9.Bölüm:''İlk Tanışma''

63.4K 3.7K 600
                                    





Multimedya Kronos ve Nora. Tüm yorumlarınız için teşekkür ederim, sizi çok seviyorum!

Not:Oyuncular eklendi.





4 Yıl Öncesi/Firecity

Firecity'e kargaşa hâkim olmuştu. Korunma duvarlarımız dış güçler tarafından yıkılmıştı. Görevliler, bunun sorumlularını ararken sokağa çıkma yasağı konulmuştu. Alissa, bir süreliğine evde yoktu. Eğer o olsaydı, dışarıya çıkmama asla izin vermezdi. İflah olmaz bir kızdım, yasalar bana göre değildi. Ben, kendi yasamı koyar ve ona göre yaşardım. Kimse, özgürlüğümü kısıtlayamazdı.

Bugün, en sevdiğim gruplardan biri Black adlı yeraltı barında şarkı söyleyeceklerdi. Onlar da benim gibiydiler, korkusuz ve uyumsuz. Gelecek çok fazla kişi yoktu ancak evden kaçabilenler veya yasalar umurunda olmayanlar gelecekti. Aynanın karşısına geçtim ve kirpiklerime rimel sürdüm. Dudaklarıma, kırmızı ruju iyice yedirdikten sonra siyah pantolonumu ve bordo büstiyerimi giyindim. Siyah deri ceketimi de üzerime geçirdikten sonra yatağımın altında ki hançeri alıp usulca evden çıktım. Sokakta şehrin avcıları vardı, her taraf sessizliğe gömülmüştü. Onları atlatmam gerekiyordu, arka kapıdan çıktım ve ara sokaklardan birine doğru yavaşça hareket etmeye devam ettim.

''Bayan, zorluk çıkartmayın. Firecity'nin bize verdiği yetkiye göre, tutuklusunuz.''dedi arkamdan bağıran adam. Ellerimi, yukarıya doğru kaldırdım ve arkamı döndüm.

''Tabi, tutuklayabilirsiniz.''dedim üzüntülü bir şekilde. Adam, şaşırmış gibiydi bana doğru yaklaştı ve kelepçelerini çıkarttı. Tam bileğime takmak üzereyken burnuna, kafamı gömdüm ve boşluğuna tekme atıp koşarak kaçmaya başladım. Esen rüzgârlar, saçlarımı geriye doğru savururken zamana karşı yarışıyor gibiydim. Özgürdüm, kendi kararlarımı verebilecek kadar özgür.

Boş olduğundan emin olduğum bir sokağa girdim ve yere çömeldim. Nefes alışlarımı kontrole sokmayı denedim, yarım saatten fazla bir süreden beri koşuyordum.

''Yardım edebilir miyim?''dedi bir adam. Avcı olmadığı belliydi. Griyle karışan mavilikte ki gözleri, gecenin karanlığında parlıyor gibiydi.

''Hayır, teşekkürler.''

Yanıma doğru yaklaştı ve elini uzattı. Uzattığı eli tuttum ve yerden kalktım. Bakışları, tenimin her santiminde geziniyordu. Bir elini, belime koyduktan sonra bedenimi, vücuduna doğru çekti.

''Yasaklara uymuyorsunuz bayan, başınıza kötü bir şey gelirse?''dedi alaycı bir şekilde.

''Gelmez, kendimi koruyabilirim.''dedim kendimden emin bir şekilde.

Dudakları yukarıya doğru kıvrıldı ve keskin beyazlıkta ki dişleriyle, gözlerime bir gülümseme bahşetti. ''O kadar eminsen, neden korumuyorsun? Başına gelebilecek en korkunç şey, karşında duruyor.''

''Çünkü korkmuyorum, kötü bir adama göre güzel bir gülüşün var.''

''Korkusuz  bir kıza yakışır iltifatlar, seni ne kadar uzun süredir beklediğim hakkında bir fikrin var mı Aurora?''

''Yanlış oldu, adım sadece Nora.''

''Hadi gel, seni rahat bir şekilde konuşabileceğimiz bir yere götüreceğim.''

''Geleceğimi de nereden çıkartıyorsunuz? En sevdiğim grubun konseri varken seninle gelmeyi seçeceğimi nasıl düşünebilirsin?''dedim gülerek.

''Hadi ama Aurora, grup umurunda bile değil. Seni kısıtlayamayacaklarını kendine ispatlamak için dışarıya çıktın. Emin ol ben, sana onlardan daha heyecanlı ve gizemli geliyorum. Kalbinin atışı bile bunu kanıtlar nitelikte. Şimdi, benimle gel.''dediğinde ona şaşkın bir şekilde baktım. Haklıydı.

-

Firecity'nin en yüksekte kalan tepesine gelmiştik. Bir bankın üzerinde oturmuş, yıldızlara doğru bakıyorduk. Korkmuyordum, en azından şimdilik.

''Yıllar önce Olimpos'lular ve Titanlar arasında bir savaş oldu. Titanlar, Tanrılara göre çok daha güçlü olmalarına rağmen Tanrı ve onların soylarından gelenler daha kalabalık olduğu için savaşı kazandılar. Titanlar, Tartarus'un en derinliklerine kilitlendiler. Zeus ve diğerleri, hayatını refah içinde yaşarken Titanlar, kapana kısılmıştı.''dedi sinirli bir şekilde.

''Bunu bana neden anlatıyorsun?''

''Çünkü sevgilim, karşında ki kişi bir titan. Ben, zamanın efendisiyim fakat bana Kronos'da diyebilirsin. Tartarus'tan kaçtım ve dünyaya sığındım. Titanları, Tartarus'tan çıkartsam bile savaşı kazanamama ihtimalim vardı. Bu yüzden güvenilir kişiler buldum ve 12 Olimpos'lunun kan örneklerini almayı başardım. Zamanımızda yaşayan 3 Antik Büyücü'yü toplattım ve kutsal kanları, altın kâsede birleştirdim. Geriye seni oluşturmak ve taşıyacak mükemmel tanrıçayı bulmak kalmıştı. O zamanlar içinde en az önemsenen Artemis'ti, onu kaçırdık. Sanılanın aksine bekâretini asla bozulmadı, büyü yardımıyla sana hamile kaldı. Her gün yaptığımız kanın karışımından içti.  Seni, intikam için kullanmak adına yaratacaktım. Antik Büyücüler, bir hata yaptı ve senin duygulara, iradeye sahip olmanı sağladılar. Normalde savaş makinesinden başka bir şey olmayacaktın,''

Yerimden kalkıp, koşmaya başladım. Bu adam, delirmişti. Ne kadar kaçarsam kaçayım, yeterince uzaklaşamıyordum.

''Sabit dur,''diye emir verdiği anda bedenimin kontrolünü kaybettim.

''Artemis, elimizden kaçtı. Büyünün etkisiyle tüm yaşananları unuttu fakat şimdi hatırlıyor. Kimseye söyleyemiyor çünkü seni, öldürmelerinden korkuyor. Şimdi Aurora, gerçekliğe dönelim.''dedi ve kolunu, bir bıçak yardımıyla kesti. Bıçağı, boğazıma dayadıktan sonra küçük bir kesik açtı. İliklerime kadar korkuyordum, ağlamak istiyordum.

Akan kanı, kendi kanıyla birleştirdiği anda gözleri simsiyah oldu. Atamadığım çığlıkların baskısı, dudaklarımı kanatacak kadar keskindi.

''Kanın, kanımla bütünleşsin. Zamanı geldiğinde beni, eşin olarak hatırlayacak ve bana, sonsuz bir aşk duyacaksın. Tüm bu yaşananları unutacaksın ben, sana hatırlatana kadar.''

''Son olarak, az önce söylediğim kısmı da hatırlamayacaksın. Büyü yardımıyla bana âşık olacağını kimse bilmeyecek, sen bile.''

-

Günümüz.

''Kronos, benim yaratıcımdı! Benim ruh eşimdi, nasıl benden saklayabildin?''dedikten sonra elime geçirdiğim bir vazoyu, duvara fırlattım.

''Poseidon, etki altına alınmış! Kronos, onun ruh eşi değil. Onu daha önce de hatırlamıştı, zihnini mühürlemiştim. Tüm Olimpos'a duyulmadan, onu durdurmalıyız.''dedi Artemis.

''Ben etki altında değilim! Ona aşığım, neden anlamıyorsun?''diye bağırdım. Poseidon, kollarımı tuttu ve Artemis, siyah bir sıvıyla birlikte yanıma yaklaştı. Sıvının kokusu bile midemi bulandırmak için yeterliydi. Kaçmam gerekti, bizi ayıracaklardı. Kronos'u bulmalıydım, onunla birlikte olmalıydım.

Enerji boyutuna geçtikten sonra zeminde ki toprağı oynattım ve benden, ayrılmalarını sağladım. Kronos'a ulaşmak için gitmem gereken yeri biliyordum. Vakit kaybetmeden çıkışa doğru koşmaya başladım. Enerji boyutundan çıktım ve ormanlık bir alana ulaştım. Önümde ki ağacın keskin dalıyla, kolumu kestikten sonra kanımı, toprağa akıttım.

''Ruhların Tanrıçası ve Kronos'un eşi, Nora Blanc. Toprak ve kanım, gitmek istediğim yer uğruna bana geçit olsun.''dediğimde toprak, ortadan ikiye ayrıldı ve bir geçit açıldı. Kendimi, geçidin içine doğru serbest bıraktım. Geçit, arkamdan kapanırken  sevdiğim adama ilerlemeye başladım.

Son Tanrıça|BİTTİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin