Hoş geldiniz. Hikâyeyi bitirmemize sadece iki bölümcük kaldı. Oy ve yorum bırakırsanız çok mutlu olurum. İyi okumalar dilerim :)
Doğan güneşin mavi gezegene karşılıksız hediye ettiği sarı ışığın yansımasıyla geceden çok daha az ürkünç olabilen mâlikanenin dışındaki eski mezarlıktaki iki arkadaş birbirleriyle anlamsızca bakıştılar. Nirvana bir şey yapmış, malikânenin iç karartıcı yapısından ve buz kestiren soğuğundan sıyrılmışlardı. Güneş yeni doğuyor olmasına rağmen çok sıcaktı. Zararlı ışınlar cildine kaynar su kovanı boşaltıyordu sanki. Bol güneşte istemeden buzlu su, serin göl ve boş midesine edeceği iyiliklerin başında gelen çeşit çeşit tatlıların, iştah kabartan yiyeceklerin ağız sulandırıcı hayallerini kuran Vita'nın uykusuzluk ve açlıkla sürekli değişen alanlar dolayısıyla aklı karışmış, boş bakıyordu. Kendi ekseninde baş döndürücü hızla döndü. Güneşin neredeyse aydınlatmaktan vazgeçtiğine şahit olduğu mezarlığın yıpranmış taşlarına ve solgun yazılarına bakıldığında tabutunda yatanların uzun senelerdir ölü oldukları kesin ve netti. Vita'nın ölümü hatırlatan her yere karşı herkesten daha fazla ürpermesi kaçınılmazdı. Tüyleri diken diken oldu.
Sonra ölüm kadar siyah giyinen genç adamın hızını alamadan kapıya tekmeler indirdiğini gördüğünde aklı başına geri uğradı.
"Nirvana, seni öldüreceğim!" Genç adamdan yırtıcı ve hayvani bir hırıltı döküldü. "Ona dokunursanız hepinizin kafasını koparıp atacağım, insan olun ya da olmayın tahmin bile edemeyeceğiniz korkularınızı bulup her gün ölmeniz için yalvarmanızı sağlayacağım!" Kapıyı döven bir tekme daha attı. "Bu yeri içindekilerle birlikte sonsuza dek toprağa gömeceğim! Çığlıklarınızı duymak için en yakında olacağım!"
Vita bir an için arkadaşının mavi gözlerini kan kırmızısına değiştiğini gördüğünü sandı. Tıpkı Nirvana'nın öldürme amacıyla sahte anları zihnine soktuğu günkü gibiydi ve tehditleri kızı korkutuyordu. Malikânenin dev kapısını yerinden çıkaracak kadar öfke doluydu. Öfkesinin altında kalan herkesi ezip geçecekti. Destin'i böyle gördüğünü hatırlamıyordu. Onunla konuşmalı mıydı? Adrenalin damarına baskı yaparken Ratsel'ın yüzü gözlerinin önüne geldi ve gözleri doldu. İçeride kalmıştı, o korkunç yaşlı varlıkla tek başınaydı.
Derken, Kenner ve Marian da savaş meydanından çıkıp kendilerini dışarıda buldular. Hâliyle Caleb'la başka adamlar da orada belirdi. Marian dengesini ayarlayamadan yere düştü ve moraran boğazına yavaş bir masaj yaptı.
Vita gelenleri görerek çığlık attı. "Sizin ne işiniz var burada? Yoksa Nirvana aynı şeyi size de mi yaptı?"
Destin bir saniyeliğine durdu. Kenner ve Marian usulca başlarını salladı. Marian boğulduğu için konuşarak başka bir şey ekleyemiyordu. Vita ayağa kalkması için elini uzattı. "Boynuna ne oldu?"
Marian kısık sesle cevap vermeye çalıştı. "İyiyim."
"Ratsel nerede?" Kenner herkese bakmayı bitirdiğinde titredi. Kızı dışarıda değilse... "Olamaz!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
42 (Tamamlandı)
Fantasy42 serisi: 1. Kitap Kaos başladı. Evrenler dehşetle çarpıştı. Sonsuz sırlar gökyüzünün tavanına hapsoldu. Yukarı bakmayı bilmeyenler, derinliği algılayamadı. Kâinatın dehşetli varlığında yaşayan parçalanmış üç ruh mücadele için hayatta kalıyorlardı...