Axel evinde bir parti düzenlemiş ve yakın arkadaşlarının yanı sıra az çok tanışmışlığı olan başka insanları da davet etmişti. Amanda'nın kayboluşunun partiyle aynı zamana denk gelmesi hiç iyi olmamışsa da partiyi iptal etmeye yanaşmamıştı. Biraz eğlencenin kafa dağıtmak için birebir olduğuna inancı tamdı. Hem bundan kimseye zarar gelmezdi, sadece Carla, parti fikrine sıcak bakmadığı gibi karşı da çıkmamış, fakat itirazını gelmeyeceğini bildirerek ortaya koymuştu. Axel dert etmiyordu ve en önemlisi de Vita'yı görmek için sabırsızlanıyordu. Zilin sesini müzik sesinden dolayı zorlukla duyduğunda beklediği gibi Vita'nın gelmiş olabileceğini düşündü ve kapıyı açtı.
Vita neşeyle içeriye geçerken, Ratsel fazlasıyla sıkılgandı. Destin ise bir cenazeye gidiyormuş gibi görünen baştan aşağı simsiyah kıyafetleriyle partiye oldukça yabancı gözüküyordu. Mutlu onlarca insanla yakından uzaktan bir alakası yoktu. Başkaydı ve buraya ait değildi. Zaten her zaman başkaydı ve hiçbir yere ait değildi. Koyu mavi gözleriyle etrafa bakarak olabilecek herhangi bir tehlikeye karşı algılarını açık tutuyordu. Katil yakınlarda bir yerde onları izliyerek kötü şeyler planlıyor olabilirdi.
Axel üçünü de arkadaş canlısı davranışlarla karşıladı. "Hoş geldiniz."
"Merhaba!" dedi güler yüzle Vita. Axel, çok yakışıklı görünüyordu.
Kısık sesle Ratsel ve Destin de selam verdi. İçerisi oldukça kalabalıktı ve herkes dans ediyor, içki içiyordu. Kendisinin nefret ettiği kalabalıkla iç içe olan Vita'yı hiç anlamıyordu.
Axel onları masalarına geçirirken, Ratsel adamın hiç de meymenetsiz olmadığında karar kıldı.
"Size içki getireyim hemen," diyerek ayağa kalktı Axel. Gürültüden sesi pek iyi duyulmuyordu.
"Ben de seninle geleyim." Vita, Axel'ın peşine takıldı. Gitmeden önce arkasına dönüp göz kaş hareketi yaptı.
Ratsel bu hareketten kesinlikle hiçbir şey anlamamıştı. Kızın arkadaşına sormak iyi olacaktı. "Ne dedi şimdi o?"
Destin kızın dediklerini anlamakta hiç zorlanmamıştı. "Siz durumu idare edin dedi."
"O hareketten bunu nasıl anladın?" diyerek şaşırdı.
"Vita'yı anlamak çok kolay, pratik yaparak sen de başarabilirsin."
"Her şeyi de biliyorsun. O zaman söyle bakalım ne halt yemesine buradayız biz?"
Destin onun bir işkence çekiyor gibi gözüktüğünü görerek güldü. "Sanki bilmiyorsun. Sosyalleşmek falan filan. Vita'nın eğlencesi bu da."
"Böyle eğlence mi olur? Şu gürültüye bak! Seni duyamıyorum bile!"diye bağırdı.
Destin de sesini duyurmak için bağırarak konuşuyordu. "İçki içince sakinleşirsin." Sonra gözleri bir kedi misali kısıldı. Dudaklarını onun kulağına yaklaştırdı. "Hâlâ oluyor mu o şeyler?"
Heyecanladı ve kulağına fısıldayarak dediklerinin güzelliğinde nefes almayı unutması aklına yerleşti.
"Karanlık gerçek biliyorum, ama benimle gökyüzüne uçarsan ne karanlık kalır, ne de gerçek..."
Bu hayatında duyduğu en güzel şeydi. Kendine geldiği gibi kollarının arasından sıyrılıp kaçmasaydı duygularına yenilebilirdi. Neyse ki kötücül anksiyete atağı da geçip gitmişti. "Hayır," dedi. "Henüz olmadı. Senin sayende daha iyiyim."
Destin'in dudakları şaşkınca aralandı, çünkü hiç beklemediği bir şey duymuştu. "Benim sayemde mi?"
"Evet, sen bir ilaç gibisin. Hatta eskiden içmek zorunda olduğum o berbat antidepresanlardan çok daha iyisin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
42 (Tamamlandı)
Fantasy42 serisi: 1. Kitap Kaos başladı. Evrenler dehşetle çarpıştı. Sonsuz sırlar gökyüzünün tavanına hapsoldu. Yukarı bakmayı bilmeyenler, derinliği algılayamadı. Kâinatın dehşetli varlığında yaşayan parçalanmış üç ruh mücadele için hayatta kalıyorlardı...