakerken kıpır kıpırdı o da iyi gelmişti Mustafa ya hayta adam olmuştu ama ne yazıkki çok kısa sürmüştü güzel olan ne varsa çabuk bitiyordu zaten...
Karısına da kızgındı, kötü davrandığı için huzur vermemişti geline bir türlü ne vardı sanki bölünemeyen yenecek bir kuru ekmek değilmiydi...
Biraz daha yürüdükten sonra;
Ev göründü ve tabiki çit kapısında bekleyen Mehmet.
Sanki bahçedeki fidelere çapa yapıyordu ama bahaneydi gözü yoldaydı Güleyşa gelecek mi gelmeyecek mi merak içindeydi.
Ve gördüğü zaman yüzünde güller açtı seviyordu amca kızını..Avluda ki örtmede bulunan küçük tahta sedirde elindeki beş şişle çorap ören neneleride pek memnun bir ifade ile baktı gelenlere.Nereye gidecekti tabiki dönüp dolaşıp yerini yurdunu bulacaktı tek kız torunuydu o Mustafa'dan kalandı...
Güleyşa'nın hüznü gözlerine yansıdı hoşnut değildi burada olduğu için başı yerde Mehmet'i görmezden gelerek avluya girdi nenesinin elini öptü üstün körü, son ayrıldığı an aklına gelince pişman oldu büyük söz etmişim geri döndüm diye hayıflandı kendine.
Dedesi sedire kuruldu bağdaş kurup, yemek istedi içeriye seslendi gelinler çıktı önce, sonra Emel yengesi..
Sevindi kadın, Gül'ü gördüğüne gözlerinden belliydi.
Gelme demişti ama aklıda kızdaydı ne yapacak ne edecek bir başına öksüzüm diye içi sızlıyordu..
Gelinler kuru bir hoşgeldin dedi yengesi sarıldı sıcacık.
" Hoşgeldin kızım" diyerek sessizce konuştu.
Güleyşa " yenge gelmeyecektim ama dedem bırakmadı " dedi kısık bir sesle ne yapacağını bilmiyordu..
Gülümsedi Emel " iyi iyi iyi ettin koca yaz nereye sığacaktın " diyerek kızgın bir bakış attı kaynana kayınbabasına.
Bayağı ipleri eline almıştı artık Emel hanım, eskisi gibi değildi her lafı işiten söz hakkı olmayan evde hizmetçi gibi çalışan bir kadın olmaktan çıkmıştı son olay sonrası kendi gelinleri de çekiniyordu ondan..
" geç içeri hadi odanı ayarla bunların evinide ayırdık zaten " diyerek küçük gelini gösterdi karnıda epey şişkindi gelinin 7.ayi geçmişti belli..
Güleyşa başka birşey konuşmadı odaya gitti minicik bir odaydı zaten bir sedir ve duvar içindeki küçük dolap..
Eşyalarını koydu kenara ve mavi desenli kumaştan yüzlenmiş döşekli sedire oturdu aklındaki Ali'ydi bir daha görebilirmiyim acaba diye içine kuşku düştü.
Günler geçti sessiz sedasızdı Güleyşa sanki biraz daha büyümüş ve olgunlaşmıştı.
Nenesi ve yengesi ne derse onu yapıyor ev işlerine yardım ediyor yengesi ile tarlaya gidip geliyordu.
Yenge Emel hanım mümkün olduğu kadar yanından ayırmıyordu Güleyşa'yı her an birliktelerdi.
Mehmet'den emindi ama şeytana da güven olmazdı hani...
Amcası ile ilk geldiği gün hoşgeldin muhabbeti ve birşey gerek olursa seslenmesi dışında hiç konuşmadı Güleyşa..
Evde vardı ama aslında yok gibiydi yengesi öyle bir çizgi çizmişti resmen..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
.. GÜLEYŞA...( Tamamlandı)
Ficção GeralGüleyşa, aklına bile gelmeyecek şeyleri yaşayacak olan masum bir kız çocuğuydu.. Gerçek hayattan alıntılar ile kurgulanmıştır..