Bu bölümde baş karakterlerin yolları birleşecek.
İyi okumalar : )
✿
Varlığı, yok oluşun temelinden güç alan kötülük, gecenin derinliklerinde yaşıyordu. Aydınlık gittiğinde saklandığı yerden çıkıyor ve benliğindeki coşkun noksanlarla kendini dışa vuruyordu. Bu gece yırtıcı pençesi, ondan kurtulmak için nefes nefese koşan kızı hedef seçmişti.
Vita kimse duymadığı hâlde yardım çığlığı atıyordu. Kendisine yardım edecek herhangi bir umut ışığı arıyordu. Bıçak darbelerinin vücudunda açacağı yaralardan ve beraberinde gelen ölüm bilinmezliğinden çok korkuyordu. Kalbi ölmek için çok genç olduğunu haykırıyordu. Ama ölümün gözünde genç ya da yaşlı olan herkes aynı derecede değersizdi. Ölüme varan herkes bunu anlardı. Derin bir yalnızlık yanı başında duruyordu. Şimdi o terk edilmiş ev gibi hissediyordu.
Herkesin unuttuğu bu kuytu köşenin zifiri karanlığında sesinin yettiği kadar bağırıyor, defalarca kez yardım dileniyordu. Geriye dönüp bakmaya bile cesaret edemiyordu. Kalbindeki inanılmaz bir acı kalp krizi geçirdiği veya geçireceğini sorgulatıyor, iç organlarının delik deşik olmasıyla kıyasladığında daha az dehşet vericiliğini sürdürüyordu. Yirmi iki yaşında sonu gelecekti demek. Yirmi iki yıl yaşayıp öleceğin günün ne zaman ve nasıl geleceğini bilemiyordun. Her şey bir an içinde olup bitiyordu. Yaşamak da öyleydi. Sadece bir andı.
Ağaç dalları vücudunun farklı kısımlarına çizikler atmıştı. Ama acı hissetmiyordu. Koşuyor ve dehşet içinde bağırıyordu. Öyle olmasını ümit etmiş olsa bile, Tom'un kanatsız melek görüntüsünün altında bir şeytan olmasını beklemiyordu.
Bir el omuzlarına dokundu. Vita'dan feryat çığlığı yükseldi. Elleri ayağına dolaşmış hâlde kaçtığından beri ilk defa arkasına baktı. Vücudundan soğuk terler boşanıyordu. Burnundan almakla yetmeyen nefes, ağzından fırlıyordu. Akciğerlerine hava yerine su doluyordu sanki. Gözleri bir deliyi andırıyordu.
Fakat arkasında hiç kimse yoktu. Hissettiği el bir ağaç dalı olmalıydı. O an saklanması gerektiğini anladı. Panikle gözüne kestirdiği büyük bir ağacın arkasına hiç tereddüt etmeden saklandı. Ağacın dallarının uzanıp Tom'u etkisiz hâle getirmesini içten bir dilekle diliyordu. En sessiz ve en zor kısım burasıydı. Olacakları beklemek insanı daha fazla ürkütüyordu. Çünkü düşünmesine daha fazla olanak sağlıyordu.
Hissedeceği acının nasıl olacağını hayâl etti. Bedeninden gidecek kanın akışı belirdi hayâlinde. Oluk oluk akacaktı. Tom'a karşı koyamayacak, ölecekti. Tom onun bedenini saklamaz ve ormanda bırakırsa kimin onu bulacağını, bulunca neler hissedeceğini, cenazesi olursa nasıl olacağını, kimlerin katılacağını bile merak etti. Vita'nın merakı o kadar büyüktü. Kalbini sıkıştıran bir düşünce daha vardı. Çürüyünce neye benzerdi? Kemik yığınından ibaret olunca bunu hissedebilir miydi?
Çok kötü gözükecekti ve en kötüsü de bu kaçınılmazdı. Yaşayan her şey ölüyordu. Vita'nın bir kuşu vardı. O da ölmüştü. Ama Vita küçüktü ve kuşunun öldüğünü anlamamıştı. Pek güzeldi yaşadığı müddetçe. Sonra o da çok kötü gözükmüştü. Dönüşmüş ve değişmişti.
Madem kaçınılmaz bir illetti bu, o zaman nasıl bir ölüm daha iyi olurdu dedi kendine. Herkes en az bir defa da olsa sorardı bu soruyu. En iyisi ölmemekti. Aklı böyle söylüyordu. Ölüm, yaşamı değerli kılmaktan çok değersizleştiriyordu. Öleceğini bilerek yaşamak hayatı cehenneme çeviriyordu.
"Tanrım, lütfen bugün ölmek istemiyorum." Gözündeki yaşlarla büyük güçten yardım dilendi. Hazır değildi daha. Ölüme hazırlık yapmamıştı. Ölümün hazırlıksız geldiğini derlerdi. Aslında ne yaparsan yap hep bir tarafı eksik kaldığı için öyleydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
42 (Tamamlandı)
Fantasi42 serisi: 1. Kitap Kaos başladı. Evrenler dehşetle çarpıştı. Sonsuz sırlar gökyüzünün tavanına hapsoldu. Yukarı bakmayı bilmeyenler, derinliği algılayamadı. Kâinatın dehşetli varlığında yaşayan parçalanmış üç ruh mücadele için hayatta kalıyorlardı...