"Bütün çabam kimseye muhtaç olmadan yaşamak. Ve bütün umudum da kendimde..."
°°°°°°
Bir bebek düşünün; annesinin ve babasının pişmanlığı olan...
Daha anne karnında fark edildiğinde çok geç olduğu için doğmak zorunda kalan bir bebek düşünün.
Doğduğu zaman şevkati yalnızca doktor ve hemşirelerden gören minik bir can.
Anne sütüyle beslenemeyen...
Babası tarafından korunup kollanmayan...
İstenmeyen. Hayır! Nefret edilen bir bebek.
Ailesinin sorumluluğu değil zorunluluğu olan.
Sevgisiz büyüyen hatta her gün gözlerini kendisinden nefret eden insanların evinde açan bir çocuk düşünün.
Tek isteği annesinin şevkatle kendisine sarılması, babasının saçlarını okşaması.
Geceleri masallarla değil hıçkırıklarla uyuyan bir çocuk düşündünüz mü?
Pekala, o çocuk dördüncü yaş gününde kendisini yetimhane kapısında buldu.
Yalnızlığına yalnızlık katıldı.
Sanırım sorun o küçük çocuktaydı.
Çünkü orada da kimse onu sevmedi.
İtip kakıldı. Alev rengi saçlarıyla alay edildi.Hiç oyuncağı olmadı o küçük çocuğun mesela. En sevdiği yemeği hiçbir zaman keşfedemedi. Hiçlikle yetindi. Kendine yetmeye çalıştı.
Sonra biraz daha büyüdü okula başladı. Ürkek, yaşıtlarından daha çelimsiz haliyle orada da bi yer bulamadı. Öğretmenleri sessiz dedi; öğrenciler dilsiz.
Ama ona kimse söylemek istediklerini söylemesi için müsaade etmemişti ki. Oysa çoktu dillendireceği şeyler. Duymadı kimse, görmedi.
Sonra çocukları olmadığı için baskı altında hisseden hali vakti yerinde bir çift onu evlat edindi. Küçük çocuk bir umut ışığının gölgesinde rahatlayacağını sandı.
Ama yanılmıştı. Onlar da sevmedi. Bu sefer emin oldu o küçük çocuk. O sevilecek biri değildi. Hiçbir zaman sevilmeyecekti. Hak etmiyordu sevgiyi.
Karanlığı hak ediyordu. Sessizliğin içinde sağır olmayı hak ediyordu.
Kimsesizdi
Kimseydi.
O kimsesiz çocuk kendi kendini büyüttü.
Boyu uzasın diye spor yaptı. Boyu uzadı.
Okul tuvaletlerinde eğer ki bir daha sıkıştırılırsa diye herkesten gizli kendini nasıl savunması gerektiğini öğrendi.
Güçsüzken nasıl güçlü gözükeceğini öğrendi.
Mutlu taklidi yapmayı öğrendi. Bazen kendisi de inandı.
Kimse sevmedi. Bu yüzden en çok kendisini sevmeyi öğrendi.
O küçük kız biraz daha büyüdü şimdi.
Hatta tıp bile kazandı.Zekiydi, başarılıydı.
Bu sayede ayakta kalabildi.
Hayatta kalabildi.Ya da öyle sandı.
Hayatı bir şekilde düzene girdi diye düşünürken yine alt üst olan bir kız düşünün.
Düşündünüz mü?
İşte o kız Alçin.
Alçin Zorlu.
Adını doğduğu an onunla ilgilenen hamşire koymuştu.
Kızıl ve parlak renkli bir kuş demekti Alçin.
Alev rengi saçları ve bembeyaz teniyle belki de en uygun ismi vermişti hemşire ona.
Adıyla yaşasın dedi.
Ama adını yaşatamadı.Çünkü Alçin Zorlu'nun bir hayatı olmadı.
°°°°°°
Çok heyecanlıyımmmmmmm
Umarım girişi beğenirsiniz.
Aklımda çok güzel şeyler var.
Başta pek bir kitle kazanamam biliyorum bu yüzden kendime üzülmemek ve pes etmemek için söz verdim. Ama inşallah yavaş yavaş da olsa büyürüm.
Yardımlarınızla tabii ki de
Desteğinizi esirgemeyin lütfen.
Ve eleştirilerinizi de elbette. Bu şekilde geliştirmeye çalışırım kendimi.
<3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AFŞİN |+18|
Genç Kız EdebiyatıAlt dudağımı ısırınca istemsizce dudaklarım aralandı. Bunu fırsat bilen Pars dilini devreye soktu. Yeni yeni olayı kavrayınca kendime gelip karşılık vermeye başladım. Pars bununla birlikte belimdeki eliyle beni kendine daha da yapıştırdı. Ellerimi...