Pars'ın kazasının üzerinden bir süre geçmişti. Zamanla daha da iyi olmuştu ama bacağındaki alçıdan henüz kurtulamamıştı.
Bu geçen zamanda pek çok şey olmuştu. Öncelikle sınavlarımın hepsini vermiştim o yüzden şu sıralar biraz daha rahatım. Sonrasında sergi için bir sürü yer gezip katılımcı bulmuştum. Çoğunda maalesef Pars katılamamıştı. Şimdiyse sergiye hemen hemen bir ay vardı ve de yılbaşına çok az kalmıştı.
Salondaki koltuğumda yayılmış bir şekilde bunları düşünürken telefonum çaldı. Uzanıp aldığımda Pars'ın aradığını gördüm. Merakla açtım. "Efendim?"
"Alo Afşin nasılsın? Boş musun bugün?"
"İyiyim ve boşum evet. Ne oldu ki? Bir şeye mi ihtiyacın var? Geleyim." dedim peş peşe.
"Aslında bir şeye ihtiyacım var evet. Senin ehliyetin var mı?"
Sorduğu soruya kaşlarımı çatıp cevap verdim. "Var da neden?""Çok güzel! Acaba bana gelebilir misin? Bir planım var da."
"Nasıl bir plan?" diye sordum merakla. "Gidince öğrenirsin. Çabuk ol bekliyorum."
"Tamam hazırlanıp çıkıyorum hemen."
"Bekliyorum. Ha bu arada rahat bir şeyler giy."
"Tamam." dedim ve telefonu kapatıp hızla odama geçtim. Rahat giyin dediği için tayt ve sweat çıkardım ve üzerime geçirdim. Yeni yıkandığım için nemli olan saçlarımı tepeden at kuyruğu yaptım. Sırt çantasına ihtiyacım olabilecek eşyaları koyduktan sonra son kez parfümümü sıkıp aynada kendime baktım. Bir sorun yoktu.
Daha fazla oyalanmadan evden çıktım.
Pars'ın evinin önüne geldiğimde zile bastım. Bir iki dakika ardından değnekleriyle kapıyı açtı Pars. "Hoşgeldin." dedi kocaman bir gülümsemeyle. "Hoşbuldum."
"Garajda araba. Onu oradan çıkartır mısın?" dedi ve araba anahtarını uzattı bana. "Tamam." dedim ve anahtarı alıp gösterdiği yere gittim. Güzel spor bir araba beni karşıladığında hızla binip garajdan çıkardım ve evin önünde durdum. Arabadan inip Pars'ın yanına gittiğimde elinde torbalar olduğunu fark ettim. "Bunlar ne?"
"Sürpriz. Şunları arabaya götürmemde yardımcı olur musun?" Hemen eğilip yerdeki torbaları aldım ve arabanın bagajına yerleştirdim. Pars da yavaş yavaş arkamdan gelip yolcu koltuğuna oturdu.
Ben de yerime geçtiğimde kemerimi taktım ve Pars'a bakmaya başladım. "Ee nereye gidiyoruz?"
"Sen sür ben tarif edeceğim sana."
"İyi bakalım."
Yol boyunca sormama rağmen hiçbir şey söylememiş yalnızca yolu tarif etmişti. Ormanlık bir alana girdiğimizde "Burada ne işimiz var?" diye sordum."Sabret ve şu ileriden dön."
Beni takmayıp yolu tarif etmeye devam etmesiyle ofladım ve pes ettim.Ormanlık alanın içinden onun yönlendirmesiyle geçtik. "Şuradan dön ve geldik." Sola doğru döndükten sonra karşılaştığım manzara ile gözlerim büyüdü.
"Yok artık. Burası harika!" dedim büyülenmiş gibi. Gözlerimi zar zor önümdeki güzelliklerden geçip Pars'a döndüm. Gülümseyerek bana bakıyordu. Ona baktığımda koltuktaki başını kaldırdı ve etrafa baktı. "Öyle, harika." dedi."Neden geldik peki buraya?"
"Resim yapacağız. Doğayla iç içe olalım istedim." Şaşkınlıkla bir ona bir de arabadan dışarıya baktım.
"Sergi için mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AFŞİN |+18|
ChickLitAlt dudağımı ısırınca istemsizce dudaklarım aralandı. Bunu fırsat bilen Pars dilini devreye soktu. Yeni yeni olayı kavrayınca kendime gelip karşılık vermeye başladım. Pars bununla birlikte belimdeki eliyle beni kendine daha da yapıştırdı. Ellerimi...