Marian kahvesini hazırlayıp yeni aldığı bir kitabı okumak için bej renk yumuşak koltuğa oturup bacaklarını bacaklarının üstüne attı. Kitabın ilk sayfasını açtı ve okumaya başladı. Kitabın konusu hayatın zorluklarının üstesinden eğlenceli yöntemlerle gelen bir adamla ilgiliydi. Gençliğinde daha çok cinayet kitapları okumayı tercih ederdi. Artık bu alışkanlığına elveda demiş, içinde kötülük olan hiçbir şeyi görmek ve duymak istemez bir hâle gelmişti. Kötü şeyler ise Marian'ı bırakmıyordu. O gün yaşanan her şey
deliceydi. O günü atlatabilmek için kafasını birçok farklı şeyle meşgul ediyordu. Bir kadının hayatı tam önünde solup gitmiş, bunu engelleyememenin üzüntüsünü yaşayarak suçluluk duyuyordu. Bir adım sonrasını düşünüp kadını tutsaydı, ona korkuyla yaklaşmak yerine bunu yapsaydı her şey başka olabilirdi. Kadın hâlâ yaşıyor bile olabilirdi.Polis herkesle tek tek görüşmüştü daha sonra.
Mary onu dinlemeye sevgilisiyle gelmişti. Sevgilisi son birkaç günde çok garip davrandığını, acı çektiğini ve doktora gittiklerini söylemişti. Ama doktor tarafından hiçbir şeyi olmadığı için eve gönderilmişti.Ailesi ve çevresindeki hiç kimse ona neler olduğuna anlam verememişti. Psikolojik bir rahatsızlık tanısı da yoktu. Sevgilisi bunu yapacağını asla aklına getirmiyordu.
Nihayetinde bu etkinliğe katılmakta ısrar etmişti. Sevgilisi bunun onun için iyi olacağını düşünerek kabul etmişti. Mary oradan atladığında apar topar hastaneye kaldırılmıştı ve cam parçaları yüzüne batmıştı. Ameliyat geçirmiş, o gün hastanede kalmıştı genç kadın. Sonrasında acı haber gelmişti. Mary hayatını kaybetmişti. Ailesi ve sevgilisi bu haberi aldıklarında yıkılmıştı.
Marian hayatın acımasızlığına yeniden şahit olmuştu. Mary'i bu noktaya getiren şeyin ne olduğunu, ona söylediklerini ve onunla konuşma biçimini düşündükçe ürperiyordu. Şüphe tohumu içini kemiriyordu. Ama o reddediyordu. Çünkü şüpheleri gerçek olamazdı.
Saatlerce bu kitabı okudu. İçindeki şüphe ise hâlâ oralardaydı. Kaybolmaya hiç niyeti yoktu.
***
Muamma, siyah tellerle örülmüş
zihinlerin karmaşık yapısında dolanıyordu. Her şeyi aydınlığa kavuşturacak geçerli bir cevap bekliyorlardı. Birinin gelip bu olanlara mantıklı bir sebep sunmasını istiyorlardı. Ne yazık ki bu mümkün değildi. Hiç kimse neler olduğunu açıklayamıyordu. Olanları anlamlandıracak bir cevap yoktu. Hiçbir şey doğru gelmiyordu. Birisi fena hâlde onlarla uğraşıyordu.Vita'nın gözleri adamın korkudan açılmış gözlerine kenetlenmişti. Hipnoz olmuşcasına gözlerini ayıramıyordu. Çılgın eser, insanın aklını yerinden söküp çıkarabilirdi. Şansı yaver gitmişti belki bu noktada. Ondan çalacak bir aklı yoktu. Ama kötü hissleri aynısını söylemiyordu. Bir kâbus görüyor olmalıydı. Bu gerçek olamayacak kadar dehşet vericiydi.
"Bu... Bu o. Tom."
İçinde yaşanan çalkantıyı gölgeleyecek ve çığlığını unutturacak denli sakindi.Herkes beyninden vurulmuşa dönmüştü. Odada ölü bir adam vardı. Üstelik o adam Vita'nın bahsettiği Tom'du. Sapasağlam adam artık bir hiçti. Hatta Vita, kendisine saldıran adamın o olduğundan şüphe ediyordu. Tom'un hâline acımaya başlamıştı. Gördüklerine inanamıyordu. Midesi bunu kaldırmıyordu. Tom'un bedeni defalarca kez bıçaklanmıştı. Vita, Tom'un hâline acısa da katili hiç acımamıştı ona. Zeminin her tarafı kırmızı renkteydi. Keskin kan kokusu iğrençti. Bunu bir insanın yapmış olması mümkün değildi. Bunu ancak bir canavar yapmış olabilirdi.
Ratsel kısa süreliğine başını başka bir tarafa çevirdi. Düzensiz nefesini kontrol altına aldı. Tekrar odanın ortasındaki cesede baktığında Vita'nın ellerini adama uzatmak üzere olduğunu gördü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
42 (Tamamlandı)
Fantasy42 serisi: 1. Kitap Kaos başladı. Evrenler dehşetle çarpıştı. Sonsuz sırlar gökyüzünün tavanına hapsoldu. Yukarı bakmayı bilmeyenler, derinliği algılayamadı. Kâinatın dehşetli varlığında yaşayan parçalanmış üç ruh mücadele için hayatta kalıyorlardı...