15. BÖLÜM

524 61 11
                                    

Elimdeki kremle salona geçtim.
"Buldum." dedim kremi havada sallayarak.

Koltukta oturan Pars üzerinde hala hafif bir sinir taşıyordu. Yanına oturmamla bana döndü.
"Bıraksaydın da gösterseydim gününü. Şu bileğine bak." dedi sinirle bileğime bakarak.

Elimdeki kremi alıp kapağını açarak parmağına sıktı. "Benim tenim biraz hassas. En ufak şeyde kızarıp morarıyor. Beyaz tenli de olunca çok belli oluyor."

Elimi nazikçe tutup parmağındaki kremi bileğime sürmeye başladı.
"Doğru fazla beyazsın." dedi gözlerindeki gizli anlamlarla kolumu inceleyerek. Bir şey demeden hareketlerini izledim.

Aklım yarım saat önceye gittiğinde dudaklarımı birbirine bastırdım.
Pars bileğimdeki morlukları görünce tekrar Alp'e saldırmaya çalışmıştı. Zar zor engel olup evime soktum onu. Alp'in telefonundan da Sercan'a haber verip onu almasını söylemiştim. Bu sayede Alp mikrobundan da kurtulmuştuk.

Pars kremi bileğime iyice yedirdikten sonra arkasına yaslandı ve bana bakmaya başladı.
"Alp tekrar gelebilir."

"Hallederim ben onu." Gözleri kısıldı. "Hayatından kolay kolay çıkacak gibi durmuyor. Her haltı yiyen kendisi ama gelmiş sana dikleniyor resmen." gerilen bedenini hissetmiştim.

"Neyse kapatalım konuyu. Ne içersin?"

"Zahmet olmasın boşver."

"Ne zahmeti ya kuş sütü eksik sofra hazırlamayacağım sonuçta."
deyip ayağa kalkarken güldü.
"Tamam o zaman sen kendine ne yapacaksan bana da yap."

Ayakta dikilirken onu inceledim.
"Seni sinirlerinden arındırması için papatya çayı yapacağım. Sakinleşirsin."

"Bekliyorum." Salondan çıkıp mutfağa girdim ve papatya çaylarını hazırlamaya başladım.
İki tane kupa çıkarıp çayı içine koydum ve alarak salona geçtim.
"Al bakalım." diyerek elimdeki kupalardan birini uzattım ona.

"Sağ ol."

"Ne demek."
Arada biraz boşluk bırakarak oturdum. Bir süre sessizce çaylarımızı içtik.

"Hafta içi boş olduğun bir gün var mı?"

"Maalesef. Derslerim var ve sınavlar da yaklaşıyor çalışmam lazım."

"Sınavlar ne zaman başlıyor?"

"Bir buçuk ay sonra."
Pars dudaklarını birbirine bastırdı.
"Sanki biraz erken değil mi çalışmak için?"

Gülerek yanıtladım sorusunu.
"Tıp okuyorsan değil."

Dediğime şaşırmıştı. "Tıp okuduğunu bilmiyordum."

Omuz silktim ve çayımdan bir yudum aldım. "Artık biliyorsun."
Sonra aklıma gelenle "Sen okuyor musun?" diye sordum.

Pars başını iki yana salladı. "Hayır bitirdim ben. Şu an aile şirketimizde çalışıyorum."

"Anladım. Kaç yaşındasın ki?"

"Yirmi beşe gireceğim az kaldı."

"Ne kadar kaldı?"

"İki hafta falan kaldı sanırım." dedi biraz durup düşündükten sonra.
"Çok az kalmış."

"Evet. Hatta Naz organizasyon yapacağım falan diyordu geçenlerde."

AFŞİN |+18|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin